Kategoriler
K SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük K Sayfa 146

köşeye sinmek * kimsenin görmeyeceği bir yere saklanmak, gizlenmek, sesi çıkmaz olmak.
köşeyi dönmek * hiçbir çaba göstermeden kısa sürede zengin olmak.
* kısa yoldan ve büyük bir emek harcamadan sosyal ve ekonomik güç edinmek.
köşk * Bahçe içinde yapılmışsüslü ev, kasır.
köşker * Yemenici, ayakkabıtamircisi.
köşkerlik * Köşkerin yaptığı iş.
köşklü * Yangınlarıhaber vermesi için yangın kulelerinde ve başka uygun yerlerde bekletilen gözetleyici.
kötek * Baston, sopa.
* Sopayla atılan dayak.
kötek * Büyük, beyaz pullu bir çeşit balık, taşlevreği, minakop.
kötek atmak (veya çekmek) * dövmek, dayak atmak.
kötek yemek * dövülmek, dayak yemek.
kötü * (nesneler için) İstenilen, beğenilen nitelikte olmayan, fena, iyi karşıtı.
* Zararlı, tehlikeli.
* Korku, endişe veren.
* Hoşa gitmeyen.
* Kaba ve kırıcı.
* Az, yetersiz.
* Kişi veya toplum üzerinde olumsuz etkileri olan.
* (insan için) İyi, gerekli niteliklere sahip olmayan.
* İstenilmeyen, gereksiz davranışları olan veya bu davranışlara eğilimli olan (kimse).
* İstenilmeyen, beğenilmeyen, yararsız, uygun olmayan bir biçimde.
* Aşırı, çok.
kötü adam * Filmlerde izleyiciye sevimsiz gelen, filmin kahramanıyla çekişme durumunda olan ve sonunda çoğu kez alt
olan kimse.
kötü göz * Baktığıkimseye zarar veren veya nazar değdiren göz, kem göz.
kötü gözle bakmak * bir kimse için iyi olmayan düşünceler beslemek, bunu belli edercesine bakmak.
* cinsel duygu ile bakmak.
kötü haber tez duyulur * Bkz. kara haber tez duyulur.
kötü kadın * Orospu.
kötü kişi olmak * bazıkimseler birtakım insanların düşmanlığınıkazanmak.
kötü kötü düşünmek * üzüntülü düşüncelere dalmak.
kötü olmak * olumsuz bir durum almak.
* beğenilmemek, takdir edilmemek.
* (kadın) kötü yola düşmek.
kötü söylemek * bir takım olumsuz, beğenilmeyen, istenmeyen tutum ve davranışları olduğunu söylemek, kötülemek.
kötü yola düşmek * kötü kadın olmak.
kötü yola sapmak * doğruluktan ayrılıp istenilmeyen ve yanlışişler yapmak.
kötü yola sürüklemek (veya saptırmak) * yasa dışı, uygunsuz veya hoşa gitmeyen bir yaşayışiçine sokmak.
kötücül * Kötülük isteyen (kimse).
* Kötülük eden, zarar veren.
* (hastalık veya ruh için) Tehlikesi olan, habis.
kötüleme * Kötülemek işi.
kötülemek * Biri veya bir şey için olumsuz, aşağılayıcı, hoşolmayan sözler söylemek.
* (insan için) Sağlığı bozulmak.
* (nesneler için) Niteliği bozulmak, kalitesi bozulmak.
kötüleniş * Kötülenmek işi veya biçimi.
kötülenme * Kötülenmek işi.
kötülenmek * Kötülenmek işi yapılmak veya kötülemek işine konu olmak.
kötüleşme * Kötüleşmek işi.
kötüleşmek * Kötü duruma gelmek.
* (kadın) Toplumun ahlâk kurallarına aykırıdavranmaya başlamak.
kötüleştiriş * Kötüleştirmek işi veya biçimi.
kötüleştirme * Kötüleştirmek işi.
kötüleştirmek * Kötü duruma gelmesine yol açmak.
kötüleyici * Kötüleyen, yeren (söz, yazıvb.).
kötüleyiş * Kötülemek işi veya biçimi.
kötülük * Kötü olma durumu.
* Zarar verecek davranışveya söz.
* Kemlik, şer.
kötülük etmek (veya yapmak) * kötü davranmak, zarar vermek.
kötülükçü * Her türlü kötülüğü yapacak ahlâkta olan, şerir.
kötülükçülük * Kötülükçü olma durumu, şerirlik.
kötümseme * Kötümsemek işi.
kötümsemek * Bir olayı, bir konuyu vb.yi yalnız olumsuz yönleriyle düşünmek veya ele almak.
kötümser * Her şeyi kötü yanıyla ele alan, her durumu karanlık gören, hep en kötüyü bekleyen, kötüye yorumlayan,
karamsar, bedbin, pesimist, iyimser karşıtı.
kötümserleşme * Kötümserleşmek işi.
kötümserleşmek * Kötümser duruma gelmek, karamsarlaşmak.
kötümserlik * Kötümser olma durumu, karamsarlık, bedbinlik, pesimizm.
* Her şeyi en kötü yanından ele alan, her durumu karanlık gören ve hep en kötüyü bekleyen dünya görüşü,
pesimizm.
kötürüm * Yaşlılık veya sakatlık sebebiyle yürüyemeyen.
* (bacak için) Yürüyemeyecek derecede sakat.
* İşleyemeyen, işyapamayan.
kötürüm olmak (veya kalmak) * yaşlılık veya sakatlık sebebiyle yürüyememek.
* güçsüz kalmak.
kötürümleşme * Kötürümleşmek işi.
kötürümleşmek * Kötürüm duruma gelmek.

Bir yanıt yazın