Kategoriler
K SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük K Sayfa 74

kekik * Ballı babagillerden, karşılıklıküçük yapraklı, beyaz, pembe, kırmızı başak durumunda çiçekleri olan ve
çiçeği bahar gibi kullanılan, odunsu saplı, kokulu bir bitki (Thymus vulgaris).
kekik yağı * Kekikten elde edilen ve genellikle geleneksel halk tedavisinde kullanılan kokulu yağ.
kekikli * Üzerine veya içine kekik konulmuşolan.
keklik * Sülüngillerden, güvercin büyüklüğünde, eti için avlanan, tüyü boz, ayaklarıve gagasıkırmızırenkte bir kuş
(Perdrix).
* Alımlı, güzel kadın.
keklik etmek * aptallık etmek.
keklik gibi * güzel, alımlı, hareketli.
kekre * Tadıacımtırak, ekşimsi ve buruk olan.
kekrelik * Kekre olma durumu.
kekremsi * Tadıaz kekre olan.
* (koku için) Genzi yakan, buruk.
* Suratıasık, yüzü gülmeyen (kimse).
kekremsilik * (tat ve koku için) Kekremsi olma durumu.
* Asık suratlı olma, yüzü gülmeme.
kekresi * Tadıkekreye benzeyen.
kel * Vücudun kıllıyerlerinde üreyen bir tür mantarın, kılların dökülmesine yol açtığı bulaşıcı bir hastalık.
* Bu hastalığa tutularak saçıdökülmüşolan (kimse).
* Kalıtıma bağlı olarak veya yaşlılık sebebiyle saçlarıdökülmüşolan.
* (doğa için) Çıplak.
* (bitki için) Gelişmemiş, cılız.
* İçinde az eşya bulunan.
kel kâhya * ilgisi olsun olmasın her şeye karışan.
kel kâhya * Kendisini ağa gibi göstermek isteyen zavallıkimse.
kel ölür, sırma saçlı olur, kör ölür badem gözlü olur * Bkz. kör ölür badem gözlü olur, kel ölür sırma saçlı olur.
kelâm * Söz.
* Söyleyiş biçimi, söyleme.
* Tanrı’nın varlığınıve İslâm dininin doğruluğunu konu edinen bilim.
Kelâmıkadim * Kur’anıkerim, Kur’an.
kelâmıkibar * Özdeyiş.
kelaynak * Leylekgillerden, yeryüzünde yalnız Birecik’te, Fırat vadisini çeviren kayalarda yaşayan uzun gagalı bir kuş
(Geronticus eremita).
kelbaşa şimşir tarak * birçok ihtiyaç varken gereksiz özenti ve gösterişi belirtir.
kele * Boğa, tosun.
kelebek * Pul kanatlılardan, vücudu, kanatları ince pullarla ve türlü renklerle örtülü, dört kanatlı, çok sayıda türleri
olan böceklere verilen genel ad.
* Gevişgetiren hayvanların karaciğerlerinde yerleşip en çok öd yollarınıtıkayan bir cins asalak hayvan ve bu
hayvanın sebep olduğu hastalık.
* Vida, somun gibi nesnelerde kolayca çevrilmeye yarayan kelebek biçimindeki bölüm.
* Kelebek biçiminde olan.
kelebek camı * Otomobilde ön kapıpenceresinde ekseni çevresinde dönerek açılabilen veya sabit bulunan küçük cam.
kelebek çiçeği * İki çeneklilerden, aydınlık oda ve salonlarda zengin renkli ve çok dallı bir süs birkisi.
kelebek gözlük * Burundan tutturularak kullanılan sapsız gözlük.
kelebek otu * Bir cins yaban yoncası.
kelebekler * Pul kanatlılar.
keleci * Öz veya kusursuz, düzgün söz.
kelek * Olgunlaşmamışham kavun.
* Irmaklarda işleyen ve şişirilmiştulumlar üzerine kurulan bir çeşit sal.
* Yer yer çıplaklığıveya boşluğu olan.
* Kılsız.
* Aptal.
keleklik * Kelek olma durumu.
* Aptallık.
kelem * Lâhana.
keleme * Sürülmeden bırakılmıştarla.
* Bakımsız bırakılmış bağveya bahçe.
kelep * Büyük iplik çilesi.
* Bağlam, demet.
kelepçe * Tutukluların kaçmasınıönlemek için bileklerine takılan, bir zincirle tutturulmuşdemir halka.
* Kablo, boru gibi şeyleri bir yere bağlıtutmak için kullanılan halka.
kelepçe vurmak (takmak veya kelepçeye vurmak) * bileklere demir halka geçirmek.
kelepçeleme * Kelepçelemek işi.
kelepçelemek * Kelepçe takmak.
kelepçelenme * Kelepçelenmek işi.
kelepçelenmek * Kelepçelemek işi yapılmak.
kelepçeli * Kelepçesi olan.
* Bileklerine kelepçe takılmışolan.
kelepir * Değerinden çok aşağı bir fiyatla alınan veya alınabilecek olan (şey).
kelepirci * Her şeyi kelepir olarak ele geçirmek isteyen (kimse).
kelepircilik * Kelepircinin işi.
kelepire konmak (veya yakalamak) * bir şeyi çok ucuza almak.
kelepleme * Keleplemek işi.
keleplemek * İpi çile yapmak.
kelepser * Atın başvurmasınıengelleyen kayış.
keler * Sürüngenler sınıfının kelerler takımından olan hayvanların genel adı.
keler balığı * Kelergillerden, 1,5m uzunluğunda bir cins köpek balığı(Squalus squatina).
kelergiller * Asıl köpek balıklarıyla vatozlar arasında geçit sayılabilecek balıklarıkapsayan kemikli balıklar familyası.

Bir yanıt yazın