Kategoriler
SÖZLÜK Türkçe Sözlük Z

Türkçe Sözlük Z Sayfa 5

zarffiil grubu * Birden fazla kelimeden oluşan zarffiil.
zarfında * Belli bir sürede, belli bir süre içinde.
zarflama * Zarflamak işi veya durumu.
zarflamak * Zarf içine koymak.
zarflanma * Zarflanmak işi veya durumu.
zarflanmak * Zarf içine konulmak.
zarflı * Zarfı olan.
* Zarf denilen, metal kabı olan.
zargana * Uskumrumsugillerden, 40-60 cm boyunda, vücudu silindir biçiminde, gaga gibi ince, uzun, sivri ağızlı bir
balık (Belone belone).
zarını bozmak * (tavla oyununda) oyuncu, yenilmesini, yanına oturan kimseden bilmek.
* atılan zarıkarşıdaki oyuncu, eliyle karıştırmak.
zari zari * İnleyerek.
* Hüngür hüngür.
zarif * Çekicilik, biçim, görünüş, durum ve davranışlarıyla hoşa giden, beğenilen.
* (dil, konuşma vb. için) Beğenilir ve nükteli.
* Hoşa gider bir biçimde konuşan.
zarifane * Zarife yakışır biçimde, zarifçe.
zarifçe * Hoşça, güzelce.
zariflik * Zarif davranışveya zarif olma durumu, incelik, zarafet.
zarp * Bkz. darp.
* Güçlü, şiddetli etki.
zarplı * Etkisi güçlü olan.
zarsı * Zara benzeyen, zar görünüşünde olan.
zart zurt * Kendini önemli kişi olarak göstermek için yüksekten atıp tutarak çıkışma, kaba kuvvet gösterisi.
zart zurt etmek * yüksekten atıp tutarak çıkışmak, kaba kuvvet gösterisinde bulunmak.
zarta * Yellenme.
zartayıçekmek * ölmek.
zaruret * Mecburiyet, gereklilik, zorunluluk, zorunluk.
* Sıkıntı, yoksulluk, fakirlik.
zarurî * Mecburî, zorunlu, gerekli.
zat * Kimse, kişi.
* Kendi, öz.
zat işleri * Özlük işleri.
zata mahsus * Kişiye özel.
zaten * Doğrusu, doğrusunu isterseniz, aslında, esasen.
zatıâlileri * “Saygın kişiliğiniz” anlamında bir hitap sözü.
zatıâliniz * “Saygın kişisiniz” anlamında bir hitap sözü.
zati * Zaten.
zatî * Kendine özgü, kişiye ilişkin, kişisel, özel.
* Zaten.
zatülcenp * Akciğer zarının iltihabı, satlıcan.
Zatülkürsî * Altıkardeştakım yıldızı.
zatürree * Sancı, ateşve öksürükle beliren, tehlikeli bir akciğer iltihabı, batar.
zavallı * Acınacak kadar kötü durumda bulunan, mutsuz.
* Gücü bir şeye yetmeyen, âciz.
zavallılık * Zavallı olma durumu.
zaviye * Köşe.
* Küçük tekke.
* Anlayış, görüş.
* Açı.
zaviyevî * Bkz. açısal.
zavurt * Bkz. avurt zavurt etmek.
zayıf * (insan, hayvan için) Eti, yağıaz olan, sıska, cılız, arık.
* Görevini yapacak yeterli gücü olmayan.
* Sağlamlığı, dayanıklılığı olmayan.
* Bilgi yönünden yeterli olmayan, yeteneksiz.
* Kişilik ve ruhsal yönden gereği kadar güçlü olmayan.
* Önemli, güvenilir olmayan.
* Enerjisi, etkisi, yoğunluğu az olan.
zayıf düşmek * zayıflamak.
* güçsüzleşmek.
zayıf düşürmek * güçsüz duruma getirmek.
zayıf nahif * Çok zayıf.
zayıf sesli * Sesi pek duyulmayan.
zayıf yerinden yakalamak * güçsüz, eksik ve yanlış bir tutum ve davranışıyüzünden zor durumda bırakmak.
zayıflama * Zayıflamak işi veya durumu.
* Hastalık, bakımsızlık veya rejimle şişmanlığın azalması.
zayıflamak * Zayıf duruma gelmek.
zayıflatma * Zayıflatmak işi veya durumu.
zayıflatmak * Zayıf olmasına yol açmak.
zayıflayış * Zayıflamak işi veya biçimi.

Bir yanıt yazın