Kategoriler
L SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük L Sayfa 18

lûtî * Lût kavminin sapık davranışlarınıhuy edinen, kulampara, oğlancı.
lûtr * Su samuru.
* Su samurundan elde edilen post.
* Bu posttan yapılmışolan.
-lü * Bkz. -lı/ -li.
Lübnanlı * Lübnan halkından olan kimse.
lüfer * Hanigillerden, eti beyaz, tadı güzel, gövdesi pullu bir balık (Temnodon saltator). Lüfer, büyüklüğüne göre
sırasıyla şu adlarıalır: Defneyaprağı, çinakop, sarıkanat, lüfer, sırtıkara, kofana.
lüferci * Lüfer avcısıveya lüfer yemesini seven kimse.
lüfere çıkmak * lüfer avlamak.
lüfergiller * Sıcak ve ılık denizlerde yaşayan kemikli balıklar familyası(Pomatomidae).
lügat * Kelime, söz, sözcük.
* Sözlük.
lügat paralamak * konuşma dilinde geçmeyen yabancıkelimeler kullanmak; ağdalıkonuşmak.
lügatçe * Küçük sözlük.
* Herhangi bir eserin sonunda yer alan ek sözlük.
lügatçi * Sözlük yazarıveya hazırlayanı.
lügatçilik * Sözlük yazarlığıveya hazırlayıcılığı.
lügol * Yüz birim suya bir birim iyodo-iyodür katılarak oluşturulan güçlü bir çözelti.
lük * Boyacılıkta kullanılan Hint zamkı.
-lük * Bkz. -lık / -lik.
lük boyası * Kırmızı boya.
lüknet * Dilde pelteklik, tutukluk.
lüks * Giyimde, eşyada, harcamada aşırı gitme, gösteriş, şatafat.
* Gösterişli, şatafatlı.
* Gerekli olanın sınırlarınıaşan.
lüks * Aydınlatma ölçü birimi (kısaltmasıLx).
* Hava basınçlı bir tür petrol lâmbası.
lüks baskı * (matbaacılıkta) Kitapların normal baskısayısıdışında iyi cins kâğıt ve özel ciltli kapaklara basılan biçimi.
lüks hayat * Fazla masraf gerektiren tantanalı, gösterişli ve göz kamaştırıcıyaşama biçimi.
lüks koltuk * Salonun arka ve yan taraflarında özel bölmelerde yer alan ve ücreti farklı olan koltuk.
lüks lâmbası * Lüks (II).
lüks mevki * Normal tarifeden daha pahalı olan ve iyi hizmet verilen mevki.
lüks tarife * Normal fiyattan yüksek olan iyi hizmet verilen yerlere uygulanan ücret.
lüksmetre * Aydınlıkölçer.
lüle * Bükülmüş, dürülmüşşey.
* Tütün çubuğu, pipo, nargile vb.nin ucuna takılan, tütün konulan yuva.
* Musluksuz su borusu.
* Saç kıvrımı.
* Su akan musluksuz boru.
lüle lüle * Kıvrımları olan, kıvrım kıvrım.
lüle taşı * Deniz köpüğü.
lüleci * Çubuk, nargile, pipo vb’nde kullanılan lüleyi yapan kimse.
lüleci çamuru * Lüle yapılan özlü ve kızıl balçık.
lülecilik * Lüle taşı işçiliği.
lüleli * Kıvrık kıvrık (saç).
lümen * Işık şiddeti 1 mum olan, eşit dağıtımlı bir nokta kaynağının 1 steradyan içine yayımladığıışık akısı.
lümensaat * Işık miktarı birimi lümenlik ışık akısıyla 1 saatte yayılan ışık ölçüsü.
lünet * Gözlük camı, gözlük.
lüp * Hiç emek vermeden ele geçirilen şey.
* Büyükçe bir şeyin birdenbire ve kolaylıkla yutulmasınıanlatan ses.
lüpçü * Lüpe konmasınıseven.
lüpçülük * Lüpçü olma durumu.
lüpletme * Lüpletmek işi.
lüpletmek * Hızlı bir biçimde yiyecekleri mideye indirmek.
lüpten * Açıktan, bedavadan, parasız olarak.
Lüterci * Lütercilikle ilgili olan.
* Lütercilikten yana olan (kimse).
Lütercilik * Kilise öğretisinin yalnızca kutsal kitaba dayanmasını isteyen Martin Luther’in kurduğu mezhep.
lütesyum * Atom numarası71, atom ağırlığı175 olan, iterbiyumun çözüşmesi ile oluşan, renksiz tuzlar veren, henüz
uygulama alanı olmayan çok ender bir element. Sembolü Lu.
lütfen * Birinden bir şey isterken “dilerim, rica ederim” anlamlarında kullanılır.
* Bir işin, bir davranışın istenmeyerek, gönülsüz yapıldığınısitem yollu anlatır.
lütfetme * Lütfetmek işi.
lütfetmek * Vermek, ihsan etmek.
* Söylemek, bildirmek.
* İzin vermek, müsaade etmek.
* (yüksek veya saygın bir kimse) Alçak gönüllülük göstermek.
lütfeyleme * Lütfeylemek işi.

Bir yanıt yazın