likit | * Sıvı, akışkan. * Kullanılmasıhemen mümkün olan para. |
likorinoz | * Balıkların iste kurutularak yapılan pastırması. |
likör | * Meyve, alkol, esans karışımıyla yapılan şekerli içki. |
likör bardağı | * Likör ikram edilen küçük, ince ve zarif cam bardak. |
limaki | * Ayakkabıcılıkta kullanılan küçük eğe. |
liman | * Gemilerin barınarak yük alıp boşaltmalarına, yolcu indirip bindirmelerine uygun kuruluşları olan doğal veya yapay sığınak. |
liman cüzdanı | * Deniz adamlarının özel kimlik belgesi yerine seferlerde kullandığıküçük defter. |
liman işçisi | * Limanda çalışan işçi. |
liman reisi | * Gemilerin limana girip çıkması, yük alıp vermesi işlerine bakan yetkili kimse. |
limanlama | * Limanlanmak işi veya durumu. |
limanlamak | * (gemi) Bir limana girip orada kalmak. * Yatışmak, sakinleşmek. |
limanlık | * Liman gibi kullanılan, liman kurmaya elverişli (yer). * (deniz, hava için) Yatışmış, dalgasız, sakin. |
limbo | * Irmaklarda, sığsularda yük taşıyan bir tür tekne. * Bir ticaret gemisinin içindeki yükü, bordasına yanaşan başka bir gemiye aktarma işlemi. |
lime | * Parça. |
lime lime | * Parça parça, ayrılmış, yırtık. |
lime lime olmak | * parçalanıp ufalanmak, parça parça olmak. |
limit | * Bir şeyin nicelik bakımından erişebileceği en son nokta veya yer. * Değişken bir büyüklüğün istenildiği kadar yaklaşabildiği durağan büyüklük. |
limitet | * Sınırlandırılmış, sınırlı. |
limitet ortaklık | * Ortaklarının sorumluluğu, koyduklarısermaye ile sınırlı bulunan ortaklık. |
limitet şirket | * Bkz. limitet ortaklık. |
limitsiz | * Sınırsız, herhangi bir kısıtlama olmaksızın. |
limnoloji | * Göl bilimi. |
limon | * Turunçgillerden, 3,5 m yükseklikte, kışın yapraklarınıdökmeyen, beyaz çiçekli bir ağaç (Citrus limonum). * Bu ağacın sarırenkli, kabuğu kokulu, suyu ekşi meyvesi. |
limon asidi | * Bkz. sitrik asit. |
limon esansı | * Taze limon kabuğunun sıkılmasıyla elde edilen uçucu yağ. |
limon gibi | * sarı, çok sarı. * çok ekşi. |
limon kabuğu | * Çeşitli maddelerin yapımında kullanılan ve limonu çevreleyen kabuk. |
limon kabuğu gibi | * küçük ve biçimsiz (şapka). |
limon küfü | * Yeşile çalan mavi renk. * Bu renkte olan. |
limon otu | * Kışın yapraklarınıdöken, salkım çiçekli bir ağaççık (Lippia citriodora). |
limon sarısı | * Limon kabuğunun rengi. |
limon suyu | * Limon sıkılarak elde edilen meyve suyu. |
limon tozu | * Sitrik asit. |
limon tuzu | * Sitrik asit. |
limonata | * Su, şeker ve limon suyundan yapılan şerbet. |
limonata bardağı | * Limonata ikram etmek için kullanılan ince, uzun cam bardak. |
limonata gibi | * sıcak günlerde serin esen hafif rüzgâr için söylenir. |
limonatacı | * Limonata yapan veya satan kimse. |
limonatacılık | * Limonata yapmak veya satmak işi. |
limoncu | * Limon yetiştiren veya satan kimse. |
limonî | * Limon renginde olan, yeşile çalan açık sarı. * Alıngan, beklenmeyen bir zamanda öfkelenen. * (insan ilişkileri için) Biraz bozuk. |
limonî hava | * Yağmur yağıp yağmayacağı belli olmayan kapalıhava. |
limonit | * Sarıveya kahverengi doğal hidratlıdemir oksit. |
limonlama | * Limonlamak işi. |
limonlamak | * İçine veya üstüne limonun suyunu sıkmak veya katmak. |
limonlu | * İçine limon sıkılmışveya limon doğranmış. |
limonluk | * Sıcak iklim bitkilerinin korunduğu ve yetiştirildiği, bir bölümü veya bütünü camlı, kapalıyer, ser, sera. * Üzerine kesilmişlimon bastırılıp sıkılan, ortasıtümsek ve oluklu küçük araç. * Merdiven, balkon gibi yerlerin kıyılarına çekilen, 20, 30 cm yüksekliğindeki set, tavhane. |
linç | * Birden çok kimsenin kendilerine göre suç olan bir davranışından ötürü birini, yasa dışıve yargılamasız olarak, taş, sopa gibi araçlarla döverek öldürmesi. |
linç etmek | * (kalabalık, topluluk) yargılamadan öldürmek. |
lineer | * Çizgilerle ilgili olan. * Değişmesi bir doğru ile gösterilebilen. |
Kategoriler