Kategoriler
M SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük M Sayfa 36

merhaba etmek * hâl hatır sormak, görüşüp konuşmak.
merhabalaşma * Merhabalaşmak işi.
merhabalaşmak * Birini merhaba sözüyle esenlemek.
merhabası olmak * esenleşecek kadar tanışıklığı, yakınlığı olmak.
merhabayıkesmek * biriyle ilgisini kesmek.
merhale * Derece, basamak, aşama, evre.
* Varılması istenen noktaya kadar aşılması gereken yerlerin her biri, konak, menzil.
* Bir yolcunun ortalama bir günde, sekiz saatte gidebileceği mesafe.
merhamet * Bir kimsenin veya bir başka canlının karşılaştığıkötü durumdan duyulan üzüntü, acıma.
merhamet etmek * acımak.
merhamete gelmek * acıma duygusuna kapılmak.
merhameten * Acıyarak, merhamet ederek.
merhametli * Acıması olan, merhamet eden.
merhametsiz * Acıması olmayan, acımasız, katıyürekli, kalpsiz.
merhametsiz olmak * merhamet etmemek.
merhametsizce * Merhamet etmeksizin, merhametsiz bir biçimde, acımadan.
merhametsizlik * Acımasız olma durumu, acımasızlık, kalpsizlik.
merhem * Deriye sürülerek kullanılan, içinde birçok etkili madde bulunan, yumuşak ve koyu kıvamda, yağlıveya
yağsız ilâç.
* Çare.
merhem olmak * bir derde çare olmak.
merhemleme * Merhemlemek işi.
merhemlemek * Merhem sürmek.
merhum * Ölmüş bir Müslümandan söz edilirken “Tanrı’nın rahmetine kavuşmuş” anlamında kullanılır.
* ÖlmüşMüslüman erkek.
merhum olmak * ölmek.
merhume * ÖlmüşMüslüman kadın.
mer’i * Yürürlükte olan, geçerli.
meridyen * Ekvatoru dik olarak kestiği ve iki kutup noktasından geçerek dünyayıçevrelediği varsayılan daire.
meridyen dairesi * Meridyen düzleminin gök küresiyle ara kesiti.
meridyen düzlemi * İki kutup arasındaki doğru ile o yerin çekül doğrultusunun belirttiği düzlem, öğlen, nısfınnehar.
Merih * Güneş’e olan uzaklığı, Yer’in Güneş’e olan uzaklığından daha çok olan dışgezegenlerin ilki, Sakıt, Mars.
merinos * Uzun, çok ince, beyaz ve bol tüylü yapağısından dokumacılıkta yararlanılan bir koyun cinsi (Ovis aries
hispanica).
* Bu koyundan elde edilen yün.
* Bu yünden yapılmışolan.
merinos koyunu * Bkz. merinos.
meristem * Sürgen doku.
mer’iyet * Yürürlük.
merkantilist * Merkantilizm yanlısı olan kimse.
merkantilizm * Ülkenin refahınısahip olduğu altın ve gümüşgibi değerli madenlere bağlayan, ülkedeki değerli maden
yataklarının işletilmesine önem veren ve ihracatıartırıp ithalatıazaltmaya çalışan iktisat öğretisi.
merkat * Mezar, kabir.
merkep * Eşek.
merkepçi * Eşekçi.
merkez * Bir dairenin veya bir küre yüzeyinin her noktasından aynıuzaklıkta bulunan iç nokta, özek.
* Bir kapalıeğrinin veya bazıçokgenlerde köşegenlerin kesişme noktası.
* Bir ülkenin, bölgenin veya kuruluşun yönetim yeri.
* Bir işin öğretildiği yer.
* Bir işin yoğun olarak yapıldığıyer.
* Belirli bir yerin ortası.
* Polis karakolu.
* Biçim, durum, yol.
merkez açı * Köşesi çemberin merkezinde bulunan açı.
merkezce * Merkeze göre, merkez bakımından.
merkezci * Merkeziyetçi.
merkezcil * Merkeze doğru yaklaşan.
merkezcilik * Merkeziyetçilik.
merkezde * yolda, durumda.
merkezî * Merkezde olan, merkezi oluşturan.
merkezî ısıtma * Merkeze bağlı ortak ısıtma sistemi.
merkezî idare * Merkezî yönetim.
merkezî ülke * Yönetme, denetleme ve konumu bakımından merkezde bulunan ülke.
merkezî yıkama * Merkeze bağlıveya bir merkezden yönetilen temizlik sistemi.
merkezî yönetim * Yönetme, denetleme ve işletme bakımından yetkinin bir yerde toplandığıyönetim tarzı.
merkezîleşme * Merkezîleşmek işi.

Bir yanıt yazın