Kategoriler
L SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük L Sayfa 13

likit * Sıvı, akışkan.
* Kullanılmasıhemen mümkün olan para.
likorinoz * Balıkların iste kurutularak yapılan pastırması.
likör * Meyve, alkol, esans karışımıyla yapılan şekerli içki.
likör bardağı * Likör ikram edilen küçük, ince ve zarif cam bardak.
limaki * Ayakkabıcılıkta kullanılan küçük eğe.
liman * Gemilerin barınarak yük alıp boşaltmalarına, yolcu indirip bindirmelerine uygun kuruluşları olan doğal
veya yapay sığınak.
liman cüzdanı * Deniz adamlarının özel kimlik belgesi yerine seferlerde kullandığıküçük defter.
liman işçisi * Limanda çalışan işçi.
liman reisi * Gemilerin limana girip çıkması, yük alıp vermesi işlerine bakan yetkili kimse.
limanlama * Limanlanmak işi veya durumu.
limanlamak * (gemi) Bir limana girip orada kalmak.
* Yatışmak, sakinleşmek.
limanlık * Liman gibi kullanılan, liman kurmaya elverişli (yer).
* (deniz, hava için) Yatışmış, dalgasız, sakin.
limbo * Irmaklarda, sığsularda yük taşıyan bir tür tekne.
* Bir ticaret gemisinin içindeki yükü, bordasına yanaşan başka bir gemiye aktarma işlemi.
lime * Parça.
lime lime * Parça parça, ayrılmış, yırtık.
lime lime olmak * parçalanıp ufalanmak, parça parça olmak.
limit * Bir şeyin nicelik bakımından erişebileceği en son nokta veya yer.
* Değişken bir büyüklüğün istenildiği kadar yaklaşabildiği durağan büyüklük.
limitet * Sınırlandırılmış, sınırlı.
limitet ortaklık * Ortaklarının sorumluluğu, koyduklarısermaye ile sınırlı bulunan ortaklık.
limitet şirket * Bkz. limitet ortaklık.
limitsiz * Sınırsız, herhangi bir kısıtlama olmaksızın.
limnoloji * Göl bilimi.
limon * Turunçgillerden, 3,5 m yükseklikte, kışın yapraklarınıdökmeyen, beyaz çiçekli bir ağaç (Citrus limonum).
* Bu ağacın sarırenkli, kabuğu kokulu, suyu ekşi meyvesi.
limon asidi * Bkz. sitrik asit.
limon esansı * Taze limon kabuğunun sıkılmasıyla elde edilen uçucu yağ.
limon gibi * sarı, çok sarı.
* çok ekşi.
limon kabuğu * Çeşitli maddelerin yapımında kullanılan ve limonu çevreleyen kabuk.
limon kabuğu gibi * küçük ve biçimsiz (şapka).
limon küfü * Yeşile çalan mavi renk.
* Bu renkte olan.
limon otu * Kışın yapraklarınıdöken, salkım çiçekli bir ağaççık (Lippia citriodora).
limon sarısı * Limon kabuğunun rengi.
limon suyu * Limon sıkılarak elde edilen meyve suyu.
limon tozu * Sitrik asit.
limon tuzu * Sitrik asit.
limonata * Su, şeker ve limon suyundan yapılan şerbet.
limonata bardağı * Limonata ikram etmek için kullanılan ince, uzun cam bardak.
limonata gibi * sıcak günlerde serin esen hafif rüzgâr için söylenir.
limonatacı * Limonata yapan veya satan kimse.
limonatacılık * Limonata yapmak veya satmak işi.
limoncu * Limon yetiştiren veya satan kimse.
limonî * Limon renginde olan, yeşile çalan açık sarı.
* Alıngan, beklenmeyen bir zamanda öfkelenen.
* (insan ilişkileri için) Biraz bozuk.
limonî hava * Yağmur yağıp yağmayacağı belli olmayan kapalıhava.
limonit * Sarıveya kahverengi doğal hidratlıdemir oksit.
limonlama * Limonlamak işi.
limonlamak * İçine veya üstüne limonun suyunu sıkmak veya katmak.
limonlu * İçine limon sıkılmışveya limon doğranmış.
limonluk * Sıcak iklim bitkilerinin korunduğu ve yetiştirildiği, bir bölümü veya bütünü camlı, kapalıyer, ser, sera.
* Üzerine kesilmişlimon bastırılıp sıkılan, ortasıtümsek ve oluklu küçük araç.
* Merdiven, balkon gibi yerlerin kıyılarına çekilen, 20, 30 cm yüksekliğindeki set, tavhane.
linç * Birden çok kimsenin kendilerine göre suç olan bir davranışından ötürü birini, yasa dışıve yargılamasız
olarak, taş, sopa gibi araçlarla döverek öldürmesi.
linç etmek * (kalabalık, topluluk) yargılamadan öldürmek.
lineer * Çizgilerle ilgili olan.
* Değişmesi bir doğru ile gösterilebilen.

Bir yanıt yazın