Kategoriler
K SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük K Sayfa 111

kinestezi * Devin duyum.
kinetik * Hareketle ilgili, hareket sebebiyle oluşan.
* Hareket olaylarını inceleyen bilim dalı.
* Kimyasal tepkimelerin hızlarını inceleyen bilim dalı.
kinetik enerji * Hareket durumunda olan cismin enerjisi; bir cismin hareketini sağlayan veya hareket eden cisimlerde
bulunan enerji.
kinik * Kinizm taraftarı(kimse veya görüş), sinik.
kinin * Kınakınadan elde edilen ve sıtmanın tedavisinde kullanılan beyaz alkaloit. Halk arasında, tuzlarından biri
olan kinin sülfatısözünden kısaltılarak sülfata denir.
kinin gibi * çok acı.
kinin sülfatı * Kinin.
kininli * İçinde kinin bulunmak.
kiniş * Marangozlukta tahta üzerine boydan boya açılan, kesiti kare veya dikdörtgen biçiminde kanal.
kinizm * İnsanın erdem ve mutluluğa, hiçbir değere bağlı olmadan, bütün gereksinmelerden sıyrılarak bağımsız
olarak erişebileceğini savunan Antisthenes’in öğretisi, sinizm.
kinlenme * Kinlenmek işi.
kinlenmek * Öç almak istemek, kin tutmak.
kinli * Öç almak isteyen, kin tutan.
kinsiz * Kini olmayan, kin taşımayan.
kip * Örnek, kalıp.
* Değişebilen, geçici nitelik, san karşıtı.
* Fiillerde belirli bir zamanla birlikte konuşanın, dinleyenin ve hakkında konuşulanın, teklik veya çokluk
olarak belirtilmiş biçimi, sıyga.
* Uygun, tıpatıp gelen.
kip gelmek * tıpatıp, uygun gelmek.
kipe * Hızla bükülen kalçanın sert ve birden gerilişiyle, vücudun yatıştan ayak üstü duruşa veya asılmadan
dayanmaya geçmesi.
kipkirli * Çok kirli, çamura ve pisliğe bulaşmış.
kiplik * Önermelerin yalın, belkili veya mecburî olma nitelikleri.
kir * Herhangi bir şeyin veya vücudun üzerinde oluşan, biriken pislik.
* Utanılacak durum, leke, şaibe.
kir götürmek * kirini belli etmeyecek bir renkte olmak.
kir götürmek * bir şey çok kirli olmak.
kir pas * Kir.
kir tutmak * kirini hemen belli edecek bir renkte olmak, çok kirlenmek.
kira * Bir konutun, bir mülkün veya taşıt gibi herhangi bir şeyin belli bir bedel karşılığında, bir süre için sahibi
tarafından başkasına verilmesi, icar.
* Bu biçimde tutulan bir şey için karşılık olarak ödenen para.
kira arabası * Kiralık kullanılan araba.
kira bedeli * Kiralanan mal için ödenen karşılık.
kira kontratı * Kiralamak işinde karşılıklıyükümlülükleri belirten resmî belge.
kiracı * Bir şeyi, bir yeri kira ile tutan kimse, müstecir.
kiracılık * Kiracı olma durumu.
kirada olmak (veya oturmak) * kira karşılığında verilmişolmak.
* kira ile tutulmuş bir yerde oturmak.
kiralama * Kiralamak işi.
kiralamak * Kira ile vermek.
* Kira ile tutmak.
kiralanma * Kiralanmak işi.
kiralanmak * Kiraya verilmek.
* Kira ile tutulmak.
kiralayan * Kiraya veren.
kiralayıcı * Kiralayan kimse.
kiralı * Kiralanmışolan.
kiralık * Kiraya verilecek olan.
kiralık adam * Bir işyaptırmak için tutulan adam.
kiralık ev * Kiralanmak üzere hazırlanmışolan ev.
kiralık kadın * Para veya başka bir çıkarıkarşılığında erkeklerle cinsel ilişki kuran kadın.
kiralık kasa * Bankalarda müşterilerin değerli eşya, senet gibişeylerinin saklandığıkasa.
kiralık katil * Bir kimseyi öldürmek için bir başkasıtarafından tutulan kimse.
kiralık kız * 343 kiralık kadın.
kiraya vermek * kira karşılığında vermek, icara vermek.
kiraz * Gülgillerden bir meyve ağacı(Cerasus avium).
* Bu ağacın kırmızıve beyaz renkte, etli, sulu, tek çekirdekli meyvesi.
kiraz elması * Kırmızı, küçük ve sert bir elma türü.
kiraz reçeli * Kirazın şeker ile kaynatılmasısonucu elde edilen reçel.
kiraz zamkı * Kiraz, badem, erik, kayısıve şeftali gibi ağaçların gövde ve dallarında meydana gelen zamk.

Bir yanıt yazın