zor alım | * İşlenen bir suç karşılığı olarak suçlunun malının bütünü veya bir bölümü üstündeki mülkiyetine son verilmesi ve bu mülkiyetin bir başka kuruluşa devredilmesi, müsadere. * Tanzimattan önce herhangi bir kişiye ait mallara padişah adına el konulması. |
zor alıma çarpmak | * kişi mallarına devlet adına yasal olarak el koymak, müsadere etmek. |
zor belâ | * Güçlükle. |
zor gelmek | * bir işin yapılması birine güç gelmek. |
zor kullanmak | * bir işin yapılması için her türlü baskıya başvurmak. |
zor oyunu bozar | * oyun, hile, güç kullanarak kestirme yoldan boşa çıkarıldığında söylenir. |
zora binmek | * iş, ancak zor kullanılmakla sonuçlanacak bir durum almak. |
zora gelememek | * baskıya, sıkıntıya veya sıkı bir çalışmaya dayanamamak, katlanamamak. |
zora koşmak | * güçlük çıkarmak. |
zoraki | * İstemeye istemeye, istemeyerek (yapılan); zorla. |
zorba | * Gücüne güvenerek başkalarının hakkınıalan, müstebit. |
zorbaca | * Zorba bir yol seçerek. |
zorbalık | * Zorba olma durumu. * Zorbaca davranış, müstebitlik. |
zorbalık etmek | * zorba gibi davranmak. |
zorca | * Zora yakın, oldukça zor. * (zo’rca) Zor bir biçimde. |
zorgu | * Kişinin eğilimi ve isteğine uymayan işve davranışlara zorlanmasıveya bu özellikteki davranışları göstermesi. |
zorgulu | * Davranışlarıuygunsuz ve yersiz olmasına karşın bunlarıyapmak için önüne geçilmez bir zorgu duyan (kimse). |
zorla | * Zor kullanarak, zecren; metazori. * İstemeyerek, isteksiz olarak, zoraki. |
zorlama | * Zorlanmak işi, zecir. * Özellikle oynaklarda ara keseciklerinin fıtığı olarak beliren, bir organın zorlanmışolmasıyla ortaya çıkan aksaklık veya bozukluk. * Zorlanarak sağlanan, cebrî. |
zorlamak | * Birine bir şey yaptırmak amacıyla güç kullanmak, boyun eğdirmeye çalışmak, zor kullanmak, mecbur etmek. * Açılması, kırılması, sökülmesi gereken şeyler için güç kullanmak. * Üstelemek, ısrar etmek. |
zorlamasız | * Kolay, içten. |
zorlanış | * Zorlanmak işi veya biçimi. |
zorlanma | * Zorlanmak işi veya durumu. |
zorlanmak | * Zorlamak işi yapılmak veya zorlamak durumuna konu olmak. |
zorlaşma | * Zorlaşmak durumu. |
zorlaşmak | * Zor duruma gelmek, güçleşmek. |
zorlaştırma | * Zorlaştırmak işi veya durumu. |
zorlaştırmak | * Zor duruma getirmek, güçleştirmek. |
zorlaya zorlaya | * Sürekli zorlayarak. |
zorlayıcı | * Zorlayan, mücbir. |
zorlayış | * Zorlamak işi veya biçimi. |
zorlu | * Baskıyapabilecek ölçüde güçlü, kuvvetli, şiddetli. * Tuttuğunu koparan (kimse), güçlü, kavi. * Zor, güç yapılan. * Zorbalık yapan. |
zorluk | * Sıkıntıveya güçlükle yapılma durumu, zor olma, güçlük. |
zorluk çıkarmak | * bir şeyin yapılmasınıengellemek için çeşitli sorunlar yaratmak. |
zorlukla | * Zor bir biçimde, güçlükle. |
zorsunma | * Zorsunmak işi veya durumu. |
zorsunmak | * Yüksünmek, yapacağı işi ağır bir yük veya angarya olarak kabul etmek. |
zoru olmak | * kendisini zorlayan bir durumu, bir sıkıntısı olmak, sorunu bulunmak; güçlüğü olmak. |
zoru zoruna | * güçlükle, zor belâ. |
zoru zoruna | * Zorlukla, zorluk çekerek. |
zorun ne? | * kastın ne, ne istiyorsun?. |
zoruna gitmek | * onuruna dokunmak. gücüne gitmek. |
zorunda bırakmak | * yapmaya mecbur etmek. |
zorunda kalmak (veya olmak) | * kesinlikle yapması gerekmek, yapmaya mecbur olmak. |
zorunlu | * Kesin olarak ihtiyaç duyulan, zarurî, mecburî, ıstırarî. * Doğal olarak kaçınılması imkânsız olan. |
zorunlu emeklilik | * Yasalarda şartları belirlenmişmecburî emeklilik. |
zorunlu kılmak | * olması gereken duruma getirmek. |
zorunlu olarak | * kendi isteğinin dışında. |
zorunlu öğrenim | * Mecburî olarak yapılan öğrenim. |
zorunlu sigorta | * Mecburî olarak yaptırılan sigorta. |
Kategoriler