megaloman | * Megalomaniye tutulmuşolan (kimse). |
megalomani | * Büyüklük hastalığı. |
megaton | * Bir milyon ton değerinde kütle birimi.KısaltmasıMt. * Nükleer bir bombanın veya merminin gücünü ölçmeye yarayan birim. |
megatonluk | * Herhangi bir megaton değerinde olan. |
megavat | * Bir milyon vat değerinde elektrik güç birimi.KısaltmasıMW. |
megavatlık | * Herhangi bir megavat değerinde olan. |
meğer | * Bilinmeyen, farkında olunmayan bir durum için kullanılır, meğerse, oysaki. |
meğerki | * İstek veya emir kipinde olan ve biri diğerini engelleyecek durumda bulunan iki cümleyi birbirine bağlar. |
meğerse | * Meğer, hâlbuki; oysa. |
mehabet | * Büyük ve saygıdeğer kimselere duyulan saygı. * Büyüklük, ululuk, yücelik. |
mehabetli | * Büyük, ulu, yüce. |
mehaz | * (bir eser yazılırken başvurulan) Kaynak. |
mehdî | * Doğru yolda olan, hidayete ermişolan. |
mehel | * Uygun, yerinde, denk. |
mehil | * Bir işin bitirilmesi için tanınan ek süre, önel. |
mehil müddeti | * Önceden tanınan süre, zaman tanıma. |
mehil vermek | * süre tanımak. |
mehle | * Kasaplık hayvanların omuz başından çıkan külbastılık veya pastırmalık yumuşak et. |
Mehmetçik | * Sevgi duygusu ile Türk askerine verilen ad. |
mehr | * 343 mihr. |
mehtaba çıkmak | * ay ışığında gezip dolaşmak. |
mehtap | * Ay ışığı. |
mehtaplı | * Mehtabı olan. |
mehter | * Mehterhane takımında görevli kimse. * Osmanlılarda, çadırlara bakan uşak. |
mehter musikisi | * 343 mehter müziği. |
mehter müziği | * Klâsik Türk müziği makamları ile usullerinin kullanıldığıtek sesli bir müzik türü. |
mehter takımı | * Mehterhane. |
mehter yürüyüşü | * İki adım ileri, bir adım geri yapılan yürüyüş. |
mehteran | * Mehterler. |
mehterbaşı | * Mehter takımının yetiştirilmesinden ve çalışmasından sorumlu kimse. |
mehterhane | * Osmanlılarda kös, nakkare, zil, zurna ve borulardan kurulan askerî mızıka takımı. * Bu takımın bulunduğu yer. * Hapishane. |
-mek | * Bkz. -mak / -mek. |
mekân | * Yer, bulunulan yer. * Ev, yurt. * Uzay, feza. |
mekân akustiği | * İçinde bulunulan yerin ses düzeninin uyumu. |
mekân grupları | * Bir yeri dolduran ögeler. |
mekân tutmak | * bir yere yerleşmek. |
mekân zarfı | * Yer zarfı. |
mekâncı | * Mekân tutan kimse. |
mekanik | * Kuvvetlerin maddeler ve hareketler üzerine etkisini inceleyen fizik dalı. * Denge veya hareket kurallarıyla ilgili. * El veya makine ile yapılan. * Düşünmeden (yapılan). |
mekanikçi | * Mekanikçiliğe ilişkin veya mekanikçilikten yana olan (görüş, kimse vb.). |
mekanikçilik | * Bütün fiziksel olayları, uzay ve uzayda yer değiştirmelerle açıklayan görüş, mekanizm. * Canlıvarlıkları, organik olayları, mekanik yasalara göre açıklayan öğreti, mekanizm. |
mekanikleştiricilik | * Makine-insan ikilemini model alan maddeci kuram. |
mekanizasyon | * Mekanik düzeni sağlama. |
mekanize | * Savaşve taşıma gereçlerleriyle donatılmış(kıta veya birlik). |
mekanize birliği | * Savaşve ulaştırma araçlarıyla donatılmış birlik. |
mekanizm | * Mekanikçilik. |
mekanizma | * Belli bir sonuca ulaşmak için karmaşık bir biçimde düzenlenmişorgan veya parçalar birleşimi, sistem, düzenek. * Organların işleyiş biçimi. * Ateşli silâhların işlemesini sağlayan mekanik bölüm. * Oluş, ortaya çıkış, işleyiş. |
mekik | * El veya otomatik dokuma tezgâhlarında atkıveya argaç denilen ve enine olan iplikleri, uzunlamasına olan arışların arasından geçirmeye yarayan masuralıaraç. * Oya yapmakta kullanılan, kemik, ağaç veya plâstikten, iki ucu sivri, arasından iplik geçecek bir yarığı bulunan küçük araç. |
mekik atmak | * mekiği arışlar arasından hızla geçirmek. * hiçbir yerde duramayıp iki yer arasında gidip gelmek. |
mekik diplomasisi | * Bir sorunun çözümü için devletler arasında gerçekleştirilen seri diplomatik temaslar. |
Kategoriler