Kategoriler
M SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük M Sayfa 61

-msı/ -msi * Küçültme sıfatlarıtüreten ek: sarı-msı, mavi-msi, pembe-msi, mor-u-msu, tatlı-msı, ekşi-msi vb.
-mtırak / -mturak * Küçültme sıfatlarıtüreten ek.
mu * Bkz. mı/ mi.
muaccel * Acele olunmuş.
* Peşin, hemen ödenmesi gereken.
muacciz * Sıkıntıveren, taciz eden, bıktıran, usandıran.
* Yapışkan, sırnaşık, ukalâ (kimse).
muaddel * Değiştirilmiş, değişikliğe uğramış, değişkin.
muadele * Eşitlik, beraberlik, denklik.
* Anlaşılmaz iş.
* Denklem.
muadelet * Eşitlik, denklik, eşdeğerlik.
muadil * Eşit, denk, eşdeğer.
muaf * Bağışlanmış, affedilmiş.
* Ayrıtutulmuş, ayrıcalık tanınmış.
* Özgür, serbest.
muaf tutmak (veya tutulmak) * bir ödevi, bir görevi bağışlamak, ayrıcalık tanımak.
muafiyet * Ayrıtutulma, kendisine uygulanmama, bağışıklık.
* Bağışıklık.
muafiyet tanımak * kendisinden beklenilen veya istenilenlerin bütününü istememek.
muafiyet sınavı * Eğitimde veya herhangi bir dalda bilgi birikiminin önceden yeterli olup olmadığının belirlenmesi için
yapılan sınav.
muaflık * Muaf olma durumu.
muahede * Anlaşma.
muahedename * Antlaşma metni.
muaheze * Kınama, paylama, ayıplama.
* Eleştiri.
muaheze etmek * paylamak, ayıplamak, kınamak.
muahezename * Eleştiri yazısıve kitabı.
muahhar * Sonraki, sonradan gelen, ertelenmiş, daha sonraki.
muahharen * Sonradan.
muakkip * İzleyen, arkasından koşan, takip eden.
* (iş) Yürüten.
muallâ * Yüksek, yüce.
muallâk * Asılmış, asılı.
* Sonuca bağlanmamış, sürüncemede kalmış.
* Bağlı.
muallâkta olmak (veya muallâkta kalmak) * sonuca bağlanmak, sürüncemede kalmak.
muallel * Sakat, eksik.
muallim * Öğretmen.
muallime * Bayan öğretmen.
muallimlik * Öğretmenlik.
muamelât * Dairelerde evrak üzerinde yapılan işlemler, işlem.
muamele * Davranma, davranış.
* Yol, yöntem, iz.
* İşlem.
* Alışveriş.
* İşlem.
muamele etmek * davranmak.
muamele görmek * işlem uygulanmak, davranılmak.
muamma * Bilmece.
* Anlaşılmayan, bilinmeyen şey.
muamma asmak * âşıklık geleneğinde herhangi bir konuyu manzum olarak bilmece türünde düzenleyip genellikle
kahvehanelerde herkesin göreceği bir yere koymak.
muammalı * Bilmeceli, muamma dolu.
muammalık * Muamma dolu olma durumu.
muammer * Yaşamış.
muammer olmak * yaşamak.
* uzun ve mutlu yaşamak.
muannit * İnat eden, inatçı, direngeç, anut.
muaraza * Çekişme, kavga.
muare * Dalgalıparıltılar verilmişolan bir tür kumaş, kareli kumaş.
* Bu kumaştan yapılmışolan.
muarefe * Karşılıklı birbirini tanıma, tanışma, tanışıklık.
muarız * Karşıkoyan, karşıçıkan.
muasır * Aynıyüzyıl içinde olan.
* Çağdaş.
muasırlaşma * Muasırlaşmak işi, çağdaşlaşma.
muasırlaşmak * Çağdaşlaşmak.
muaşaka * Sevişme, sevgi, âşıktaşlık.
muaşakada olmak * sevişmek, birbirine âşık olmak.

Bir yanıt yazın