Kategoriler
SÖZLÜK Türkçe Sözlük Z

Türkçe Sözlük Z Sayfa 4

zanka * İki atlıkızak.
zanlı * Sanık.
zannetme * Zannetmek durumu.
zannetmek * Sanmak.
zanneyleme * Zanneylemek işi veya durumu.
zanneylemek * Zannetmek.
zannına düşmek * sanmak.
zannolunma * Zannolunmak işi veya durumu.
zannolunmak * Öyle sanılmak.
zaparta * Saparta.
zaping * Geçgeç.
zappino * Geçgeç.
zapt * Zor kullanarak ele geçirme.
* Tutma, hâkim olma.
* Bkz. zabıt.
zapt etmek * zorla almak.
* tutmak.
* bir şeyi güç kullanarak önlemek.
* yazıya geçirmek.
* hatırında tutmak.
* anlamak, kavramak, bütünüyle öğrenmek.
zaptiye * Osmanlıİmparatorluğunda toplum güvenliğini sağlamakla görevli askerî polis kuruluşu.
* Bu kuruluştan olan er.
zaptiye memuru * Zabtiye.
zapturapt * Sıkıdüzen, disiplin.
zapturapt altına almak * düzeni ve disiplini sağlamak.
zar * İnce perde veya örtü.
* Kadınların örtündükleri çarşaf, car.
* İnce ve yumuşak yaprak durumundaki organlara ve organ bölümlerine verilen ad; epitelyum örtüsünün
özelliklerine göre bu organlara sümüksü veya telsi zar denir.
* Birbirine sımsıkıyapışık hücre veya moleküllerden oluşan ve bitkilerin çeşitli bölümlerini bir kın gibi saran
ince tabaka.
zar * Tavla ve başka oyunlarda kullanılan kemik, fil dişi, plâstik gibi maddelerden küp olarak yapılan ve altı
yüzünde, birden altıya kadar benekler bulunan oyun aracı.
zar almak * oyunu kazanmak.
zar atmak * zarıhızla yuvarlamak.
* kader ile oynamak, geleceği için plân uygulamak.
zar gelmek * şansı iyi olmak.
zar gibi * çok ince, saydam.
zar kanatlılar * Arı, karınca gibi eklem bacaklıları içine alan, kanatlarızar gibi saydam ve az damarlı olan hayvanlar takımı.
zar kesmek * Bkz. zarını bozmak.
zar tutmak * istediği sayıyı getirmek için, atmadan önce zarıparmaklar arasında düzene sokmak.
zar zor * Güçlükle, zorla, dara dar; kıt kanaat.
zarafet * İncelik, güzellik, zariflik.
zarar * Bir şeyin, bir olayın yol açtığıçıkar kaybıveya olumsuz, kötü sonuç, dokunca, ziyan, mazarrat.
zarar çekmek * zarara uğramak.
zarar etmek * alışverişte elindekinin bir bölümünü boşuna elden çıkarmak, yitirmek.
zarar gelmek * kötülük gelmek.
zarar görmek * kötü sonuca uğramak.
zarar vermek * kötülük etmek.
zarara sokmak * Bkz. zarar vermek.
zarara uğramak * kötü bir durumla karşılaşmak.
zararda olmak * alışverişte kâr elde edememek.
* kötü duruma düşmek.
zararıdokunmak * kötülüğe uğratmak.
zararı olmamak * kötü sonuç vermemek, kötülüğe yol açmamak.
zararıyok * özür dileyenlere karşılık olarak bağışlandığını, olayın pek önemli olmadığını bildirmek için söylenir.
zararına * Zarar ederek.
zararlı * Zarar veren, zararıdokunan, dokuncalı, muzır, tahripkâr.
zararlıçıkmak * bir işin sonunda değerli sanılan bazışeyleri yitirmek.
* zarar etmek.
zararsız * Zarar vermeyen, zararıdokunmayan.
* Oldukça iyi.
zarcı * Zar oyunu oynayan kimse, kumarcı.
zarf * Kap, kılıf, sarma.
* İçine mektup veya başka kâğıtlar konulan kâğıttan kese.
* İçine fincan veya bardak oturtulan metal kap.
* Bir fiilin, bir sıfatın veya bir zarfın anlamınızaman, yer, ölçü, nitelik, soru kavramları bakımından etkileyen
kelime, belirteç: Az yaşamıştı. Geç kalınca utandı gibi.
zarfçı * Tenha bir yolda yere zarf bırakan, sonra da zarfı bulup alan kimseyi suçlayarak ve onun üstünü başınızorla
arayarak zarf içindeki parayıve o arada el çabukluğuyla diğer değerli şeyleri de alan hırsız, papelci.
zarfçılık * Yere zarf atarak bulanısoyma yoluyla yapılan hırsızlık, papelcilik.
zarffiil * Zarf olarak kullanılan fiil soyundan kelime, gerundium.

Bir yanıt yazın