Kategoriler
SÖZLÜK Türkçe Sözlük Z

Türkçe Sözlük Z Sayfa 13

zırva * Saçma, saçma sapan, boş, anlamsız (söz).
zırva tevil götürmez * saçma olan bir düşünceyi döndürme, çevirme yolu ile savunmaya kalkışanlara karşısöylenir.
zırvalama * Zırvalamak işi veya durumu.
zırvalamak * Boşve anlamsız sözler söylemek, saçmalamak.
zıt * Karşıt anlamlı.
zıt anlamlı * karşıt anlamlı.
zıt gitmek * birine karşısürekli ters davranmak, istediklerinin tersini yapmak.
zıt kutup * Farklıdurum ve yapıda olma.
zıtlanma * Zıtlanmak işi veya durumu.
zıtlanmak * Ters, karşıdavranmak, zıtlaşmak.
zıtlaşma * Zıtlaşmak işi veya durumu.
zıtlaşmak * Birbirine karşıters davranmak.
* Birbirine karşıt olmak.
zıtlık * Zıt olma durumu.
zıvana * İki ucu açık küçük boru.
* Bir kilit dilinin yerleşmesi için açılmışdelik.
zıvanadan çıkarmak * sinirlendirmek, öfkelendirmek.
zıvanadan çıkmak * çok sinirlenmek, öfkelenmek.
* aklınıyitirmek, çılgın gibi davranmak.
zıvanalı * Zıvanası olan.
zıvanalısigara * Bir ucunda kartondan zıvana bulunan sigara.
* İçinde esrar bulunan sigara.
zıvanalıvida * Zıvanası olan vida.
zıvanasız * Zıvanası olmayan.
* Kaçık, delişmen.
zıya * Kaybolma, yitme, kayıp, yitim.
zıypak * Üzerine basıldığında kayan, kaygan.
zibidi * Gülünç olacak derecede kısa ve dar giyinmişolan.
* Yersiz ve zamansız davranışları olan kimse.
zibidilik * Zibidi olma durumu.
zifaf * Gerdeğe girme, gerdek.
zifafa girmek * düğün gecesi eşiyle birlikte yatmak.
zifir * Tütün dumanının bıraktığıyağlıkir.
* Karanlık.
zifirî * Zifir gibi kara, çok kara.
zifirî karanlık * Çok karanlık.
zifos * Yerden sıçrayan çamur.
* Yararsız, boş.
zifos atmak * sataşmak.
* kara sürmek, iftira atmak.
zift * Katran ve diğer organik maddelerin buharlaşmasından veya damıtılmasından elde edilen, kolay kırılan, az
ısı ile eriyen, katı, siyah, parlak madde, kara sakız.
zift gibi * çok acı.
zift yesin (veya ziftin pekini yesin) * “ne yerse yesin” anlamında öfke sözü.
ziftinmek * Bkz. siftinmek.
ziftleme * Ziftlemek işi veya durumu.
ziftlemek * Zift sürmek, ziftle kaplamak.
ziftlenme * Ziftlenmek işi veya durumu.
ziftlenmek * Zift sürülmek, ziftle kaplanmak.
* Yemek.
* Bir işten kendine yolsuz kazanç sağlamak.
zigot * Erkek ve dişi gametin birleşmesiyle oluşan döllenmişhücre.
zihaf * Aruzla yazılmışşiirlerde uzun okunması gerekirken uzun bir ünlünün kısa okunması, imale karşıtı.
zihayat * Canlı, neşeli, dinç.
zihin * Canlının duygu ve davranışlar dışındaki ruhsal süreç ve etkinliklerinin bütünlüğü.
* Yaşantıları, öğrenilen konuları, bunların geçmişle ilişkisini bilinçli olarak zihninde saklama gücü, bellek,
hafıza.
* Anlayış, kavrayış.
* Bilinç, dimağ.
zihin açıklığı * Düşünme gücü.
zihin açmak * (zihni) daha iyi çalışır duruma getirmek.
zihin berraklığı * Bkz. zihin açıklığı.
zihin bulanıklığı * Bkz. zihin karışıklığı.
zihin hesabı * Matematik işlemlerinin doğrudan doğruya akıldan yapıldığıhesap.
zihin jimnastiği * Bazızihinsel yetileri çevikleştirmek için yapılan alıştırmaların tümü.
zihin karışıklığı * Düşünme sırasında düşünceler arasındaki bağlantının yok olması.

Bir yanıt yazın