Kategoriler
N SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük N Sayfa 24

Nuh nebiden kalma * çok eski, modasıçoktan geçmişolan.
nuhuset * Uğursuzluk, kademsizlik, şeamet, kötü, berbat.
nukut * Paralar.
numara * Bir şeyin bir dizi içindeki yerini gösteren sayı, rakam.
* Ölçü, derece.
* Benzer şeyleri ayırt etmek için her birinin üzerine işaret olarak yazılan sayı.
* Öğrenciye verilen not.
* Bir telefonun açılmasınısağlayan sayılar.
* Eğlendirici oyunlardan her biri.
* Hile, düzen.
* Okullarda öğrencileri birbirinden ayırt etmek için her birine verilen sayı.
numara yapmak * bir hareketi yalandan yapmak veya yapar gibi görünmek.
numaracı * Davranışlarıyapmacıklı olan (kimse).
numaracılık * Numaracının işi.
numaralama * Numaralamak işi.
numaralamak * Bir veya daha fazla sıra numarasıyla göstermek, numara koymak.
numaralandırma * Numaralandırmak işi.
numaralandırmak * Numara vermek, numaralamak işini yaptırmak.
numaralanış * Numaralanmak işi veya biçimi.
numaralanma * Numaralanmak işi.
numaralanmak * Numaralamak işine konu olmak.
numaralayış * Numaralamak işi veya biçimi.
numaralı * Numarası olan.
* Belli bir numarası olan.
numarasınıvermek * bir kimse için kötü bir kanıya varmak.
numarasız * Numara verilerek belirtilmemiş.
* (gözlük veya gözlük camı için) Gözün görme gücünü artırma özelliği bulunmayan.
numen * Nesnenin kendisi, görüngü karşıtı; Kant’ın modern felsefesinde, insanlar duyularla bağlı olduğundan
nesnenin görünüşünü, olayları bilebilir, nesnenin özünü bilemezler, onu yalnız düşünebilirler.
numune * Örnek.
numunelik * Örneklik.
nur * Aydınlık, ışık, parıltı.
* İlahî bir güç tarafından gönderildiğine inanılan parlaklık.
nur gibi * parlak, pırıl pırıl.
nur içinde yatsın * sevgiyle anılan ölüler için söylenir.
nur inmek * kutsal bir yere gökten ilâhî ışık yağmak.
nur ol! * beğenme, alkışsözü.
nur topu gibi * sağlıklı, çok güzel ve temiz (çocuk).
nur yüzlü * Saygıuyandıran, pak yüzlü ihtiyarlardan söz ederken kullanılır.
nuranî * Işıklı.
* Saygıuyandıran, nurlu.
nurlandırma * Nurlandırmak işi veya biçimi.
nurlandırmak * Nur gibi yapmak, parlak ve tertemiz bir duruma getirmek.
nurlanış * Nurlanmak işi veya biçimi.
nurlanma * Nurlanmak işi.
nurlanmak * Işık içinde kalmak.
* Temiz, parlak bir duruma gelmek.
nurlu * Aydınlık, ışıklı, parlak.
* Saygıuyandıran, temiz, nuranî.
nursuz * Saygıuyandırmayan, sevimsiz.
nursuz pirsiz * Sevimsiz, bakımsız.
nuruaynım * Gözümün nuru.
nuruçeşmim * Gözümün nuru.
nurudidem * Nur yüzlüm.
Nusayrî * Hatay ili ve çevrelerinde yaşayan bir Türk topluluğuna eskiden verilen ad.
nutku tutulmak * korkudan, şaşkınlıktan ve öfkeden konuşamaz olmak.
nutuk * Söz, konuşma.
* Söylev.
nutuk atmak (veya çekmek) * bir kimsenin uzun, sıkıcı bir konuşma yaptığınıveya özden yoksun bir söylev verdiğini belirtmek için
kullanılan küçümseyici bir söz.
nutuk vermek * bir konuda özel olarak hazırlanıp konuşmak.
* Çıplak.
nüans * Ayırtı, çalar, fark.
nübüvvet * Nebilik, savacılık, peygamberlik.
nüfus * Kişi.
* Bir ülkede, bir bölgede, bir evde belirli bir anda yaşayanların oluşturduğu toplam sayı.
* Ortak bir özellik gösteren kimselerin bütünü.
nüfus bilimci * Nüfus bilimiyle uğraşan kimse, demograf.

Bir yanıt yazın