Kategoriler
K SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük K Sayfa 158

kurbağa zehirigiller * Bir çeneklilerden, bütünü veya bir kesimi su içinde yaşayan, kurbağa zehri ve benzeri su bitkilerini içine
alan bir familya.
kurbağacık * Kurbağa yavrusu, küçük kurbağa.
* Ağız tabanında çıkan bir çeşit küçük ur.
* Küçük İngiliz anahtarı.
* Ayarlanabilir somun anahtarı.
* Pencere çerçevesi gibi yukarıya sürülen şeylerin alt kenarlarına yerleştirilen tutacak.
kurbağalama * Kurbağanın yüzmesine benzer yatay hareketler yaparak yüzme.
* Birbirine parelel iki tırmanma sırığına baldırlarıve ayak sırtlarınıkenetleyerek veya dışarıdan diz altına
sıkıştırarak tırmanma.
kurbağalar * Omurgalıhayvanlardan, amfibyumlar sınıfına giren bir takım.
kurban * Dinin bir buyruğunu veya bir adağıyerine getirmek için kesilen hayvan.
* Müslümanlarda kurban bayramı.
* Bir ülkü uğrunda feda edilen veya kendini feda eden kimse.
* Bir kazada veya felâkette ölen kimse.
* Maddî ve manevî bakımdan felâkete sürüklenmişveya insanî değerlerini yitirmek zorunda kalmışveya
bırakılmışkimse.
* Bazı bölgelerde seslenme sözü olarak kullanılır.
Kurban Bayramı * Arabî takvime göre Zilhicce ayının onunda başlayıp dört gün süren ve bu süre içinde yoksullara dağıtılmak
için kurban kesilen dinî bayram.
kurban eti * Kesilen kurbanın dağıtılan parçaları.
kurban etmek * Bkz. kurban kesmek.
* kendi çıkarı için birini veya bir şeyi feda etmek.
kurban gitmek * suçsuz yere ölmek, zarara uğramak.
kurban kesmek * din buyruğunu yerine getirmek için bir hayvanıkeserek etini dağıtmak.
kurban olayım! * aşırısevgi ve hayranlık anlatır.
* yalvarmak için söylenir.
kurban olmak * bir kimse veya bir şey için kendini feda etmek.
kurban vermek * can kaybına uğramak.
kurbanı olmak * uğruna ıstırap veya büyük üzüntü, sıkıntıçekmek, zarara girmek, ölmek.
kurbanlık * Kurban edilmek için ayrılmış, kurban edilmeye uygun.
kurbanlık koyun * Kurban olmaya elverişli koyun.
* Başına geleceklerden habersiz.
kurca * Karıştırma, kaşıma.
kurca çı banı * Kaşıyıp kurcalamaktan azan çı ban.
kurcalama * Kurcalamak işi.
kurcalamak * Ellemek, karıştırarak bakmak.
* Sivri bir şey sokup karıştırarak zorlamak.
* Karıştırıp azdırmak, tahrişetmek.
* Meşgul ve rahatsız etmek.
* Bir konuyu araştırmak, üstünde durmak, eşelemek.
kurcalanış * Kurcalanma işi veya biçimi.
kurcalanma * Kurcalanmak işi.
kurcalanmak * Kurcalamak işi yapılmak.
kurcalayış * Kurcalamak işi veya biçimi.
kurçatovyum * Atom numarası104, atom ağırlığı260 olan yapay element. KısaltmasıKu.
kurdele * Genişipekli şerit.
kurdele balığı * Kurdele balığı gillerden, uzun, yassıvücutlu, pullarıçok küçük, kuyruk yüzgeci ipliğe benzeyen, kemikli bir
Akdeniz balığı, flândra balığı(Cepola rubescens).
kurdele balığı giller * Örnek hayvanıkurdele balığı olan balıklar familyası.
kurdeleli * Kurdelesi olan.
kurdelesiz * Kurdelesi olmayan.
kurdeşen * Ciltte çeşitli sebeplerle oluşan kaşıntılıdöküntüler, ürtiker.
kurdun oğlu akı bet kurt olur * sonunda kendi karakterini, aslını, düşüncesini atalarına benzer şekilde ortaya koyar.
kurdunu kırmak * hevesini almak, isteğini yerine getirmek.
kurdurma * Kurdurmak işi.
kurdurmak * Kurmak işini yaptırmak.
kurdurtma * Kurdurtmak işi veya durumu.
kurdurtmak * Kurmak işini yaptırmak.
kurgan * İlk Çağda mezar üzerine toprak yığılarak yapılan küçük tepe.
* Kale.
* (arkeolojide) Tepe biçiminde mezar, höyük.
kurgu * Bir şeyin zembereğini kurmak için kullanılan araç, anahtar.
* Zembereğin kurulmuşolma durumu.
* Bir bütün oluşturmak için parçalarıtakıp birleştirme işi, montaj.
* Bir filmin değişik süre ve yerlerde çekilen bölümlerini, bir anlam ve uyum bütünlüğü sağlayarak
birleştirme, montaj.
* İşalanına geçmeyip yalnız bilmek ve açıklamak amacını güden düşünce, kuramsal araştırma, spekülâsyon.
* Bir işe hazırlamak için yapılan telkin.
kurgu bilimi * Teknolojideki gelişmelere göre ileri düzeyde sayılabilecek buluşlara bağlıkalarak düşünülen veya yapılan iş.
kurgucu * Kurgu işini yapan kimse, montajcı.
kurguculuk * Kurgu işini yapma, montajcılık.
kurgulama * Kurgulamak işi veya durumu.
kurgulamak * Bir filmin değişik yerlerde çekilen bölümlerini bir bütün oluşturmak için birleştirmek.
kurgulanma * Kurgulanmak işi.
kurgulanmak * Kurgu durumuna gelmek.
kurgulu * Kurgusu olan.
kurgusal * Kurgu ile ilgili, spekülâtif.
kurgusuz * Kurgusu olmayan.
kurk * Kuluçka, gurk.

Bir yanıt yazın