Kategoriler
M SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük M Sayfa 29

megaloman * Megalomaniye tutulmuşolan (kimse).
megalomani * Büyüklük hastalığı.
megaton * Bir milyon ton değerinde kütle birimi.KısaltmasıMt.
* Nükleer bir bombanın veya merminin gücünü ölçmeye yarayan birim.
megatonluk * Herhangi bir megaton değerinde olan.
megavat * Bir milyon vat değerinde elektrik güç birimi.KısaltmasıMW.
megavatlık * Herhangi bir megavat değerinde olan.
meğer * Bilinmeyen, farkında olunmayan bir durum için kullanılır, meğerse, oysaki.
meğerki * İstek veya emir kipinde olan ve biri diğerini engelleyecek durumda bulunan iki cümleyi birbirine bağlar.
meğerse * Meğer, hâlbuki; oysa.
mehabet * Büyük ve saygıdeğer kimselere duyulan saygı.
* Büyüklük, ululuk, yücelik.
mehabetli * Büyük, ulu, yüce.
mehaz * (bir eser yazılırken başvurulan) Kaynak.
mehdî * Doğru yolda olan, hidayete ermişolan.
mehel * Uygun, yerinde, denk.
mehil * Bir işin bitirilmesi için tanınan ek süre, önel.
mehil müddeti * Önceden tanınan süre, zaman tanıma.
mehil vermek * süre tanımak.
mehle * Kasaplık hayvanların omuz başından çıkan külbastılık veya pastırmalık yumuşak et.
Mehmetçik * Sevgi duygusu ile Türk askerine verilen ad.
mehr * 343 mihr.
mehtaba çıkmak * ay ışığında gezip dolaşmak.
mehtap * Ay ışığı.
mehtaplı * Mehtabı olan.
mehter * Mehterhane takımında görevli kimse.
* Osmanlılarda, çadırlara bakan uşak.
mehter musikisi * 343 mehter müziği.
mehter müziği * Klâsik Türk müziği makamları ile usullerinin kullanıldığıtek sesli bir müzik türü.
mehter takımı * Mehterhane.
mehter yürüyüşü * İki adım ileri, bir adım geri yapılan yürüyüş.
mehteran * Mehterler.
mehterbaşı * Mehter takımının yetiştirilmesinden ve çalışmasından sorumlu kimse.
mehterhane * Osmanlılarda kös, nakkare, zil, zurna ve borulardan kurulan askerî mızıka takımı.
* Bu takımın bulunduğu yer.
* Hapishane.
-mek * Bkz. -mak / -mek.
mekân * Yer, bulunulan yer.
* Ev, yurt.
* Uzay, feza.
mekân akustiği * İçinde bulunulan yerin ses düzeninin uyumu.
mekân grupları * Bir yeri dolduran ögeler.
mekân tutmak * bir yere yerleşmek.
mekân zarfı * Yer zarfı.
mekâncı * Mekân tutan kimse.
mekanik * Kuvvetlerin maddeler ve hareketler üzerine etkisini inceleyen fizik dalı.
* Denge veya hareket kurallarıyla ilgili.
* El veya makine ile yapılan.
* Düşünmeden (yapılan).
mekanikçi * Mekanikçiliğe ilişkin veya mekanikçilikten yana olan (görüş, kimse vb.).
mekanikçilik * Bütün fiziksel olayları, uzay ve uzayda yer değiştirmelerle açıklayan görüş, mekanizm.
* Canlıvarlıkları, organik olayları, mekanik yasalara göre açıklayan öğreti, mekanizm.
mekanikleştiricilik * Makine-insan ikilemini model alan maddeci kuram.
mekanizasyon * Mekanik düzeni sağlama.
mekanize * Savaşve taşıma gereçlerleriyle donatılmış(kıta veya birlik).
mekanize birliği * Savaşve ulaştırma araçlarıyla donatılmış birlik.
mekanizm * Mekanikçilik.
mekanizma * Belli bir sonuca ulaşmak için karmaşık bir biçimde düzenlenmişorgan veya parçalar birleşimi, sistem,
düzenek.
* Organların işleyiş biçimi.
* Ateşli silâhların işlemesini sağlayan mekanik bölüm.
* Oluş, ortaya çıkış, işleyiş.
mekik * El veya otomatik dokuma tezgâhlarında atkıveya argaç denilen ve enine olan iplikleri, uzunlamasına olan
arışların arasından geçirmeye yarayan masuralıaraç.
* Oya yapmakta kullanılan, kemik, ağaç veya plâstikten, iki ucu sivri, arasından iplik geçecek bir yarığı
bulunan küçük araç.
mekik atmak * mekiği arışlar arasından hızla geçirmek.
* hiçbir yerde duramayıp iki yer arasında gidip gelmek.
mekik diplomasisi * Bir sorunun çözümü için devletler arasında gerçekleştirilen seri diplomatik temaslar.

Bir yanıt yazın