lûtî | * Lût kavminin sapık davranışlarınıhuy edinen, kulampara, oğlancı. |
lûtr | * Su samuru. * Su samurundan elde edilen post. * Bu posttan yapılmışolan. |
-lü | * Bkz. -lı/ -li. |
Lübnanlı | * Lübnan halkından olan kimse. |
lüfer | * Hanigillerden, eti beyaz, tadı güzel, gövdesi pullu bir balık (Temnodon saltator). Lüfer, büyüklüğüne göre sırasıyla şu adlarıalır: Defneyaprağı, çinakop, sarıkanat, lüfer, sırtıkara, kofana. |
lüferci | * Lüfer avcısıveya lüfer yemesini seven kimse. |
lüfere çıkmak | * lüfer avlamak. |
lüfergiller | * Sıcak ve ılık denizlerde yaşayan kemikli balıklar familyası(Pomatomidae). |
lügat | * Kelime, söz, sözcük. * Sözlük. |
lügat paralamak | * konuşma dilinde geçmeyen yabancıkelimeler kullanmak; ağdalıkonuşmak. |
lügatçe | * Küçük sözlük. * Herhangi bir eserin sonunda yer alan ek sözlük. |
lügatçi | * Sözlük yazarıveya hazırlayanı. |
lügatçilik | * Sözlük yazarlığıveya hazırlayıcılığı. |
lügol | * Yüz birim suya bir birim iyodo-iyodür katılarak oluşturulan güçlü bir çözelti. |
lük | * Boyacılıkta kullanılan Hint zamkı. |
-lük | * Bkz. -lık / -lik. |
lük boyası | * Kırmızı boya. |
lüknet | * Dilde pelteklik, tutukluk. |
lüks | * Giyimde, eşyada, harcamada aşırı gitme, gösteriş, şatafat. * Gösterişli, şatafatlı. * Gerekli olanın sınırlarınıaşan. |
lüks | * Aydınlatma ölçü birimi (kısaltmasıLx). * Hava basınçlı bir tür petrol lâmbası. |
lüks baskı | * (matbaacılıkta) Kitapların normal baskısayısıdışında iyi cins kâğıt ve özel ciltli kapaklara basılan biçimi. |
lüks hayat | * Fazla masraf gerektiren tantanalı, gösterişli ve göz kamaştırıcıyaşama biçimi. |
lüks koltuk | * Salonun arka ve yan taraflarında özel bölmelerde yer alan ve ücreti farklı olan koltuk. |
lüks lâmbası | * Lüks (II). |
lüks mevki | * Normal tarifeden daha pahalı olan ve iyi hizmet verilen mevki. |
lüks tarife | * Normal fiyattan yüksek olan iyi hizmet verilen yerlere uygulanan ücret. |
lüksmetre | * Aydınlıkölçer. |
lüle | * Bükülmüş, dürülmüşşey. * Tütün çubuğu, pipo, nargile vb.nin ucuna takılan, tütün konulan yuva. * Musluksuz su borusu. * Saç kıvrımı. * Su akan musluksuz boru. |
lüle lüle | * Kıvrımları olan, kıvrım kıvrım. |
lüle taşı | * Deniz köpüğü. |
lüleci | * Çubuk, nargile, pipo vb’nde kullanılan lüleyi yapan kimse. |
lüleci çamuru | * Lüle yapılan özlü ve kızıl balçık. |
lülecilik | * Lüle taşı işçiliği. |
lüleli | * Kıvrık kıvrık (saç). |
lümen | * Işık şiddeti 1 mum olan, eşit dağıtımlı bir nokta kaynağının 1 steradyan içine yayımladığıışık akısı. |
lümensaat | * Işık miktarı birimi lümenlik ışık akısıyla 1 saatte yayılan ışık ölçüsü. |
lünet | * Gözlük camı, gözlük. |
lüp | * Hiç emek vermeden ele geçirilen şey. * Büyükçe bir şeyin birdenbire ve kolaylıkla yutulmasınıanlatan ses. |
lüpçü | * Lüpe konmasınıseven. |
lüpçülük | * Lüpçü olma durumu. |
lüpletme | * Lüpletmek işi. |
lüpletmek | * Hızlı bir biçimde yiyecekleri mideye indirmek. |
lüpten | * Açıktan, bedavadan, parasız olarak. |
Lüterci | * Lütercilikle ilgili olan. * Lütercilikten yana olan (kimse). |
Lütercilik | * Kilise öğretisinin yalnızca kutsal kitaba dayanmasını isteyen Martin Luther’in kurduğu mezhep. |
lütesyum | * Atom numarası71, atom ağırlığı175 olan, iterbiyumun çözüşmesi ile oluşan, renksiz tuzlar veren, henüz uygulama alanı olmayan çok ender bir element. Sembolü Lu. |
lütfen | * Birinden bir şey isterken “dilerim, rica ederim” anlamlarında kullanılır. * Bir işin, bir davranışın istenmeyerek, gönülsüz yapıldığınısitem yollu anlatır. |
lütfetme | * Lütfetmek işi. |
lütfetmek | * Vermek, ihsan etmek. * Söylemek, bildirmek. * İzin vermek, müsaade etmek. * (yüksek veya saygın bir kimse) Alçak gönüllülük göstermek. |
lütfeyleme | * Lütfeylemek işi. |
Kategoriler