Kategoriler
K SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük K Sayfa 84

kesiklik vermek * ara vermek.
* hâlsizlik, kırıklık, yorgunluk ortaya çıkmak.
kesiksiz * Kesilmeden süren, sürekli, süreli, devamlı, mütemadi.
* Kesilmeden, ara vermeden sürüp giden (elektrik akımı).
kesiliş * Kesilmek işi veya biçimi.
kesilme * Kesilmek işi.
kesilmek * Kesmek işi yapılmak.
* Bitkin duruma gelmek, gücü, takati kalmamak.
* Gibi olmak, benzemek, dönmek.
* İçindeki maddeler birbirinden ayrılıp bozulmak.
* Dinmek, sona ermek.
* Akmaz olmak.
* Kendinden önceki kelimeyi “olmak” anlamıyla pekiştirir.
* Son veya aralık verilmek.
* Kendini herhangi bir şey gibi göstermek.
* Tutulmak, kapatılmak.
* Makaslamak.
* Durmak.
* Çok beğenmek, çok hoşlanmak.
* Yoksun kalmak.
kesim * Kesmek işi.
* Bölüm, parça, kısım, sektör.
* Bölge, bölüm.
* Kesme zamanı.
* Belli bir bölüm.
* İşaretlenmiş belli yer.
* Terzinin belli bir ölçü ve örneğe göre kumaşa biçim vermesi işi, fason.
* Hazineye ait herhangi bir gelirin belli bir bedel karşılığıkeseneğe verilmesi.
* Boy bos, endam.
* Pazarlık, anlaşma.
kesim evi * Kasaplık hayvanların kesilip yüzüldüğü yer, kanara, mezbaha.
kesimci * Kesenekçi, mültezim.
kesimhane * Kesim evi, mezbaha.
kesimlik * Kesime elverişli (hayvan).
kesin * Şüphe ve duraksamaya yer bırakmayan veya geri dönülmeyen, değişmez, kat’i, maktu.
kesin bilgi * Doğruluğundan kuşkulanılmayan bilgi.
kesin olarak * kesin bir biçimde, kesinlikle.
kesinleme * Kesin olan şey.
kesinleşme * Kesinleşmek işi.
kesinleşmek * Kesin bir durum almak, kat’ileşmek, kat’iyet kespetmek.
* Değişme olanağı olmadan yürürlüğe girmek.
kesinleştirme * Kesinleştirmek işi.
kesinleştirmek * Kesin bir duruma getirmek.
kesinlik * Kesin olma durumu veya kesin davranış, kat’iyet.
* Bir bilginin, bir kanaatin şüpheye düşmeden onaylanmasıdurumu.
kesinlikle * Kesin bir biçimde, kesin olarak, her hâlde, mutlaka, kat’iyen.
kesinme * Kesinmek işi veya durumu.
kesinmek * Kendine veya kendisi için kesmek.
kesinsizlik * Kesin olmama durumu.
kesinti * Kesilen parça, kırpıntı.
* Bir işin bir süre için durması, inkıta, fasıla.
* Ödenen bir paradan herhangi bir gerekle kesilen bölüm.
kesintili * Ara verilerek yapılan.
* (para için) Kesintisi olan.
kesintisiz * Aralıksız.
* (para için) Hiçbir vergi kesilmeden verilen.
kesintiye almak * biriyle sezdirmeden alay etmek.
kesintiye uğramak * bir süre için durmak.
kesip (veya kestirip) atmak * uzun uzadıya düşünmeden kesin yargıya varmak.
* kesin olarak çözmek, bitirmek.
kesip biçmek * parçalamak, doğramak, ameliyat etmek.
* ağzına geleni söylemek, ileri geri konuşmak.
* zorbalıkla korkutmak.
kesir * Bir birimin bölündüğü eşit parçalardan birini veya birkaçınıanlatan sayı.
kesir ölçek * Plân ve haritaların ölçekleri payı1 olan ve kesirli sayılarla gösterilen ölçek.
kesirli * Kesir niteliğinde olan (sayı).
kesirli sayı * 1,5 veya 1,3 gibi kesri olan sayı.
kesirsiz * Kesir niteliğinde olmayan.
kesiş * Kesmek işi veya biçimi.
kesişen * Bir nokta veya çizgi üzerinde birbirini kesip geçen (çizgiler veya yüzeyler).
kesişme * Kesişmek işi.
kesişmek * Birbirini kesmek.
* Pazarlıkta, herhangi bir fiyatta uyuşmak.
* Erkek ve kadın, bakışlarla anlaşmak.
* Bir nokta veya çizgi üzerinde birbirine kavuşmak.
kesit * Bir şeyi inceleyebilmek için, enlemesine veya boylamasına kesildiğinde ortaya çıkan yüzey.
* Bir toplumun bölümü, kesim.
* Bir cisim düz olarak kesildiğinde ortaya çıkan düzlemin biçimi, makta.
keskenme * Keskenmek işi.
keskenmek * El ile veya başka bir şeyle vuracak gibi yapmak.
keski * Ağaç, taş, metal vb. yontmaya yarayan, bir ucu keskin çelik araç.
* Demir ve saç kesmek için üzerine çekiçle vurularak yürütülen keskin araç, tırnak.
* Pulluk gövdesi önüne takılan ve toprağıkesip ayıran bıçak veya disk biçiminde çelikten yapılmışpulluk
parçası.
keskin * Çok kesici, iyi kesen.
* Etkili, sert.
* Görevini iyi yapan.
* (ses için) Tiz.
* Acı, üzüntü veren.
keskin sirke küpüne (veya kabına) zarar * öfkeli, sert kimsenin zararıkendisinedir.
keskin zekâ keramete kıç attırır * zeki kimse, bir işin nereye varacağınıkeramet sahibi kimseden daha iyi bilir.
keskinleşme * Keskinleşmek işi.
keskinleşmek * Keskin duruma gelmek.
keskinleştirme * Keskinleştirmek işi.
keskinleştirmek * Keskin duruma getirmek.

Bir yanıt yazın