Fauve - Haut Les Coeurs/Rag #2 Fransızca Şarkı Sözleri Türkçe Çevirisi
Mais arrête de m'dire de n'pas m'énerver putain- Ama bana sinirlenmememi söylemeyi kes.
Ouais ça sert à rien, ouais
- Evet faydası yok, evet
Ouais ça sert à rien mais ça fait du bien tu vois
- Evet işe yaramaz ama gördüğün iyi hissettiriyor.
Surtout qu'on sait faire que ça, gueuler
- Özellikle de bunu nasıl yapacağımızı bildiğimize göre, bağır
Tu me dis "Je vais reprendre mon train tout à l'heure et je sais pas quand on va s'revoir"
- "Daha sonra trenime yetişeceğim ve birbirimizi ne zaman tekrar göreceğimizi bilmiyorum."
Moi j'ai beau essayer d'te rassurer, de t'promettre qu'il faut pas qu'tu t'en fasses
- Seni rahatlatmaya çalışıyor olabilirim, endişelenmene gerek olmadığına dair sana söz veriyorum.
Tu m'répètes "On sait jamais", alors non, évidemment, on sait jamais
- "Asla bilemezsin" gibisin, yani hayır, belli ki, asla bilemezsin
On sait jamais ce que la prochaine nuit nous réserve, mais toutes les autres non plus si tu vas par là
- Ertesi gecenin bizi neyin beklediğini asla bilemeyiz, ama bu tarafa gidersen diğerleri de beklemez.
Parce qu'après tout y'en a bien qui s'endorment dans leurs baignoires ou avec une clope allumée
- Çünkü sonuçta küvetlerinde ya da yanan bir sigarayla uyuyanlar var
C'est sûr que personne ne peut savoir de quoi demain sera fait
- Elbette kimse yarının neyden yapılacağını bilemez.
Il y a tellement d'histoires
- Pek çok hikaye vardır
Tiens rien qu'la fameuse légende urbaine du gars qui sort s'acheter des clopes
- Sigara almaya giden adamın ünlü şehir efsanesinden başka bir şey tutmayın.
Et qui s'prend une caisse en bas d'chez lui parce qu'il regarde son téléphone
- Ve kim telefonuna baktığı için aşağıda yazarkasa alıyor
Tu vois, moi aussi j'ai peur, j'ai peur en permanence
- Görüyorsun, ben de korkuyorum, her zaman korkuyorum.
Qu'on m'annonce une catastrophe ou qu'on m'appelle des urgences
- Bana bir felaketten mi bahsediliyor yoksa acil durum olarak mı adlandırılıyor
Mais on a la chance d'être ensemble, tous les deux, de s'être trouvés, c'est déjà prodigieux
- Ama birlikte olduğumuz için şanslıyız, ikimiz de birbirimizi bulduğumuz için, bu zaten inanılmaz
Alors
- Sonra
Haut les cœurs, haut les cœurs
- Kupa kadar kupa kadar
On peut encore se parler, se toucher, se voir
- Hala birbirimizle konuşabilir, birbirimize dokunabilir, birbirimizi görebiliriz.
Haut les cœurs, haut les cœurs, haut les cœurs
- Kupa kadar kupa kadar kupa kadar
Il faut s'dire des belles choses, qu'on gardera pour plus tard
- Daha sonra saklayacağımız güzel şeylerden emin olmalıyız.
Haut les cœurs, haut les cœurs
- Kupa kadar kupa kadar
On peut encore se parler, se toucher, se voir
- Hala birbirimizle konuşabilir, birbirimize dokunabilir, birbirimizi görebiliriz.
Haut les cœurs, haut les cœurs, haut les cœurs
- Kupa kadar kupa kadar kupa kadar
Approches-toi d'moi, sers-moi fort, avant qu'on s'sépare, avant qu'on s'separe
- Bana yaklaş, ayrılmadan önce, ayrılmadan önce bana çok hizmet et
J'te connais comme si je t'avais fait
- Seni yarattığım gibi tanıyorum.
Et je sais bien qu'en c'moment ça marche pas fort
- Ve şu anda çok çalışmadığını iyi biliyorum.
