mandal | * Kapı gibi şeyleri kapalıtutmaya yarayan, döner tahta veya metal parça. * İpe serilen çamaşırıtutturmak için kullanılan yaylıkıskaç. * Ut, kanun, keman gibi çalgıların tellerini geren düğme. |
mandal | * Evlek. |
mandalina | * Turunçgillerden, portakala çok benzeyen bir ağaç (Citrus nobilis). * Bu ağacın tatlı, kokulu, lezzetli meyvesi. |
mandallama | * Mandallamak işi. |
mandallamak | * (kapı, pencere kanadı için) Mandalla tutturmak. * Çamaşırımandalla tutturmak. |
mandallanma | * Mandallanmak işi. |
mandallanmak | * Mandallamak işi yapılmak, mandalla tutturulmak. |
mandallı | * Üzerinde mandal bulunan. * Mandalla kapatılmışolan (kapı, pencere). * Mandalla ipe tutturulmuş. |
mandalsız | * Üzerinde mandal bulunmayan. * Mandalla kapatılmamışolan (kapı, pencere). * Mandalla ipe tutturulmamış. |
mandapost | * Posta havalesi. |
mandar | * (gemilerde) Küçük makara. |
mandarin | * Avrupalıların Çin devlet memurlarına verdikleri ad. |
mandarinlik | * Mandarin olma durumu. * Mandarinin görevi veya makamı. |
mandater | * Mandacı. |
mandepsi | * Tuzak, oyun. |
mandepsiye basmak (veya bastırmak, düşmek) | * aldatılmak, tuzağa düşmek. |
mandıra | * Koyun, keçi gibi süt veren hayvanların barındırıldığı, süt ve süt ürünlerinin elde edildiği yer. |
mandıracı | * Mandıra işleten kimse. |
mandıracılık | * Mandıra işletme işi veya biçimi. |
mandolin | * İkişer ikişer aynıdeğerde dört çift telli, kısa saplı bir çalgı. |
mandolinci | * Mandolin yapan veya satan kimse. * Mandolin çalan kimse. |
manej | * At eğitimi. * Bu eğitimin yapıldığıyer. * (bir atlı gösteride) Binicilik gösterilerinin tümü. |
manen | * İç varlık bakımından, manevî yönden, maddeten karşıtı. |
manevî | * Görülmeyen, duyularla sezilebilen, soyut, tinsel. |
manevî evlât | * Bir kişinin kanunlara göre evlât edindiği kimse. |
manevî ilim | * Anlayışyöntemini esas alan bilim dalı. |
manevî tazminat | * Manevî zarar ve ziyan ödenmesini kapsayan şahsî dava, tazminat davası. |
manevî zarar | * Manevî yönden uğranılan kayıp. |
maneviyat | * Maddî olmayan, manevî şeyler. * Yürek gücü, moral. |
maneviyatı bozulmak | * moral gücü sarsılmak. |
maneviyatınıkırmak | * moral gücünü sarsmak. |
manevra | * Bir aletin işleyişini düzenleme, yönetme işi veya biçimi. * Geminin bir yere yanaşmak veya bir yerden çıkmak için yaptığı hareket. * Lokomotifin, katar katmak veya katar dağıtmak için ileri geri giderek hattan hatta geçmesi. * Hareket, gidişgeliş. * Asker birliklerini savaşa hazırlamak amacıyla, arazi üzerinde yapılan genişölçüde savaşdenemesi. * İstenilen amaca ulaşmak için tutulması gereken yol. |
manevra fişeği | * Askerî harekâtta kullanılan ve kuru sıkıatım yapan fişek. |
manevra yapmak | * bir araca istenilen hareketi yaptırmak. * (asker birlikleri) savaşdenemesi yapmak. |
manga | * On kişilik asker birliği. * Savaşgemilerinde deniz erlerinin yattığıkoğuş. |
mangal | * İçine kor konulan, sacdan, bakır veya pirinçten, türlü biçimlerde üstü açık kap, korluk. |
mangal gibi yüreği olmak | * cesareti çok olmak. |
mangal kömürü | * Odun kömürü. |
mangal yağı | * Etin yapışmaması için mangaldaki ızgaraya sürülen yağ. |
mangal yürekli | * Korkusuz, gereğinden fazla cesur, gözünü daldan budaktan esirgemeyen, gözü pek. |
mangalda kül bırakmamak | * yapamayacağı işleri yapabilirmişgibi söylemek. |
mangan | * Manganez. |
manganez | * Atom numarası25, atom ağırlığı54,93, yoğunluğu 7,39 olan, 1244° C de eriyen, doğada oksit durumunda bulunan, çeliği sertleştirmek için kullanılan, çok sert ve kırılgan bir element. KısaltmasıMn. |
manganin | * Manganezin bakır ve nikelle yaptığı alaşım. |
mangır | * Bakırdan yapılmış, iki buçuk para değerinde sikke. * Nargile lülesine konulmak için kömür tozundan yapılan, çabuk tutuşur, tavla pulu biçiminde bir çeşit yakacak. * Para. |
mangırlı | * Bol parası olan. |
mangırsız | * Hiç parası olmayan. |
mangiz | * Para. |
mango | * Hint Kirazı. |
mani | * Kişinin sevinç, güven ve her türlü etkinliklerinin normal olmayan bir biçimde arttığıruh hastalığı. |
Kategoriler