yılan derisi | * Deri sanayiinde çok beğenilen ve yılan derisinin işlenmiş biçimi. |
yılan gibi | * hain, sevimsiz ve soğuk kimseler için söylenir. |
yılan gibi sokmak | * bir kimseye sinsice kötülük etmek. |
yılan gömleği | * Yılanların üzerinden her yıl sıyrılarak değişen üst deri. |
yılan hikâyesi | * Uzayıp giden, bir türlü sonuca bağlanamayan sorun. |
yılan kavı | * Bkz. yılan gömleği. |
yılan kemiği | * Yapana hiçbir zaman huzur ve rahat yüzü göstermeyen suç. |
yılan taşı | * Rengi ve billûr yapısıfarklı birçok türü olan, perido ve diğer minerallerin başkalaşmasıyla oluşan kütle, parpı, serpantin. |
yılanbaşı | * Atların takımlarına süs olarak takılan bir çeşit deniz böceği kabuğu. |
yılancı | * Yılan besleyen veya yılan oynatan kimse. |
yılancık | * Streptokok denilen mikropların bir sıyrığa veya yaraya bulaşarak yaptıklarıhastalık, kızıl yörük. * Kemik veremi. |
yılancıl | * En çok yılanla beslenen bir kuş(Threshkiornis aethiopica). |
yılandili | * Küçük eğrelti otu (Ophioglossum). |
yılanın kuyruğuna basmak | * kötü bir kimseye kötülük yapacak fırsat vermek. |
yılaniğnesi | * Kemikli balıklar takımının deniziğnesigiller familyasından bir balık türü. |
yılankavi | * Dolambaçlı, dolanarak giden. |
yılanyastığı | * Yılanyastığı gillerden, sulak ve nemli yerlerde yetişen, kök sapında süt görünüşünde, yakıcıve acı bir öz su bulunan zehirli bir bitki (Dracunculus vulgaris). |
yılanyastığı giller | * Bir çeneklilerden, danaayağı, yılanyastığıvb. cinsleri içine alan bir bitki familyası. |
yılbaşı | * Ocak ayının birinci günü. |
yıldan yıla | * Her yıl. |
yıldır yıldır | * Sallanarak, koşturarak. |
Yıldırak | * Süheyl. |
yıldırak | * Parıldayıcı, parıldayan. * Şimşek. |
yıldırama | * Yıldıramak durumu. |
yıldıramak | * Parıldamak. |
yıldırılma | * Yıldırmak işi. |
yıldırılmak | * Yıldırmak işine konu olmak. |
yıldırım | * Gök gürültüsü ve şimşekle görülen, hava ile yer arasındaki elektrik boşalması. * İsim tamlamalarında belirten olduğunda belirtilenin çok hızlıyapıldığınıanlatır. |
yıldırım aşkı | * Birden bire oluşan aşk. |
yıldırım gibi | * büyük bir hızla. |
yıldırım nikâhı | * Özel durumlarda işlemlerin kısaltılmasıyla yapılan nikâh. |
yıldırım siperi | * Bkz. yıldırımkıran. |
yıldırım takla | * Başıyere değdirmeden tek omuz üzerinde, tek elle apansız atılan takla. |
yıldırım telgraf | * Haberleşmede çok acele gönderilen telgraf. |
yıldırımkıran | * Yıldırımsavar. |
yıldırımla vurulmuşa dönmek | * apansız kötü bir durum karşısında kalıp ne yapacağını bilememek. |
yıldırımlarıüstüne çekmek | * bazıdavranışlarıyla birçok kimseyi kızdırarak, saldırılarına, eleştirilerine yol açmak. |
yıldırımlı | * (hava için) Yıldırım oluşan, yıldırım düşen. |
yıldırımlık | * Bkz. yıldırımsavar, paratoner. |
yıldırımsavar | * Yıldırımların zararınıönlemekte kullanılan, ucunda bakır veya plâtin bulunan, 5-10 m uzunluğunda demir çubuk ve bununla toprak veya kuyu arasında çekilen bakır telden oluşan koruma aracı, siperisaika, yıldırımkıran, paratoner. |
yıldırma | * Yıldırmak işi. |
yıldırmak | * Korkutmak, sindirmek, yılgınlığa uğratmak, yılmasına sebep olmak. |
yıldız | * (Güneşve Ay dışında) Gökyüzünde görülen ışıklı gök cisimlerinden her biri. * Sinema ve müzikhol sanatçısı, star. * Bir toplulukta, bir meslekte, üstün başarı gösteren kimse. * Bir noktadan çevreye doğru çekilmiş birçok kısa çizgiden veya üçgenden oluşan şekil. * Kuzey. * Baht, şans, talih. * Yıldız biçiminde olan. |
yıldız akmak (kaymak veya uçmak) | * (yıldız) gökyüzünde hızla yer değiştirmek. |
yıldız anasonu | * Manolyagillerden, Japonya’da yetişen, meyveleri zehirli bir ağaççık (İllicium anisatum). |
yıldız barışıklığı | * Karşılıklı iyi geçinme, hoşgeçinme. |
yıldız bilimci | * Yıldız bilimi ile uğraşan kimse, astronom. |
yıldız bilimcilik | * Yıldız bilimcinin işi veya mesleği. |
yıldız bilimi | * Astronomi. |
yıldız böceği | * Ateş böceği. |
Kategoriler