Kategoriler
SÖZLÜK Türkçe Sözlük Z

Türkçe Sözlük Z Sayfa 17

zor alım * İşlenen bir suç karşılığı olarak suçlunun malının bütünü veya bir bölümü üstündeki mülkiyetine son
verilmesi ve bu mülkiyetin bir başka kuruluşa devredilmesi, müsadere.
* Tanzimattan önce herhangi bir kişiye ait mallara padişah adına el konulması.
zor alıma çarpmak * kişi mallarına devlet adına yasal olarak el koymak, müsadere etmek.
zor belâ * Güçlükle.
zor gelmek * bir işin yapılması birine güç gelmek.
zor kullanmak * bir işin yapılması için her türlü baskıya başvurmak.
zor oyunu bozar * oyun, hile, güç kullanarak kestirme yoldan boşa çıkarıldığında söylenir.
zora binmek * iş, ancak zor kullanılmakla sonuçlanacak bir durum almak.
zora gelememek * baskıya, sıkıntıya veya sıkı bir çalışmaya dayanamamak, katlanamamak.
zora koşmak * güçlük çıkarmak.
zoraki * İstemeye istemeye, istemeyerek (yapılan); zorla.
zorba * Gücüne güvenerek başkalarının hakkınıalan, müstebit.
zorbaca * Zorba bir yol seçerek.
zorbalık * Zorba olma durumu.
* Zorbaca davranış, müstebitlik.
zorbalık etmek * zorba gibi davranmak.
zorca * Zora yakın, oldukça zor.
* (zo’rca) Zor bir biçimde.
zorgu * Kişinin eğilimi ve isteğine uymayan işve davranışlara zorlanmasıveya bu özellikteki davranışları
göstermesi.
zorgulu * Davranışlarıuygunsuz ve yersiz olmasına karşın bunlarıyapmak için önüne geçilmez bir zorgu duyan
(kimse).
zorla * Zor kullanarak, zecren; metazori.
* İstemeyerek, isteksiz olarak, zoraki.
zorlama * Zorlanmak işi, zecir.
* Özellikle oynaklarda ara keseciklerinin fıtığı olarak beliren, bir organın zorlanmışolmasıyla ortaya çıkan
aksaklık veya bozukluk.
* Zorlanarak sağlanan, cebrî.
zorlamak * Birine bir şey yaptırmak amacıyla güç kullanmak, boyun eğdirmeye çalışmak, zor kullanmak, mecbur
etmek.
* Açılması, kırılması, sökülmesi gereken şeyler için güç kullanmak.
* Üstelemek, ısrar etmek.
zorlamasız * Kolay, içten.
zorlanış * Zorlanmak işi veya biçimi.
zorlanma * Zorlanmak işi veya durumu.
zorlanmak * Zorlamak işi yapılmak veya zorlamak durumuna konu olmak.
zorlaşma * Zorlaşmak durumu.
zorlaşmak * Zor duruma gelmek, güçleşmek.
zorlaştırma * Zorlaştırmak işi veya durumu.
zorlaştırmak * Zor duruma getirmek, güçleştirmek.
zorlaya zorlaya * Sürekli zorlayarak.
zorlayıcı * Zorlayan, mücbir.
zorlayış * Zorlamak işi veya biçimi.
zorlu * Baskıyapabilecek ölçüde güçlü, kuvvetli, şiddetli.
* Tuttuğunu koparan (kimse), güçlü, kavi.
* Zor, güç yapılan.
* Zorbalık yapan.
zorluk * Sıkıntıveya güçlükle yapılma durumu, zor olma, güçlük.
zorluk çıkarmak * bir şeyin yapılmasınıengellemek için çeşitli sorunlar yaratmak.
zorlukla * Zor bir biçimde, güçlükle.
zorsunma * Zorsunmak işi veya durumu.
zorsunmak * Yüksünmek, yapacağı işi ağır bir yük veya angarya olarak kabul etmek.
zoru olmak * kendisini zorlayan bir durumu, bir sıkıntısı olmak, sorunu bulunmak; güçlüğü olmak.
zoru zoruna * güçlükle, zor belâ.
zoru zoruna * Zorlukla, zorluk çekerek.
zorun ne? * kastın ne, ne istiyorsun?.
zoruna gitmek * onuruna dokunmak. gücüne gitmek.
zorunda bırakmak * yapmaya mecbur etmek.
zorunda kalmak (veya olmak) * kesinlikle yapması gerekmek, yapmaya mecbur olmak.
zorunlu * Kesin olarak ihtiyaç duyulan, zarurî, mecburî, ıstırarî.
* Doğal olarak kaçınılması imkânsız olan.
zorunlu emeklilik * Yasalarda şartları belirlenmişmecburî emeklilik.
zorunlu kılmak * olması gereken duruma getirmek.
zorunlu olarak * kendi isteğinin dışında.
zorunlu öğrenim * Mecburî olarak yapılan öğrenim.
zorunlu sigorta * Mecburî olarak yaptırılan sigorta.

Bir yanıt yazın