Tu t'réveilles tous les matins et tu t'endors chaque soir
- Her sabah uyanıyorsun ve her gece uyuya kalıyorsun.
En redoutant les sales nouvelles et les coups d'putes potentiels de la vie
- Kirli haberlerden ve potansiyel yaşam hacklerinden korkmak
Tu m'imagines déjà parti en fumée, fracassé la nuque pliée à cause d'un montant d'portière de voiture
- Bir arabanın kapı sövesi yüzünden boynumu bükmüş halde dumana boğulduğumu hayal edebiliyor musun?
Mais ça peut pas marcher comme ça
- Ama bu şekilde çalışamaz.
De toute façon, je compte pas me laisser faire aussi facilement, je te rassure
- Her neyse, bu kadar kolay bitmeme izin vermeyeceğim, sizi temin ederim
Alors oui, peut être, peut être qu'un jour j'finirais au 15/20 à cause d'un retour de flamme d'enfoiré
- Yani evet, belki, belki bir gün 15/20'de bir orospu çocuğu geri dönüşü yüzünden sona ererdim
Ou qu'toi, tu claqueras d'un AVC à 40 ans sans même avoir pris l'temps d'me dire au revoir correctement
- Ya da 40 yaşında felç geçireceksin bana doğru dürüst veda etmeye bile vakit ayırmadan
Tu vois, moi aussi j'ai peur, j'ai peur en permanence
- Görüyorsun, ben de korkuyorum, her zaman korkuyorum.
Qu'on m'annonce une catastrophe ou qu'on m'appelle des urgences
- Bana bir felaketten mi bahsediliyor yoksa acil durum olarak mı adlandırılıyor
Mais on a la chance d'être ensemble tous les deux, de s'être trouvés, c'est déjà prodigieux
- Ama ikimiz de birlikte olduğumuz için şanslıyız, birbirimizi bulduğumuz için, bu zaten inanılmaz
Alors
- Sonra
Haut les cœurs, haut les cœurs
- Kupa kadar kupa kadar
On peut encore se parler, se toucher, se voir
- Hala birbirimizle konuşabilir, birbirimize dokunabilir, birbirimizi görebiliriz.
Haut les cœurs, haut les cœurs, haut les cœurs
- Kupa kadar kupa kadar kupa kadar
Il faut s'dire des belles choses, qu'on gardera pour plus tard
- Daha sonra saklayacağımız güzel şeylerden emin olmalıyız.
Haut les cœurs, haut les cœurs
- Kupa kadar kupa kadar
On peut encore se parler, se toucher, se voir
- Hala birbirimizle konuşabilir, birbirimize dokunabilir, birbirimizi görebiliriz.
Haut les cœurs, haut les cœurs, haut les cœurs
- Kupa kadar kupa kadar kupa kadar
Approches-toi d'moi, sers-moi fort, avant qu'on s'sépare, avant qu'on s'sépare
- Bana yaklaş, ayrılmadan önce, ayrılmadan önce bana çok hizmet et
Faut pas attendre
- Beklemeyin
Faut pas attendre qu'il soit trop tard pour dire qu'on tient aux autres, qu'on a besoin d'eux
- Başkalarını önemsediğimizi, onlara ihtiyacımız olduğunu söylemek için çok geç olana kadar beklemeyin
Qu'on plongerait devant les balles rien qu'pour eux, qu'on sera toujours là
- Sadece onlar için topların önüne dalacağımızı, her zaman orada olacağımızı
Faut s'dire la vérité, faut oser s'avouer les choses importantes
- Birbirimize gerçeği söylemek gerekiyor, birbirimize önemli şeyleri itiraf etmeye cesaret etmek gerekiyor
Faut s'dire les mots qui font barrage, qui donnent du courage quand y a du blizzard
- Birbirine engel olan, bir kar fırtınası olduğunda cesaret veren kelimeleri söylemek gerekir
Et toi qui nous voit déjà vieux
- Ve sen zaten bizi yaşlı gören
Avec des machins qui nous sortent de partout, des tuyaux, des aiguilles
- Her yerden çıkan şeylerle, borularla, iğnelerle
Tu nous imagines entrain d'bouffer nos gencives, nos jambes nous portent plus
- Diş Etlerimizi yediğimizi, bacaklarımızın bizi daha fazla taşıdığını hayal edebiliyor musun
On perd la tête et on signe des papelards qu'on comprend pas
- Aklımızı kaybederiz ve anlamadığımız kağıtları imzalarız.
