Kategoriler
K SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük K Sayfa 162

kuru yemiş * Fındık, fıstık, leblebi gibi yemek dışında yenilen yiyecekler.
kuru yemişçi * Kuru yemişsatan kimse veya kuru yemişsatılan yer.
kuru yük * Kara ve deniz taşıtlarıyla nakledilen katımadde, ticarî eşya.
kuru yük gemisi * Deniz taşımacılığında katımaddeleri taşıma özelliğine göre ima edilen gemi.
kuru ziraat * Kuru tarım.
kurucu * Bir kurumun, bir işin kurulmasınısağlayan, müessis.
* Bir kuruluşu oluşturan kimse.
kuruculuk * Kurma işini yapmak.
kuruda kalmak * deniz alçaldığında (gemi) karaya oturmak.
kurul * Bir işi yapmak veya yönetmek için görevlendirilmişkişilerden oluşmuştopluluk, heyet, konsey.
kurulama * Kurulamak işi.
kurulamak * Bir şeyin üzerindeki ıslaklığı gidermek.
kurulanış * Kurulanma işi veya biçimi.
kurulanma * Kurulanmak işi.
kurulanmak * Kurulamak işi yapılmak veya kurulamak işine konu olmak.
* Kendini kurulamak.
kurulaşma * Kurulaşmak işi.
kurulaşmak * Kuru duruma gelmek.
* Yoksullaşmak, yozlaşmak, muhtevasızlaşmak.
kurulayış * Kurulamak işi veya biçimi.
kurulma * Kurulmak işi.
kurulmak * Kurmak işine konu olmak veya kurmak işi yapılmak.
* Övünür biçimde davranışlarda bulunmak, kasılmak.
* Rahatça oturmak, yerleşmek.
kurultay * Ulusal toplantı.
* Bir kuruluşun, temel işleri konuşmak için belli sürelerle veya gerektikçe yaptığı genel toplantı, kongre.
* Eski Türklerde devlet işlerinin görüşülüp karara bağlandığımeclis.
kurulu * Kurulmuşolan, yerleşmiş, oturmuş.
kurulu düzen * Yerleşmiş, içinde bulunan toplumsal düzen.
kuruluk * Kuru olma durumu.
kuruluş * Kurulma işi, yolu veya tarihi.
* Topluma hizmet amaç ve göreviyle kurulan her şey, kurum, tesis, müessese.
* Yapı, yapılış, bünye.
* Bir sefer kuvvetini oluşturan birliklerin yapısı.
kuruluşlar bütünü * Kompleks.
kurum * Ocak bacalarında biriken veya çevrede savrulan kalın is.
kurum * Kuruluş, müessese, tesis.
* Evlilik, aile, ortaklık, mülkiyet gibi insanlar tarafından oluşturulan şey, müessese.
kurum * Kendini büyük ve önemli gösterme davranışı, büyüklenme, tekebbür, azamet.
kurum kurum kurumlanmak (veya kurulmak) * büyüklenmek, böbürlenmek.
kurum satmak * böbürlenmek, büyüklenmek.
kuruma * Kurumak işi.
kurumak * Islaklığını, nemini yitirerek kuru duruma gelmek.
* (bitki) Suyu çekilip cansız duruma gelmek.
* Cılızlaşmak, sıskalaşmak, zayıflamak.
* (akarsu, göl için) Susuz kalmak.
* (bazınesneler için) Yumuşaklığınıyitirmek, sertleşmek.
kurumlanış * Kurumlanmak işi veya biçimi.
kurumlanma * Kurumlanmak işi.
kurumlanmak * Gururlanarak kasılmak.
* Kurum (I) tutmak.
kurumlaşma * Kurum niteliği kazandırma, kurum niteliği verme.
* Özellikle politik ve ekonomik alanlarda denetim örgütlerinin, kurumların çoğaltılmasıeğilimi.
* Herhangi bir davranış, düşünüş, inanış biçiminin tarih olarak durağan ve toplumca değer verilen kalıplara
dönüşmesi süreci, müesseseleşme.
kurumlaşmak * Kurum durumuna gelmek, müesseseleşmek.
kurumlaştırma * Kurumlaştırmak işi.
kurumlaştırmak * Kurum durumuna getirmek.
kurumlu * Kurum (II) tutmuşolan.
kurumlu * Gururlanarak kasılan, mağrur.
kurumsal * Kurumla ilgili.
kurumsallaşmak * Kurumsal duruma gelmek.
kurumsuz * Kurumu olmayan.
kuruntu * Yanlışve yersiz düşünce.
* Bir konuyla ilgili kötü ihtimalleri akla getirip tasalanma, işkil, evham, vesvese.
* Olmayacak bir şeyin olacağınısanma, vehim.
kuruntu etmek * kötü ihtimalleri düşünüp üzülmek.
kuruntucu * Sürekli kuruntuya kapılan (kimse), işkilli, müvesvis.
kuruntulu * Kuruntusu olan (kimse), evhamlı, mütevehhim.
kuruntusuz * Kuruntusu olmayan.
kuruntuya kapılmak * boşyere tasalanmak.

Bir yanıt yazın