Kategoriler
K SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük K Sayfa 164

kusurluluk * Kusurlu olma durumu.
kusursuz * Kusuru olmayan, mükemmel.
kusursuzluk * Kusursuz olma durumu.
kuş * Yumurtlayan omurgalılardan, akciğerli, sıcak kanlı, vücudu tüylerle örtülü, gagalı, iki ayaklı, iki kanatlı
uçucu hayvanların ortak adı.
kuş bakışı * Yüksek bir yerden aşağıya doğru, bütün genişliği içine alacak biçimde bakma.
* Genel olarak.
kuş beyinli * Akılsız, aptal.
kuş bilimci * Kuş bilimi uzmanı, ornitolog.
kuş bilimi * Kuşları inceleyen bilim, ornitoloji.
kuşdili * Daha çok çocukların, kelimelerin biçimlerini değiştirerek kelimelerin başına, hecelerin arasına başka kelime
veya hece ekleyerek uydurdukları bir tür konuşma.
kuşgibi * çok hafif.
* çabuk işgören, eline ayağına çabuk.
kuşgibi (veya kadar) yemek * çok az yemek.
kuşgibi çırpınmak * çaresizlik içinde telâşlıdavranmak.
kuşgibi uçup gitmek * çok kısa süren bir hastalıkla ölmek.
* çok kısa sürmek, geçmek.
kuşkadar canı olmak * küçük, cılız, güçsüz bir yaratık olmak.
kuşkafesi * Kuşun içinde barındırıldığıyuva.
kuşkafesi gibi * ufak ve güzel (yapı).
kuşkanadıyla gitmek * çok hızlı gitmek.
kuşkirazı * Gülgillerden, yaprak açmadan önce beyaz çiçek veren, kaplamacılıkta kullanılan yabanî ağaç, ılgıncar,
gelinfeneri (Cerasus padus).
* Bu ağacın reçeli ve likörü yapılan meyvesi.
kuşmu konduracak? * “yapacağışey görülmemiş bir sanat eseri mi olacak?” anlamında kullanılır.
kuşotu * Yol kenarları, duvar dipleri ve bahçelerde yetişen bir yıllık ve otsu bir bitki (Stellaria media).
kuşsütü * “Bulunmayan şey” anlamında bazıdeyimlerde geçer.
kuşsütü ile beslemek * hiç eksiksiz, özenle beslemek.
kuşsütünden başka her şey var * her türlü yiyecek var.
kuştüyü * Yatak, yorgan, yastık doldurmaya yarayan bazıkuşların tüyü.
* Bu tüylerle doldurulmuşolan.
kuştüyü gibi * çok yumuşak (oturacak, yatacak yer).
kuşuçmaz, kervan geçmez * kimsenin uğramadığııssız ve sapa kır yeri.
kuşuçurmamak * hiçbir şeyin veya kimsenin kaçmasına, geçmesine imkân vermemek.
kuşuçuşu * İki nokta arasında doğrultu yönünde alınan mesafe.
kuşuykusu * Hafif uyku, tavşan uykusu.
kuşüzümü * Siyah, çok ufak taneli çekirdeksiz bir üzüm çeşidi.
kuşyuvası * Kuşun içinde barındığıyer.
kuşa benzemek (veya dönmek) * bir şey düzeltilmek istenirken komik veya biçimsiz bir duruma gelmek.
kuşak * Bele sarılan uzun ve enli kumaş.
* Sağlamlığınıartırmak için, bir şeyin çevresine geçirilen ağaçtan veya metalden bağ.
* Yaklaşık olarak yirmi beş, otuz yıllık yaşkümelerini oluşturan bireyler öbeği, göbek, nesil, batın.
* Yaklaşık olarak aynıyıllarda doğmuş, aynıçağın şartlarını, dolayısıyla birbirine benzer sıkıntıları, kaderleri
paylaşmış, benzer ödevlerle yükümlü olmuşkişilerin topluluğu.
* Bir küre yüzeyi, paralel iki düzlemle kesildiğinde iki kesitin arasında kalan bölüm.
* Yeryüzünün kutuplar, kutup daireleri ve dönencelerle belirlenen beş bölümünden her biri.
* Yer yüzünde veya herhangi bir gök cisminde belli şartlarısağlayan bölge.
* Henüz birleştirilmemişses ve görüntü taşıyan filmler.
kuşak bağlama * Düğün sırasında geline koltuğa verilmesi töreninden önce baba veya başka bir büyük tarafından gelinin şal
kuşak dolama, bağlama, kemer.
* Tarikatlarda, medreselerde belli bir düzeye gelen öğrencilere kuşak takma töreni, kemer bağlama.
* Karate, judo gibi Uzak Doğu oyunlarında aşama kaydetme.
kuşaklama * Kuşaklamak işi veya biçimi.
* Kuşak durumunda olan.
kuşaklamak * Kuşaklarla sağlamlaştırmak.
kuşaklı * Kuşağı olan.
kuşaksız * Kuşağı olmayan.
kuşam * Bkz. giyim kuşam.
kuşamlı * Bkz. giyimli kuşamlı.
kuşane * Yayvan küçük tencere.
kuşanılma * Kuşanılmak işi.
kuşanılmak * Kuşanmak işi yapılmak.
kuşanış * Kuşanmak işi veya biçimi.
kuşanma * Kuşanmak işi.
kuşanmak * Beline kuşak, kılıç, kemer gibi şeyler bağlamak.
* Giyinmek.
kuşantı * Giyecek, kuşanılacak şey.
kuşatılma * Kuşatılmak işi.
kuşatılmak * Kuşatmak işi yapılmak, çevresi sarılmak.
kuşatış * Kuşatmak işi veya biçimi.

Bir yanıt yazın