Kategoriler
M SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük M Sayfa 25

mayıs * Taze sığır gübresi.
mayıs böceği * Kın kanatlılardan, uzunluğu 20-25 mm olan, gelişmesi üç beşyıl süren, bitkilere zararlı bir böcek
(Melolontha vulgaris).
mayıs böcekleri * Otçul özellikleri dolayısıyla bitki sağlığıyönünden önem taşıyan böcekler topluluğu.
mayıslı * Bol gübreli.
mayışma * Mayışmak işi.
mayışmak * Çok yemekten, sıcaktan veya zevkten gevşemek.
mayi * Sıvı.
mayistra * Grandi direğinin en alt sereni ve bu serene çekilen yelken.
* Kuzeybatırüzgârı.
maymun * İnsandan başka bütün primatlara verilen genel ad.
* Çirkin ve gülünç.
* Taklitçi.
maymun balığı * Yuvarlak başlı bir cins köpek balığı(Squatina vulgaris).
maymun gibi * tuhaf, gülünç hareketler yapanlar için söylenir.
* taklitçi.
maymun gözünü açtı * geçen bir olaydan ders alındığınıanlatır.
maymun iştahlı * Hevesi çabuk geçen, kararsız.
maymuna benzetmek (çevirmek veya döndürmek) * gülünç ve çirkin duruma sokmak.
maymuna dönmek * çirkin ve gülünç duruma girmek.
* uslanmak.
maymuncuk * Küçük maymun.
* Her kilidi açmaya yarayan, demirden, eğri ve sivri araç.
* Ergin evrede bağüzümlerinin yaprak ve sürgünlerini, kurtçuk evresinde kökleri kemiren, parlak siyah kın
kanatlı böcek (Otiorrhyncus peregrinus).
maymunlar * Omurgalıhayvanlardan, memeliler sınıfının etenliler alt sınıfına giren bir takım, primatlar.
maymunlaşma * Maymunlaşmak işi.
maymunlaşmak * Maymuna benzemek, maymun gibi davranmak.
* Taklitçi davranmak.
maymunlaştırma * Maymunlaştırmak durumu.
maymunlaştırmak * Maymun davranışları ile hareket ettirmek.
maymunluk * Güldürmek veya dikkati çekmek için yapılan tuhaflık.
maymunsu * Maymun gibi, maymuna benzer.
mayna * Yelken indirme, fora karşıtı.
* İndir.
* Bırakılma, son verilme.
mayna etmek * herhangi bir şeyi halat ve palanga aracılığıyla denize veya yere indirmek.
* (fırtına için) yatışmak.
mayo * Genellikle denize girerken ten üzerine giyilen, vücudun gerekli kısımlarınısıkıca örten giysi.
mayocu * Mayo diken veya satan kimse.
mayoculuk * Mayo üretmek, dikmek veya satmak işi veya mesleği.
mayonez * Yumurta sarısı, zeytinyağıve limonla yapılan bir çeşit koyu, soğuk salça.
mayonezli * Mayonez katılmışveya karıştırılmış.
mayşor * Alman gümüşü.
maytaba almak * biriyle alay etmek, eğlenmek.
maytap * Yandığında renkli ve parlak ışıklar saçan, şenlik gecelerinde yakılan havaî fişek.
-maz / -mez * Olumsuz genişzaman eki: anla-maz-sın , oku-maz-sınız , yaz-maz , bil-mez-ler vb.
* Fiilden sıfat türeten ek: çık-maz (sokak) tüken-mez (kalem) vb.
mazak * Kırlangıç balığı gillerden, Atlantik Okyanusu, Akdeniz ve Marmara denizinde yaşayan, kırmızırenkli,
lezzetli bir balık (Trigla lineata).
mazarrat * Zarara uğrama, zarar.
mazbata * Tutanak.
mazbata muharriri * Bir komisyon kararının gerekçesini kaleme alan üye.
mazbut * Ele geçirilmiş, zapt edilmiş.
* Bir yere yazılmış, deftere geçirilmiş.
* Unutulmamış, hatırda kalmış.
* Düzenli, düzgün, beğenilen.
* Doğa olaylarından etkilenmeyecek biçimde korunmuşolan (yapı).
mazeret * Kendini veya başka birini özürlü göstermek için ileri sürülen sebep, özür.
* Bir kimseyi özürlü gösteren durum veya olay.
* Bir şeyden kurtulmak veya kaçınmak için ileri sürülen gerekçe, bahane.
mazeret bulmak * içinde bulunulan durumu açıklayacak bir sebebi ortaya koymak.
mazeret kâğıdı * Öğrencinin okula gelemeyişinin sebebini bildiren ve velisi tarafından imzalanarak okul yönetimine verilen
belge, tezkere.
mazeretli * Mazereti olan, mazur.
mazeretsiz * Mazereti olmayan.
mazgal * Kale duvarlarında iç yanı geniş, dışyanıdar delik.
mazgallı * Mazgalları olan.
mazhar * Bir şeyin ortaya çıktığı, göründüğü yer veya kimse.
* (bir iyiliğe) Erişmiş, erişen (kimse).
mazhar olmak * iyi bir şeye ermek, ulaşmak.
mazhariyet * Erişme, elde etme.
mazı * Servigillerden, yapraklarıalmaşık ve küçük pullar biçiminde, gövdesi düz olan, dipten dallanan bir süs
bitkisi (Thuya).
* Hayvansal ve bitkisel asalakların bitkilerde oluşturduğu ur.

Bir yanıt yazın