-msı/ -msi | * Küçültme sıfatlarıtüreten ek: sarı-msı, mavi-msi, pembe-msi, mor-u-msu, tatlı-msı, ekşi-msi vb. |
-mtırak / -mturak | * Küçültme sıfatlarıtüreten ek. |
mu | * Bkz. mı/ mi. |
muaccel | * Acele olunmuş. * Peşin, hemen ödenmesi gereken. |
muacciz | * Sıkıntıveren, taciz eden, bıktıran, usandıran. * Yapışkan, sırnaşık, ukalâ (kimse). |
muaddel | * Değiştirilmiş, değişikliğe uğramış, değişkin. |
muadele | * Eşitlik, beraberlik, denklik. * Anlaşılmaz iş. * Denklem. |
muadelet | * Eşitlik, denklik, eşdeğerlik. |
muadil | * Eşit, denk, eşdeğer. |
muaf | * Bağışlanmış, affedilmiş. * Ayrıtutulmuş, ayrıcalık tanınmış. * Özgür, serbest. |
muaf tutmak (veya tutulmak) | * bir ödevi, bir görevi bağışlamak, ayrıcalık tanımak. |
muafiyet | * Ayrıtutulma, kendisine uygulanmama, bağışıklık. * Bağışıklık. |
muafiyet tanımak | * kendisinden beklenilen veya istenilenlerin bütününü istememek. |
muafiyet sınavı | * Eğitimde veya herhangi bir dalda bilgi birikiminin önceden yeterli olup olmadığının belirlenmesi için yapılan sınav. |
muaflık | * Muaf olma durumu. |
muahede | * Anlaşma. |
muahedename | * Antlaşma metni. |
muaheze | * Kınama, paylama, ayıplama. * Eleştiri. |
muaheze etmek | * paylamak, ayıplamak, kınamak. |
muahezename | * Eleştiri yazısıve kitabı. |
muahhar | * Sonraki, sonradan gelen, ertelenmiş, daha sonraki. |
muahharen | * Sonradan. |
muakkip | * İzleyen, arkasından koşan, takip eden. * (iş) Yürüten. |
muallâ | * Yüksek, yüce. |
muallâk | * Asılmış, asılı. * Sonuca bağlanmamış, sürüncemede kalmış. * Bağlı. |
muallâkta olmak (veya muallâkta kalmak) | * sonuca bağlanmak, sürüncemede kalmak. |
muallel | * Sakat, eksik. |
muallim | * Öğretmen. |
muallime | * Bayan öğretmen. |
muallimlik | * Öğretmenlik. |
muamelât | * Dairelerde evrak üzerinde yapılan işlemler, işlem. |
muamele | * Davranma, davranış. * Yol, yöntem, iz. * İşlem. * Alışveriş. * İşlem. |
muamele etmek | * davranmak. |
muamele görmek | * işlem uygulanmak, davranılmak. |
muamma | * Bilmece. * Anlaşılmayan, bilinmeyen şey. |
muamma asmak | * âşıklık geleneğinde herhangi bir konuyu manzum olarak bilmece türünde düzenleyip genellikle kahvehanelerde herkesin göreceği bir yere koymak. |
muammalı | * Bilmeceli, muamma dolu. |
muammalık | * Muamma dolu olma durumu. |
muammer | * Yaşamış. |
muammer olmak | * yaşamak. * uzun ve mutlu yaşamak. |
muannit | * İnat eden, inatçı, direngeç, anut. |
muaraza | * Çekişme, kavga. |
muare | * Dalgalıparıltılar verilmişolan bir tür kumaş, kareli kumaş. * Bu kumaştan yapılmışolan. |
muarefe | * Karşılıklı birbirini tanıma, tanışma, tanışıklık. |
muarız | * Karşıkoyan, karşıçıkan. |
muasır | * Aynıyüzyıl içinde olan. * Çağdaş. |
muasırlaşma | * Muasırlaşmak işi, çağdaşlaşma. |
muasırlaşmak | * Çağdaşlaşmak. |
muaşaka | * Sevişme, sevgi, âşıktaşlık. |
muaşakada olmak | * sevişmek, birbirine âşık olmak. |
Kategoriler