yönerge | * Herhangi bir konuda tutulacak yol için üst makamlardan alt makamlara ve kuruluşlara veya üst aşamadakilerden astlara belli bir esasa dayanarak verilen buyruk, talimat, direktif. |
yönetici | * Yönetme gücünü elinde bulunduran kişi, yöneten kişi, idareci. * Bir spor dalında takımların hazırlanması, oyuncunun bakımı, çalışma yerinin sağlanması, yapılacak karşılaşmaların plânlanması gibi işlerle ilgilenen kimse. |
yöneticilik | * Yönetici olma durumu veya yöneticinin görevi, idarecilik. |
yönetilme | * Yönetilmek işi. |
yönetilmek | * Yönetmek işi yapılmak, idare edilmek. |
yönetim | * Yönetmek işi, çekip çevirmek, idare. * Dümen. |
yönetim gideri | * Genellikle apartmanlarda, kooperatiflerde yönetme işinin gerektirdiği para, ücret. |
yönetim kurulu | * Bir kuruluşu yönetmekle görevlendirilimişkimselerin hepsi, idare heyeti, umumî heyet. |
yönetim yeri | * Kamu veya özel kurum veya kuruluşların yönetildiği merkez. |
yönetimsel | * Yönetimle ilgili, idarî. |
yönetiş | * Yönetmek işi veya biçimi. |
yönetme | * Yönetmek işi. |
yönetmek | * Yasalara, kurallara veya belli şartlara uygun biçimde çalışmayı sağlamak, idare etmek, tedvir etmek. * Birinin bir konudaki etkinliğine, çalışmasına yön vermek, birini yönlendirmek. * Yapımını, gerçekleşmesini sağlamak. |
yönetmelik | * Genellikle bir kuruluşun çalışma yöntemini belirleyen, bu kuruluşta çalışanların uyacaklarıkuralların tümü. * Bu kuralların yazılı olduğu belge, talimatname. * Yasa ve tüzüklerin uygulanmasını sağlamak amacıyla bakanlıklar ve kamu tüzel kişilerince hazırlanan, düzenleyici kuralların tümü. |
yönetmen | * Bir kuruluşu yönetme yetkisi olan kimse, müdür, direktör. * Bir oyunu sahneye koyan, bir filmin çevrilmesini veya gerçekleşmesini sağlayan kimse, rejisör. |
yönetmen yardımcısı | * Yönetmene her konuda yardımcı olmakla görevli kimse. |
yönetmenlik | * Yönetmen olma durumu. * Yönetmenin görevi veya yeri, müdürlük, müdüriyet, direktörlük. |
yönetsel | * Yönetimsel. |
yöneylem | * Karmaşık sorunların çözümünde ve incelenmesinde bilimsel ve özellikle matematiksel yöntemlerin uygulanışı. |
yöneylem araştırması | * Herhangi bir problemi yöneylem yöntemine göre araştıran, inceleme. |
yönlendirme | * Yönlendirmek işi. |
yönlendirmek | * Bir kimsenin davranış, tutum, yapacağı işvb.alanlarda izleyeceği yolu göstermek. |
yönlü | * Yönü olan. * Uygun. |
yönlü doğru | * Üzerinde pozitif bir yön seçilmişdoğru. |
yönseme | * Belli bir amaca veya sonuca yönelen, etkinliğe dönüşmeyen etki gücü, temayül. |
yönsüz | * Yönü olmayan. * Amaçsız. |
yöntem | * Bir amaca erişmek için izlenen, tutulan yol, usul, sistem. * Bilimde belli bir sonuca erişmek için, bir plâna göre izlenen yol, metot. |
yöntem bilgisi | * Metot bilgisi. |
yöntem bilimi | * Özellikle felsefe ve bilim alanında yöntem araştırmak ve yeni yöntemler yaratmak için ilkeler geliştiren bilim, metodoloji. |
yöntem bilimsel | * Yöntem bilimle ilgili, metodolojik. |
yöntemli | * Belli bir yönteme dayanılarak yapılan, metotlu. |
yöntemlilik | * Bir işi, bir yönteme dayanarak yapma. |
yöntemsiz | * Bir yönteme dayanmayan, düzensiz, uygunsuz, metotsuz. |
yöntemsizlik | * Yöntemsiz olma durumu, düzensizlik, uygunsuzluk. |
yöre | * Bir bölgenin belli bir yer ve çevresini kapsayan sınırlı bölümü, havali, mahal. * Değirmenlerde, taşla kasnak arasında kalan ve hayvan yemi olarak kullanılan un. |
yöresel | * Yöre ile ilgili, yerel, mahallî. |
yöreselleşme | * Yöreselleşmek işi. |
yöreselleşmek | * Yerelleşmek, mahallîleşmek. |
yöresellik | * Yöresel olma durumu. |
Yörük | * Hayvancılıkla geçinen, Toroslarda yaşayan göçebe Türk oymağı. |
yörük | * Bkz. yürük. |
Yörük çadırı | * Yörüklerin kendine özgü iyi korunmuş, kıldan yapılmış büyük ve genişçadırı. |
yörünge | * Yürüyen bir noktanın izlediği veya çizdiği yol, mahrek. * Bir gök cisminin hareket etmesi süresince aldığıyol. |
yörüngesine oturmak | * (yapma uydu) uzayda istenilen yörüngede hareket etmek. * bir işyoluna girmek. |
yudum | * Bir içişte yutulacak miktar. |
yudum yudum | * Azar azar, yavaşyavaş. |
yudumlama | * Yudumlamak işi. |
yudumlamak | * Yudum yudum içmek, acele etmeden yavaşyavaşiçmek. |
yudumlanma | * Yudumlanmak işi. |
yudumlanmak | * Yudumlamak işi yapılmak, yudum yudum içilmek. |
Kategoriler