muhayyerbuselik | * Türk müziğinde bir makam. |
muhayyerkürdî | * Türk müziğinde bir makam. |
muhayyerlik | * Seçmeli olma durumu. * Seçme hakkı. |
muhayyersümbüle | * Türk müziğinde bir makam. |
muhayyile | * Hayal etme gücü. |
muhbir | * Haber ulaştırıcı, haber veren. * Yasa dışı olan bir durumu yetkili makamlara bildiren kimse, ihbarcı. |
muhbirlik | * Muhbir olma durumu veya muhbirin yaptığı iş. |
muhik | * Haklı, doğru. |
muhil | * Dokunan, bozan, ihlâl eden. |
muhip | * Seven, sevgi besleyen, dost. |
muhit | * Çevre, yöre. * Bir kimsenin sürekli ilişkide bulunduğu insanlar topluluğu, çevre. |
muhit yapmak (veya edinmek) | * ilişkili olduğu, tanışık olduğu kimselerin sayısınıçoğaltmak. |
muhkem | * Sağlam, sağlamlaştırılmış. |
muhlis | * Dostluğunda ve inançlarında içten olan. * Bkz. halis muhlis. |
muhrik | * Yakıcı. * Yanık, dokunaklı(ses). |
muhrip | * Torpido, top ve denizaltılara karşısilâhlarla donatılmış, küçük, hızlı giden savaşgemisi, destroyer. |
muhtaç | * Bir şeye ihtiyaç duyan. * Yoksul, fakir (kimse). * Bakmaya mecbur olduğu aile bireylerini veya kendisini geçindirmeye yetecek geliri, malı, kazancı bulunmayanlar. |
muhtaç etmek | * birini, ihtiyaç duyduğu bir şeyi başkasından sağlamak zorunda bırakmak. |
muhtaç olmak | * ihtiyaç duymak. |
muhtaçlık | * Bakmaya mecbur olduğu aile bireylerini veya kendisini geçindirmeye yetecek geliri, malı, kazancı olmayanların içinde bulunduğu durum. |
muhtar | * Özerk. * Köy veya mahallenin yasalarla belirtilmişişlerini yürütmek için o köy veya mahallede oturanların seçtikleri kimse. |
muhtariyet | * Özerklik. |
muhtarlık | * Muhtarın görevi veya makamı. * Muhtarın görevini yaptığıyer. |
muhtasar | * Kısaltılmışolan, kısa; özet. |
muhtasaran | * Kısaca, kısaltarak, özet olarak. |
muhtekir | * Vurguncu, spekülâtör. |
muhtel | * Düzeni bozulmuş, bozuk. |
muhtelif | * Zıt, birbirini tutmayan. * Çeşit çeşit, çeşitli. |
muhtelis | * Beylik mal veya parayızimmetine geçiren, çalan. |
muhtelit | * Karma, karışık. |
muhtemel | * İhtimal dahilinde olan, beklenen, beklenir, umulur, olası, olasılı, mümkün. |
muhtemel olmak | * umulmak, beklenmek. |
muhtemelen | * Umulur ki, beklenir ki, görünüşe bakılarak. |
muhterem | * Saygıdeğer, sayın. |
muhteri | * Yeni bir şey yaratan, icat eden. * Yalanlar uydurarak bir kimseye iftirada bulunan. |
muhteris | * Hırslı. |
muhteriz | * Çekingen. |
muhtesip | * İslâm şehirlerinde çarşıve pazar esnafınıdin kurallarına göre denetleyen görevli, belediye memuru. |
muhteşem | * Görkemli, gösterişli, büyük ve göz alıcı. |
muhteva | * Bir şeyin içindeki, içteki, içerik. |
muhtevi | * İhtiva eden, içine alan, kapsayan, içinde bulunduran. |
muhteviyat | * İçindekiler. |
muhtıra | * Herhangi bir şeyi hatırlatma, uyarma amacıyla yazılan yazı. * Bir devletin başka bir devlete politik sorunlarla ilgili olarak yolladığıuyarıyazısı, diplomatik nota. * Andaç. * Günlük. |
muhzır | * İlgililerin mahkemede bulunmalarınısağlayan görevli. |
muin | * Yardım eden, yardımcı. |
muinli | * Askere alındığında ailesine bakacak kimsesi olan. |
muinsiz | * Askere alındığında ailesine bakacak kimsesi olmayan. |
muit | * Okullarda çocuklarıçalıştırmakla görevli kimse, öğretmen yardımcısı. |
mujik | * Rus köylüsü. |
-muk | * Bkz. -mık / -mik. |
Kategoriler