korungalık | * Tirfil tarlası. |
korunma | * Korunmak işi. |
korunma görmek | * anlayışveya hoşgörü ile karşılanmak. |
korunmak | * Kendini korumak, sığınmak, sakınmak. * Korumak işine konu olmak. |
korunum | * Korunmak işi, muhafaza. |
korunumlu | * Mekanik enerjisini değişmez kalan (sistem). |
koruyucu | * Korumak işini yapan, gözetici, hami. * Koruyan kimse, muhafız. * Asalağıdışortamda yok eden, onun konakçıya ulaşmasına engel olan (ilâç veya işlem). |
koruyucu hekimlik | * Hastalık ortaya çıkmadan önce alınacak önlemlerle ilgilenen hekimlik dalı. |
koruyucu ünsüz | * Türkçede ünlü ile biten bir kelimeye ünlüyle başlayan bir ek getirilince araya giren -y- ünsüzü: Anne-y-e, evde-y-iz gibi. |
koruyuculuk | * Korumak işi, himaye. |
koruyuş | * Korumak işi veya biçimi. |
korvet | * Denizaltılara karşıözel olarak silâhlandırılan bir çeşit küçük savaşgemisi. |
korza | * Denizin içinde iki zincirin biribirine dolaşması. |
kosa | * Bir çeşit uzun saplı orak. |
kosinüs | * Tümler açının sinüsü, (cos). |
koskoca | * Çok büyük, muazzam. * Boyca uzun. |
koskocaman | * Çok büyük, çok iri, muazzam. * Geniş, büyük, kalabalık. |
kosmos | * 343 kozmos. |
kostak | * Zarif, kibar, çalımlı, güzel giyinmiş, yakışıklı. * Yiğit, kabadayı, yürekli. |
kostaklanma | * Kostaklanmak işi. |
kostaklanmak | * Zarif, kibar görünmeye çalışmak, çalım satmak, gösterişyapmak. |
koster | * Kıyılimanlarıarasında seferler yapmak üzere inşa edilmişve donatılmışküçük yük gemisi. |
kostik | * Hayvan ve bitki dokularınıyakan, aşındıran. |
kostüm | * Ceket, pantolon ve bazen de yelekten oluşan erkek takım giysisi. * Çoğunlukla sokakta giyilmek için dikilmişkadın giysisi. |
kostümcü | * Kostüm diken, hazırlayan veya satan (kimse). |
kostümlü | * Kostüm giymişolan. * Alışılmışve günlük giysilerin dışında bazıözel giysiler giyilen. |
kostümlük | * Kostüm yapmaya elverişli. |
koşa | * Çift, eş, ikiz. * Hep birlikte. |
koşa karımak | * birlikte yaşlanmak (yeni evlenenlere dilek olarak söylenir). |
koşa koşa | * koşarak. |
koşaç | * İsim cümlelerinde özne ile yüklemi birleştiren, yükleme olumluluk veya olumsuzluk, süreklilik, kesinlik, güçlü ihtimal kavramlarıveren -dır/-dir eki veya değil kelimesi. |
koşalık | * Koşa olma durumu. |
koşaltı | * İki hayvanı birbirine koşma veya bağlama. |
koşam | * Avuç. * İki avuç dolusu. |
koşamlama | * Koşamlamak işi. |
koşamlamak | * İki elle avuçlamak. |
koşar adım | * Toplu jimnastikte yapılan hafif tempolu koşu. * Hızlıadımlarla, koşarcasına. |
koşin | * Ağır, hareketsiz, bol ve kabarık tüylü bir tavuk ırkı. |
koşma | * Koşmak işi. * Sazla okunmak için hece ölçüsü ile yazılmış, ilk parçasının birinci, ikinci ve dördüncü dizeleriyle öteki parçaların dördüncü dizeleri birbiriyle, kalan dizeler de kendi aralarında uyaklı, konularısevgi ve doğa olayları olan bir halk şiiri. * Bir halatı, ağacıpekiştirmek için yanına konulan halat veya ağaç. |
koşmaca | * Birbirini kovalayarak oynanan bir çocuk oyunu. |
koşmak | * Adım atışlarınıartırarak ileri doğru hızla gitmek. * Bir yere ivedilikle gitmek. * Bir işle çok ilgilenmek, koşuşturmak. * Koşuya çıkmak. * (ardından veya peşinden zarflarıyla ) Kovalamak, üstüne düşmek, izlemek. |
koşmak | * Birlikte işgörmesi için bir şeyi başka birinin yanına katmak, arkadaşolarak vermek. * Hayvanı çekeceği şeye bağlamak. * Şart ileri sürmek. * Birini, bir işte görevlendirmek. |
koşnil | * Kırmız böceğinin güzel lâl boya çıkarılan bir türü, kabuklu bit (Coccus coeti). |
koşturma | * Koşturmak işi. |
koşturmak | * Koşmak işini yaptırmak. * Çabucak göndermek. * Çabalamak, uğraşmak. |
koşturulma | * Koşturulmak işi veya durumu. |
koşturulmak | * Koşmak işi yaptırılmak. |
koşu | * Koşarak yapılan yarış. * At yarışı. |
koşu atı | * Koşu için yetiştirilmişat. |
koşu koparmak | * hızla koşuvermek, çabucak atılıp gitmek. |
Kategoriler