Kategoriler
M SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük M Sayfa 48

mısır püskülü * Mısır koçanının ucundan sarkan sarırenkli püskül biçimindeki tepeciği.
mısır püskülü gibi * (saç için ) seyrek, ince ve cansız.
Mısır tavuğu * Hindi.
Mısır turnası * İbis.
mısır unu * Kuru mısır tanelerinin öğütülmesiyle elde edilen un.
mısır yağı * Mısır tanelerinden çıkarılan sıvıyağ.
mısırcı * Mısır yetiştiren veya satan kimse.
Mısır’daki sağır sultan bile duydu * duymayan kalmadı.
Mısırlı * Mısır halkından olan kimse.
mısırlık * Genişmısır tarlaları bulunan yer.
mıskal * Her biri başka perdede bir sıra kamış boğumundan yapılmışdüdük, musikar.
mıskala * Metal parlatmaya yarar alet.
mısmıl * Eti yenilebilen, murdar olmayan.
mısra * Manzumenin satırlarından her biri, dize.
mıstar * Mastar.
mıstara * Bkz. mastar.
-mış/ -miş,-muş/ -müş * Belirsiz geçmişzaman eki: al-mış,yer-miş, yaz-mış-sın, git-miş-siniz vb.
* Sıfatlar: piş-miş(aş), öl-müş(eşek), haşlan-mış(et) vb.
* İsimler: dol-muş, er-miş, geç-mişvb.
mışıl mışıl * Rahat sessiz ve derin soluk alarak.
mışıldama * Mışıldamak işi.
mışıldamak * Mışıl mışıl ses çıkararak.
mışmış * Kayısıveya zerdali.
mıymıntı * İnsanın sabrınıtüketecek derecede yavaşve mızmızca işgören.
mıymıntılık * Mıymıntı olma durumu.
-mız / -miz,-muz / -müz * Çokluk 1. kişi iyelik eki: Baba-mız,anne-miz ,ordu-muz, köy-ü -müz vb.
mızıka * Bando.
* Armonika.
mızıkacı * Bandocu.
* Armonika çalan (kimse).
mızıkalı * Sarayın müzik takımında çalışan kimse.
mızıkçı * Çeşitli sebeplerle oyun bozan, yenilgiyi kabul etmeyen, kolayca darılan (kimse), ordubozan, oyunbozan.
mızıkçılık * Mızıkçı olma durumu,ordubozanlık, oyunbozanlık.
mızıkçılık etmek * mızıklanmak, oyunbozanlık etmek.
mızıklanma * Mızıklanmak işi.
mızıklanmak * Çeşitli sebeplerle oyun bozmak, yenilgiyi kabul etmemek, oyunbozanlık etmek, mızıkçılık etmek.
mızıldanma * Mızıldanma,şikâyetçi bir sesle konuşma, sızıldanma.
mızıldanmak * Mızıldanmak, şikâyetçi bir sesle konuşmak, sızıldanmak.
mızıma * Mızımak işi veya durumu.
mızımak * Mızıkçılık etmek.
mızırdanma * Mızırdanmak işi.
mızırdanmak * Yakınarak konuşmak, sızıldanmak, homurdanmak.
mızmız * Her şeyde kusur bularak hiçbir şeyden memnun olmayan.
* Çevresindekileri rahatsız edecek kadar tembel olan.
mızmızca * Mızmıza yakışır (biçimde), mızmız gibi.
mızmızlanma * Mızmızlanmak işi.
mızmızlanmak * Mızmızca davranışlarda bulunmak, mızmızlık etmek.
mızmızlık * Mızmız olma durumu veya mızmızca davranış.
mızmızlık etmek * mızmızlanmak.
mızrak * Uzun saplı, sivri demir uçlu silâh, cıda.
* Atletizmde kullanılan cirit.
mızrak çuvala girmez (sığmaz) * gizli tutulması imkânsız durumlar karşısında söylenir.
mızraklı * Mızrağı olan, mızrak taşıyan.
mızraklı ilmihâl * İslâm dininin ilkelerini öğreten ilmihâl kitaplarından biri.
mızraksı * Mızrağa veya mızrak ucuna benzeyen.
mızraksız * Mızrağı olmayan.

Bir yanıt yazın