Kategoriler
O SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük O Sayfa 7

olağanlaştırma * Olağanlaştırmak işi veya durumu.
olağanlaştırmak * Olağan duruma getirmek.
olağanlık * Olağan olma durumu.
olağanüstü * Alışılmıştan, benzerlerinden farklı olan, fevkalâde.
* Beklenmedik bir zamanda yapılan, önceden tasarlanmışolan, fevkalâde.
* Büyük bir hayranlığa yol açan, harikulâde.
olağanüstü hâl * Sıkıyönetimden önce, sonra veya bundan tamamen bağımsız olarak kanunla belirtilen olağanüstü yetkilerin
sivil yönetime verilmesi ve kullanılmasıdurumu.
olağanüstülük * Olağanüstü olma durumu.
olamaz * Olmasınıönleyecek derecede güçlü engelleri bulunan, olanaksız, gayrimümkün.
* Hayret, şaşırma bildirmek için kullanılır.
olan * olmak fiilinin şimdiki zaman sıfat-fiili.
* isim tamlaması belirtileni durumunda bulunan bir isimden sonra getirildiğinde o ismin sıfatıdeğerinde bir
birleşik oluşturur.
olan biten (veya olup biten) * meydana gelen olaylar, ortaya çıkan durum veya oluşan her şey.
olan oldu * işişten geçti, artık yapacak bir şey kalmadı.
olanak * Yararlanılan uygun şart, imkân.
olanak sağlamak * bir işin olmasına elverişli ortamıhazırlamak.
olanaklı * Olma ihtimali bulunan, mümkün, kabil.
olanaksız * Olanağı olmayan, olma ihtimali bulunmayan, gayrimümkün, imkânsız.
olanaksızlaşma * Olanaksızlaşmak işi, imkânsızlaşma.
olanaksızlaşmak * Olanaksız duruma gelmek, imkânsızlaşmak.
olanaksızlık * Olanaksız olma durumu, imkânsızlık.
olanca * Bütün, elde bulunanın hepsi.
olası * Görünüşe göre olacağısanılan, muhtemel, mümkün.
olasıcılık * Bilginin ancak olasılık değeri olduğunu, kesin doğrunun bilinemeyeceğini, bilginin yalnız olasılığa
erişebileceğini ileri süren teoriye dayanan kuşkucu öğreti, probabilizm.
olasılı * Olasılığa dayanan, belkili, ihtimal, muhtemel.
* Belkili.
olasılık * Bir şeyin olabilmesi durumu, olabilirlik, ihtimal.
* O zamana kadar yapılan deneylerle bir olayın ortaya çıkmasının beklenilmesi, ama yine de tam bir
kesinliliği bulunmamasıdurumu.
olasılık hesabı * Bir olayın gerçekleşmesi şanslarının yüzdesini bulmaya yarayan kuralları inceleyen matematik dalı,
ihtimaller hesabı.
olasıya * Olabileceği ölçüde, olabileceği kadar.
olay * Ortaya çıkan, oluşan durum, ilgiyi çeken veya çekebilecek nitelikte olan her türlü iş, hâdise, vak’a.
* Önemli tarihî olgu.
olay bilimi * Görüngü bilimi, fenomenoloji.
olay çıkarmak * hoşolmayan bir durum yaratmak, hâdise çıkarmak.
olay yapmak * olduğundan önemli veya büyük düşüncesini yaratmak, sorun çıkarmak.
olaycılık * Görüngücülük, fenomenizm.
olaylaştırma * Olaylaştırmak işi veya durumu.
olaylaştırmak * Olay durumuna getirmek, olay yapmak.
olaylı * Olayı olan, olay çıkmışolan, hâdiseli.
olaysız * Olayı olmayan, hiçbir olay çıkmamışolan, hâdisesiz.
olçum * Hekimlik taslayan kimse.
* Kendini becerikli, usta gösteren kimse.
* Eli işe yatkın, becerikli kimse.
oldu * Peki, evet, tamam, hay hay, elbette, başüstüne, olur, tabiî, memnuniyetle.
oldu olacak * Artık çekinilecek bir şey kalmadı.
oldu olacak, kırıldınacak * her şey olup bitti, işişten geçti.
oldu olanlar * hoşolmayan kötü birtakım olaylar oldu.
oldubitti * Başkasına karışma fırsatıvermeden bir işi aceleye ve kargaşalığa getirip sonuca bağlama, olup bitti,
emrivaki.
oldubittiye (veya olupbittiye) getirmek * geri dönülmesi güç veya olanaksız bir durum yaratmak, emrivaki yapmak.
oldukça * Yetecek kadar, epey, hayli.
oldum bittim * Eskiden beri, bildim bileli.
oldum bittim (oldum olasıveya oldum olasıya) * kendimi bildiğimden beri.
oldum olası * 343 olmak.
oldurgan * Geçişli değilken bir ek katılarak geçişli duruma getirilen (fiil).
oldurma * Oldurmak işi veya durumu.
oldurmak * Olmasını sağlamak.
* Olgunlaştırmak.
ole * Yüreklendirmeye yarayan İspanyolca kelime, yaşa.
olefin * Etilen gibi yapısına başka bir öge veya kök sokulabilen, karbonlu hidrojenlerin genel adı.
oleik * Yağlarda gliserin ile birlikte bulunan, rengi, kokusu, tadı olmayan, 40C de billûr durumunda katılaşan sıvı
bir madde olan oleik asit teriminde geçer.

Bir yanıt yazın