Kategoriler
L SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük L Sayfa 2

lâf cambazı * Etkileyici ve kandırıcısöz söyleyebilen kimse.
lâf cambazlığı * Kandırıcıve etkileyici söz söyleme.
lâf çıkarmak * yeni bir şey söylemek, ortaya atmak.
* dedikodu yapmak.
lâf çıkmak * dedikodu başlamak.
lâf ebeliği * Lâf ebesi olma durumu.
lâf ebesi * Çok konuşan, herkese lâf yetiştiren.
lâf kalabalığı * üzerinde konuşulan konuyla, esasla veya sorunla ilgisi olmayan boşsöz yığını.
lâf kaynayıp gitmek * söz boşa söylenmek, anlaşılmaz olmak, hiçbir etki yapmamak.
lâf lâfıaçar * “bir konu üzerinde konuşulurken ilgisi dolayısıyla söz başka bir konuya geçer, sohbet uzar, gider”
anlamında kullanılır.
lâf ola beri gele! * konuşulan konu ile ilgili olmayan bir söz söylendiğinde veya bir sorun tartışılırken hiç ilgisiz bir şey ifade
edildiğinde söylenir.
lâf olsun âdet yerini bulsun * konuşacak herhangi bir konu bulunmadığıdurumlarda rastgele söz sarfetmek.
lâf oturtmak * gerektiği yerde, beklenilmeyen bir durumda, karşıtarafa esaslıve gereken bir lâf söylemek.
lâf salatası * Çeşitli konuları içine alan anlamsız, boşsözler.
lâf söyledi bal kabağı * biri konu ile ilgisi olmayan saçma bir söz söylediği zaman kullanılır.
lâf söyledi bal kabağı! * konuşurken gereksiz yere ve aptalca söz söylendiği zaman, bunu alaya almak için kullanılır.
lâf taşımak * dedikodu ederek lâf götürüp getirmek.
lâf yakıştırmak * konuşma sırasında yerinde söz söylemek, gerekeni ifade etmek.
lâf yapmak * dedikodu yapmak.
lâf yetiştirmek * birinin söylediklerine olur olmaz karşılık vermek, çene yarıştırmaya kalkmak.
lâf yok! * “mükemmel, çok güzel, kusursuz, eleştirilecek bir tarafıyok” anlamında kullanılır.
lâfa boğmak * üzerinde konuşulan konu içerisinde, hiç ilgisiz, gereksiz ve anlamsız bir biçimde söz edip asıl konuyu
değiştirmek, unutturmak, karıştırmak.
lâfa dalmak * uzun süren bir sohbette bulunmak, çok konuşmak.
lâfa karışmak * biri veya birileri konuşurken bir başkasıkonuşmak, konuşmaya katılmak.
lâfa tutmak * yersiz ve zamansız olarak ve sürekli konuşarak meşgul etmek, oyalamak.
lâfazan * Geveze.
lâfazanlık * Gevezelik.
lâfçı * Çok konuşan, geveze.
* İyi, etkili konuşan.
* Söz götürüp getiren, dedikoducu.
lâfçılık * Lâfçı olma durumu.
lâfıağzına tıkamak * birinin rahatça konuşmasınıengelleyip susturmak, söyleyeceğine imkân tanımamak.
lâfıağzında bırakmak * birinin konuşmasınıkesmek, sözlerini bitirmesine fırsat vermemek.
lâfıağzında kalmak * sözü ağzında kalmak.
lâfı bağlamak * bir konu üzerinde son sözü söylemek.
lâfıdeğiştirmek * başka konuyu dile getirmek, başka bir şeyden söz etmek.
lâfı geçmek * sözü etkili olmak, sözü dinlenmek.
* bahsedilmek.
lâfıkıçından dinlemek (veya anlamak) * konuşulan konuyu ilgisiz, üstünkörü veya önem vermeden dinlemek (veya yanlış, ters anlamak).
lâfıkısa kesmek * söyleyeceğini kısa veya özet olarak belirtmek, az ve öz konuşmak.
lâfımı olur? * “şimdi onun sırasıdeğil, daha önemli konular var” anlamında kullanılır.
* “(bir işyapmak için) seve seve zahmete girerim, hiç önemi yok” anlamında kullanılır.
lâfısulandırmak * bir konu üzerinde ciddiyetle durup konuşurken araya ilgisiz, anlamsız veya tutarsız boşlâf katmak.
lâfıuzatmak * konuşmayı gereksiz bir biçimde başka sözlerle sürdürmek.
lâfıyabana atmamak * söylenen söze değer vermek.
lâfını(veya lâfınızı) balla kestim * bir kimsenin sözünü kesmek gerektiğinde “izin verin” anlamında kullanılır.
lâfını bilmek * akıllıuslu konuşup başkasınırahatsız etmemek, güzel ve tutarlıkonuşmak.
lâfınıetmek * birinden veya bir konudan söz etmek, onunla ilgili olarak konuşmak.
lâfınıkesmek * araya girip, birinin sözünü bitirmesine fırsat vermemek.
lâfınışaşırmak * ne diyeceğini bilememek, şaşırarak başka şeyler söylemek.
lâfınıyedirmek * iddialı olarak söylediği sözü geri alma zorunda bırakmak.
lâfız * Söz, kelime.
* Yasanın sözle anlatmak, bildirmek istediği anlam.
lâflama * Lâflamak işi.
lâflamak * Konuşmak, sohbet etmek.
lâflaya lâflaya * Sürekli konuşarak, oradan buradan söz açıp sohbet ederek.

Bir yanıt yazın