lâleli | * Lâle bulunan veya yetiştirilen (yer). * Üzerinde lâle deseni veya motifi bulunan. |
lâlelik | * Osmanlıseramik ve cam sanatının güzel örneklerinden olan ve içine lâle konulan vazo. |
lâlettayin | * Ayırt etmeksizin, gelişigüzel, özensiz, rastgele. |
lâlezar | * Lâle yetiştirilen yer, lâle bahçesi. |
lâlüebkem | * Dili tutulmuş, konuşamaz hâle gelmiş, dilsiz. |
lâm | * Arap alfabesinde l harfinin adı. * Ebcet hesabında otuz sayısının adı. |
lâm | * Mikroskopta incelenecek maddelerin üzerine konulduğu dar, uzun cam parçası. * Dar, çok ince metal parça. |
lâm elif çevirmek (veya çizmek) | * kısa bir süre dolaşıp gelmek. |
lâma | * Gevişgetirenlerden, Güney Amerika’nın dağlık bölgelerinde yaşayan, yük hayvanı olarak kullanılan, karadan aka kadar türlü renklerde olabilen, tüyleri uzun, boyu yüksek, boynu uzun hayvan (Lama). |
lâma | * Tibetlilerde ve Moğollarda Buddha rahibi. Lâmaların en büyüğüne dalay lâma denir. |
lâmacı | * Lâmacılık yanlısı olan (kimse). |
lâmacılık | * Budizmin Orta Asya ve özellikle Tibet’te yaşayan biçimi. * Tibet Budizminde oluşan hiyerarşik düzen. |
lâmaist | * Lâmacı. |
lâmaizm | * Lâmacılık. |
lâmba | * Petrol gibi yanıcı bir madde yakarak veya elektrik akımıyla içindeki teller akkor durumuna geçerek ışık veren alet. * Radyo alıcılarında ve televizyon yayınlarında kullanılan, havası boşaltılmışveya içine düşük basınçlı bir gaz doldurulmuş cam, seramik veya çelikten ampul. * Kapı, pencere kenarlarına açılan, genellikle dik açılı girinti. |
lâmba açmak | * kapı; pencere kenarlarında genellikle dik açılı girinti açmak. |
lâmba karpuzu | * Işığıyumuşatmak için lâmbalara geçirilen, mat camdan, basık vazo biçiminde nesne. |
lâmbada | * Güney Amerika’da yapılan bir dans. |
lâmbada dansı | * Bkz. lâmbada. |
lâmbalama | * Lâmbalamak işi. |
lâmbalamak | * Lâmba ışığıyla incelemek. * Kapıve pencere kenarlarına girinti açmak. |
lâmbalı | * Herhangi bir sayıda lâmbası olan. * Lâmba ile çalışan. * Birbirinin içine geçebilecek biçimde yapılmış. |
lâmbalık | * Eski evlerde lâmba koyacak veya takılacak yer. * Bir lâmbanın alabileceği kadar. |
lâmbasız | * Lâmbası olmayan. |
lâmbayıaçmak | * ışığıyakmak. * lâmbanın fitilini yükseltip ışığınıçoğaltmak. |
lâmbri | * Bir yapının iç duvar kaplaması. * Tavan kaplaması. |
lâme | * Dokusunda çoğunlukla gümüşve altın renginde tel bulunan (kumaş) veya metal parlaklığıverilmiş(deri). * Böyle bir kumaşveya deriden yapılmışolan. |
lâmekân | * Mekânı olmayan, mekânsız (Allah’ın sıfatlarından). * Yersiz yurtsuz, belli bir adresi olmayan. |
lâmekân takımı | * Yersiz yurtsuz, adresi belirsiz kişiler topluluğu. |
lâmel | * Mikroskopla yapılan incelemede bazen lâmların üstüne kapatılan dört köşe, küçük ve ince cam parçası. * Çok ince tabaka. |
lâmıcimi yok | * değişmez, kesin, başka yolu yok. |
lâminarya | * Bütün denizlerde yetişen, sarıveya esmer renkte, emici köklerle kayalara tutunan, uzun şeritler durumunda bir deniz yosunu (Laminaria). |
lâmise | * Dokunum. * Duyarga. * Anten. |
lan | * Ulan sözünün kısa söylenişi, kaba hitap, ey. |
lânarkit | * Hidratlıdoğal kurşun sülfat. |
lândo | * Dört tekerlekli, içinde dingillere paralel olarak düzenlenmişkarşılıklı iki oturma sırası bulunan, üstü açılıp kapanabilen çift körüklü binek arabası. |
lândon | * Bkz. lândo. |
lânet | * Tanrı’nın sevgi ve ilgisinden mahrum olma, beddua. * Ters, berbat, çok kötü. |
lânet etmek | * ilenmek, kötülüğünü istemek. |
lânet okumak | * bir kimsenin Tanrı’nın merhametinden mahrum kalmasınıdilemek. |
lânet olsun! | * ilenme sözü olarak kullanılır. |
lânetleme | * Lânetlemek işi. * Lânetlenmiş. |
lânetlemek | * Kargımak, lânet etmek. * (Tanrı) Merhametinden mahrum bırakmak. * Dinden kovmak. |
lânetlenme | * Lânetlenmek işi. |
lânetlenmek | * Lânet edilmek, lânete uğramak. |
lânetli | * Lânetlenmiş, kargınmış, kargışlı, mel’un. |
langır lungur | * Metalsi bir ses çıkararak. * Dikkatsizce, savruk bir biçimde. |
lângırt | * Dikdörtgen masa üzerinde türlü aletleri yönetmek yoluyla küçük bilyeleri belirli deliklere sokmak veya bu deliklere girmesini önlemek amacına dayanan oyun. |
lângur | * Maymunlardan, Hindistan’da yaşayan, kül rengi veya kırmızıya çalan sarıtüylü, büyük bir maymun (Presbytis entellus). |
lângust | * Kabuklulardan, makasları olmaması, duyargalarının daha uzun ve güçlü olmasıyla istakozdan ayrılan, eti için avlanan bir deniz hayvanı(Palinurus vulgaris). |
Kategoriler