Kategoriler
M SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük M Sayfa 83

müstevli * Bir yeri istilâ eden, yönetimi altına alan (kimse, devlet, ordu vb.).
* Salgın.
müstezat * Çoğalması istenilen, artmış.
* Her dizesine bir küçük dize eklenmişdivan edebiyatınazım türü.
müsvedde * Yazıtaslağı, karalama.
* Bir şeyin kötü benzeri.
müsvedde defteri * Karalama defteri.
müsveddelik * Müsvedde yapmaya elverişli.
müsveddelik kâğıt * Karalama için kullanılan kâğıt.
-müş * Bkz. -mış/ miş.
müşabehet * İki şey arasında benzerlik, benzeşlik.
müşabih * Aralarında benzerlik olan, benzer, benzeş.
müşahede * Görme.
* Gözlem.
müşahede etmek * gözlemlemek.
müşahhas * Somut, konkre.
müşahit * Bir şeyi gören, gözleyici.
* Gözlemci.
müşareket * Ortaklık, ortaklaşma.
müşareket etmek * ortaklaşa çalışmak.
müşareket fiili * İşteşfiili.
müşarünileyh * (bir kimse için) Adı geçen, adıanılan kişi.
müşavere * Danışma, danış.
müşavir * Danışman.
müşavirlik * Danışmanlık.
müşebbeh * Bir şeyle arasında benzerlik bulunan, benzetilen.
müşekkel * Biçim verilmiş.
* İri, gösterişli.
müşerref * Onur verilerek yüceltilmiş.
müşerref olmak * onurlanmak, onur kazanmak, şereflenmek.
müşevveş * Belirsiz, karışık, düzensiz.
müşevvik * Arzusunu çoğaltan, isteğini artıran.
* Ayartan, kışkırtan, önayak olan.
müşfik * Sevecen, şefkatli.
müşir * Mareşal.
müşir * Yazı ile bildiren, haber veren.
* Gösterge.
müşirlik * Mareşallik.
müşkilât çıkarmak * yapmakta bulunduğu işi güçleştirecek durumlar yaratmak.
müşkül * Güç, zor, çetin.
* Engel, güçlük, zorluk.
müşkülât * Güçlük, güçlükler, zorluklar.
müşkülât çekmek * zorluk, güçlük içinde kalmak.
müşkülâtlı * Güçlüğü olan, zorluk içinde olan.
müşküle * Bağbozumuna yakın bir zamanda yetişen, kalınca kabuklu, iri ve uzun taneli bir üzüm.
müşkülleşme * Müşkülleşmek işi veya durumu.
müşkülleşmek * Müşkül duruma girmek, güçleşmek, zorlaşmak.
müşkülpesent * Güç beğenen, titiz.
müşrik * Tanrı’ya ortak koşan.
müştak * Başka bir kelime veya kökten türemiş, çıkmış.
* Türev.
müştak * Özleyen, göreceği gelen.
müştehi * Bir şey için çok istek gösteren, istekli.
* İştahlı.
müşteki * Yakınan, sızlanan, şikâyetçi.
müşteki olmak * yakınmak, şikâyetçi olmak.
müştemilât * Herhangi bir yapıya göre ayrı bir işlevi bulunan bölüm veya yapı, eklentiler.
müşterek * Ortak.
* Birlik.
* Ortaklaşa, el birliğiyle yapılan veya hazırlanan.
müşterek bahis * At yarışlarında, en az iki koşuda yarışan hayvanlardan birinin kazanmasına bağlanan talih oyunu.
müştereken * Ortaklaşa, birlikte, el birliğiyle.
Müşteri * Erendiz, Jüpiter.

Bir yanıt yazın