müstevli | * Bir yeri istilâ eden, yönetimi altına alan (kimse, devlet, ordu vb.). * Salgın. |
müstezat | * Çoğalması istenilen, artmış. * Her dizesine bir küçük dize eklenmişdivan edebiyatınazım türü. |
müsvedde | * Yazıtaslağı, karalama. * Bir şeyin kötü benzeri. |
müsvedde defteri | * Karalama defteri. |
müsveddelik | * Müsvedde yapmaya elverişli. |
müsveddelik kâğıt | * Karalama için kullanılan kâğıt. |
-müş | * Bkz. -mış/ miş. |
müşabehet | * İki şey arasında benzerlik, benzeşlik. |
müşabih | * Aralarında benzerlik olan, benzer, benzeş. |
müşahede | * Görme. * Gözlem. |
müşahede etmek | * gözlemlemek. |
müşahhas | * Somut, konkre. |
müşahit | * Bir şeyi gören, gözleyici. * Gözlemci. |
müşareket | * Ortaklık, ortaklaşma. |
müşareket etmek | * ortaklaşa çalışmak. |
müşareket fiili | * İşteşfiili. |
müşarünileyh | * (bir kimse için) Adı geçen, adıanılan kişi. |
müşavere | * Danışma, danış. |
müşavir | * Danışman. |
müşavirlik | * Danışmanlık. |
müşebbeh | * Bir şeyle arasında benzerlik bulunan, benzetilen. |
müşekkel | * Biçim verilmiş. * İri, gösterişli. |
müşerref | * Onur verilerek yüceltilmiş. |
müşerref olmak | * onurlanmak, onur kazanmak, şereflenmek. |
müşevveş | * Belirsiz, karışık, düzensiz. |
müşevvik | * Arzusunu çoğaltan, isteğini artıran. * Ayartan, kışkırtan, önayak olan. |
müşfik | * Sevecen, şefkatli. |
müşir | * Mareşal. |
müşir | * Yazı ile bildiren, haber veren. * Gösterge. |
müşirlik | * Mareşallik. |
müşkilât çıkarmak | * yapmakta bulunduğu işi güçleştirecek durumlar yaratmak. |
müşkül | * Güç, zor, çetin. * Engel, güçlük, zorluk. |
müşkülât | * Güçlük, güçlükler, zorluklar. |
müşkülât çekmek | * zorluk, güçlük içinde kalmak. |
müşkülâtlı | * Güçlüğü olan, zorluk içinde olan. |
müşküle | * Bağbozumuna yakın bir zamanda yetişen, kalınca kabuklu, iri ve uzun taneli bir üzüm. |
müşkülleşme | * Müşkülleşmek işi veya durumu. |
müşkülleşmek | * Müşkül duruma girmek, güçleşmek, zorlaşmak. |
müşkülpesent | * Güç beğenen, titiz. |
müşrik | * Tanrı’ya ortak koşan. |
müştak | * Başka bir kelime veya kökten türemiş, çıkmış. * Türev. |
müştak | * Özleyen, göreceği gelen. |
müştehi | * Bir şey için çok istek gösteren, istekli. * İştahlı. |
müşteki | * Yakınan, sızlanan, şikâyetçi. |
müşteki olmak | * yakınmak, şikâyetçi olmak. |
müştemilât | * Herhangi bir yapıya göre ayrı bir işlevi bulunan bölüm veya yapı, eklentiler. |
müşterek | * Ortak. * Birlik. * Ortaklaşa, el birliğiyle yapılan veya hazırlanan. |
müşterek bahis | * At yarışlarında, en az iki koşuda yarışan hayvanlardan birinin kazanmasına bağlanan talih oyunu. |
müştereken | * Ortaklaşa, birlikte, el birliğiyle. |
Müşteri | * Erendiz, Jüpiter. |
Kategoriler