kocakarı | * Yaşlıkadın. * Anne. |
kocakarı ilâcı | * Hekim olmayan kimselerin yaptıklarıveya salık verdikleri, hekimlikte kullanılmayan ilâç. |
kocakarımasalı | * Avutucu ve eğlendirici nitelikli masal. |
kocakarısoğuğu | * İlkbaharda belli günlere rastlayan soğuk havalar. |
kocakarılığıtutmak | * geçimsiz, inatçı, şirret bir kocakarı gibi davranmak. |
kocakarılık | * Kocakarı olma durumu. * Aksi, suratsız, geçimsiz, yaşlı bir kadın gibi olma. |
kocalı | * Kocası olan, evli (kadın). |
kocalık | * Bir kadına koca olma durumu. * Yaşı ilerlemişolma durumu. |
kocalma | * Kocalmak işi. |
kocalmak | * Yaşlanmak, kocamak. |
kocaltma | * Kocaltmak işi veya durumu. |
kocaltmak | * Kocamasına yol açmak, yaşlandırmak. |
kocama | * Kocamak işi. |
kocamak | * Yaşı ilerlemek, yaşlanmak, ihtiyarlamak. |
kocaman | * Çok iri, büyük, koca. * Yaşça büyük olan. |
kocaman kocaman | * Büyük büyük, koca koca. |
kocamanca | * Biraz kocaman, irice. |
kocamanlaştırma | * Kocamanlaştırmak işi. |
kocamanlaştırmak | * Kocaman duruma getirmek. |
kocaoğlan | * Ayı. |
kocasız | * Kocası olmayan (kadın). |
kocasızlık | * Kocasız olma durumu. |
kocatma | * Kocatmak işi. |
kocatmak | * Kocaltmak. |
kocaya gitmek | * evlenmek. |
kocaya kaçmak | * (kız için) ailesinin izni olmadan ve nikâhlanmadan bir erkekle kaçmak. |
kocaya varmak | * (kız, kadın) evlenmek. |
kocaya vermek | * (kız veya kadını) evlendirmek. |
kocayış | * Kocamak işi veya biçimi. |
Koç | * Zodyak üzerinde Balık ile Boğa burçlarıarasında bulunan burç. Zodyak. |
koç | * Damızlık erkek koyun. * Sağlıklı.gürbüz genç erkek. |
koç | * Çalıştırıcı. |
koç burunlu | * Burnu alnıyla aynıdoğrultuda ve kemerli olan. |
koç katımı | * Koçların güzün çiftleşmek için koyunların arasına salınması, bu işin yapıldığımevsim. |
koç katımıfırtınası | * Koç katımı günlerinde çıkan fırtına. |
koç yiğit | * Yakışıklı, genç ve gürbüz delikanlı. |
koç yumurtası | * Kasaplık hayvanların erkeklik bezleri. |
koçak | * (erkek için) Yürekli, yiğit, kabadayı. * Eli açık, cömert. |
koçaklama | * Halk edebiyatında biçimi ne olursa olsun, konusu yiğitlik, savaş, kahramanlık olan veya bir kahramanı öven, kahramanlık duygularınıcanlandıran şiir, yiğitleme. |
koçan | * Marul, lâhana gibi sebzelerde yaprakların çıktığısert gövde. * Mısırın tanelerini taşıyan, üzeri yaprakla sarılı, püsküllü meyvesi; mısırın taneleri atıldıktan sonra kalan sert bölüm. * Defter biçimindeki makbuz ve biletlerin zımbalı bölümü koparıldıktan sonra cilde bağlıkalan parçası. * Tapu senedi. |
koçan bağlamak | * (mısır için) koçan oluşmak. |
koçancı | * Koçan işleriyle uğraşan kimse. |
koçancılık | * Koçancının işi. |
koçbaşı | * XV. yüzyılın sonuna kadar kullanılan, kuşatılan bir şehrin veya kalenin sur ve kapılarınıyıkmaya yarayan, ön tarafıkoç başına benzeyen ağır direk. |
koçboynuzu | * Üzerine ip iliştirmeye yarayan, iki kulaklıağaç veya metal çengel. |
koçkar | * Dövüşiçin yetiştirilmişiri koç. |
koçlanma | * Koçlanmak işi. |
koçlanmak | * Gelişerek koç durumuna gelmek. * Koç gibi sert ve atak duruma gelmek, yiğitlenmek. |
koçma | * Koçmak işi veya durumu. |
koçmak | * Kucaklamak. * Cinsel ilişkide bulunmak. |
Kategoriler