Kategoriler
K SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük K Sayfa 170

küçük köyün büyük ağası * büyüklük taslayanlar için söylenir.
küçük kumru * Kumru cinsi bir tür kuş.
küçük martı * Martıcinsi bir tür kuş.
küçük mevlit ayı * Kamer takviminin dördüncü ayı, rebiyülâhır.
küçük oynamak * kumarda az para ile oynamak.
küçük önerme * Bir tasımda, küçük terimi taşıyan öncül, minor.
küçük parmak * Bkz. serçe parmak.
küçük sakarca * Sakarya cinsi bir tür kuş.
küçük sesli uyumu * Bkz. küçük ünlü uyumu.
küçük şalgam * Turpgillerden, çiçekleri kokulu, tohumlarından ışık araçlarında ve sabun yapımında kullanılan bir yağ
çıkarılan, kolzaya benzeyen bir bitki, yağşalgamı(Brassica rapa).
küçük tansiyon * Kanın beyin içindeki basıncı.
küçük terim * Bir tasımda, vargının konusu olan terim.
küçük tövbe ayı * Kamer takviminin altıncıayı, cemaziyülâhır.
küçük ünlü uyumu * Türkçe bir kelimede düz ünlülerden (a, e, ı, i) sonra düz ünlülerin, yuvarlak ünlülerden (o,ö,u,ü) sonra dar
yuvarlak (u,ü) veya düz geniş(a,e) ünlülerin gelmesi: Evler. Etek. Salkımlar. Ördek, Okul, Sucuların gibi.
Küçükayı * Göğün kuzey kutup bölgesinde, Büyük Ayı’nın tersi durumda, bir takım yıldız, Dübbüasgar.
küçükbaş * Kasaplık hayvanlardan koyun ve keçiye verilen ortak ad.
küçükçe * Biraz küçük.
küçükle küçük, büyükle büyük olmak * her yaştaki kişilere karşıdostça, arkadaşça davranmak.
* her makam ve durumdaki kişilere karşıdostça ve anlayışgösterek davranmak.
küçükleşme * Küçükleşmek işi.
küçükleşmek * Değerini yitirmek.
küçüklü büyüklü * “Küçüğü de büyüğü de birlikte” anlamında kulanılır.
küçüklük * Küçük olma durumu.
* İnsana yakışmayacak, insanın değerini azaltacak davranış.
küçüksemek * Küçümsemek.
küçülme * Küçülmek işi.
küçülmek * Büyükken herhangi bir sebeple ufak duruma gelmek.
* Büzülmek, hacimce ufalmak.
* Değer ve onurunu azaltacak davranışta bulunmak.
küçültme * Küçültmek işi, tasgir.
* Bir şeyin küçüğünü gösteren söz biçimi.
küçültme eki * Kelimelerin anlamına küçüklük, azlık, sevgi, acıma kavramlarıkatan ekler. Türkçede bu kavramlar şu
eklerle sağlanır.
küçültmek * Büyükken daha küçük duruma getirmek.
* Değerini ve onurunu azaltmak.
* Yaşını gizleyerek küçük göstermek.
küçülüş * Küçülmek işi veya biçimi.
küçümen * Benzerlerinden daha küçük olan, pek küçük.
küçümencik * İyi ve küçük.
küçümseme * Küçümsemek işi.
küçümsemek * Değer ve önem vermemek, küçük görmek, küçümsemek.
küçümsenme * Küçümsenmek işi.
küçümsenmek * Küçümsemek işi yapılmak.
küçümseyiş * Küçümsemek işi veya biçimi.
küçürek * Biraz küçük.
küf * Ekmek, peynir gibi organik maddelerin üzerinde, nem ve ısının etkisiyle oluşan, çoğu yeşil renkli mantar.
* Pas.
küf bağlamak (veya tutmak) * küflenmek.
* unutulmak.
* bitmek, kalmamak.
küf kokmak * kapalı, nemli yerler gibi ağır kokmak.
küf kokusu * Ağır, pis ve bunaltıcıkoku.
küf yeşili * (renk için) Açık yeşil.
küfe * Genellikle söğüt veya başka ağaç dallarından örülen, yük taşımaya yarayan, kaba ve dayanıklısepet.
* Kaba et, kıç.
* Bir küfenin alabildiği miktar.
küfeci * Küfe yapan veya satan kimse.
* Küfe ile sırtında öte beri taşıyan hamal.
küfecilik * Küfecinin işi.
küfelik * Bir küfeyi dolduracak miktarda.
* Kendi kendine yürüyemeyecek derecede sarhoş(kimse).
küfelik olmak * çok sarhoşolmak.
küffar * Müslüman olmayanlar, kâfirler.
küflendirme * Küflendirmek işi.
küflendirmek * Küf bağlamasına yol açmak.

Bir yanıt yazın