Mais moi aussi j'ai l'impression d'avoir grandi trop tard, d'avoir raté trop d'choses déjà
- Ama ben de çok geç büyüdüğümü hissediyorum, zaten çok fazla şeyi kaçırdım
Esther Comar, la sortie du collège Saint-Exupery, toutes ces conneries
- Esther Comar, Saint-Exupery Üniversitesi'nden ayrılıyor, tüm bu saçmalıklar
C'était pas hier apres-midi, t'es sûr
- Dün öğleden sonra değildi, emin misin
Et pourtant, on a encore tellement d'histoires pas croyables à vivre, si tu savais
- Ve yine de, yaşayacak o kadar çok inanılmaz hikayemiz var ki, bilseydiniz
Mais j'te l'dis, des histoires que tu peux même pas imaginer
- Ama sana hayal bile edemeyeceğin hikayeler anlatıyorum.
Qui nous emporteront très loin, tellement haut en mode fusée
- Bu bizi çok uzağa götürecek, roket modunda çok yüksek
Tu vois, moi aussi j'ai peur, j'ai peur en permanence
- Görüyorsun, ben de korkuyorum, her zaman korkuyorum.
Qu'on m'annonce une catastrophe ou qu'on m'appelle des urgences
- Bana bir felaketten mi bahsediliyor yoksa acil durum olarak mı adlandırılıyor
Mais on a la chance d'être ensemble, de s'être trouvés, c'est déjà prodigieux.
- Ama birlikte olduğumuz için şanslıyız, birbirimizi bulduğumuz için, bu zaten müthiş bir şey.
Alors
- Sonra
Haut les cœurs, haut les cœurs
- Kupa kadar kupa kadar
Haut les cœurs, haut les cœurs
- Kupa kadar kupa kadar
Haut les cœurs, haut les cœurs
- Kupa kadar kupa kadar
Haut les cœurs, haut les cœurs
- Kupa kadar kupa kadar
On peut encore se parler, se toucher, se voir
- Hala birbirimizle konuşabilir, birbirimize dokunabilir, birbirimizi görebiliriz.
Haut les cœurs, haut les cœurs, haut les cœurs
- Kupa kadar kupa kadar kupa kadar
Il faut s'dire des belles choses, qu'on gardera pour plus tard
- Daha sonra saklayacağımız güzel şeylerden emin olmalıyız.
Haut les cœurs, haut les cœurs
- Kupa kadar kupa kadar
On peut encore se parler, se toucher, se voir
- Hala birbirimizle konuşabilir, birbirimize dokunabilir, birbirimizi görebiliriz.
Haut les cœurs, haut les cœurs, haut les cœurs
- Kupa kadar kupa kadar kupa kadar
Approches-toi d'moi, sers-moi fort
- Bana yaklaş, bana çok hizmet et
Plus près encore, avant qu'on s'sépare, avant qu'on s'sépare
- Daha da yakın, ayrılmadan önce, ayrılmadan önce
Rivière de mots, torrent, cours d'eau, murmure, courant, piscine à débordement
- Kelimeler nehri, torrent, akış, fısıltı, akım, sonsuzluk havuzu
C'est justement ce qu'il me fallait pour le problème dont je t'ai parlé la dernière fois quand je suis né
- Geçen doğduğumda sana bahsettiğim sorun için tam olarak ihtiyacım olan şey buydu.
C'est exactement ce que je cherchais
- Tam olarak aradığım şey bu
Pour mettre en sourdine la petite musique mentale qui fait comme l'horloge atomique
- Atom saati gibi yapan küçük zihinsel müziği susturmak için
Le carillon qui s'arrête pas
- Durmayan zil sesi
Ouf, c'est une bonne chose de faite, j'suis content, bon après c'est pas gagné
- Vay canına, bu iyi bir şey, kazanılmadıktan sonra mutluyum.
Mettons pas la charrue avant les bœufs si tu veux bien
- İstersen pulluğu öküzlerin önüne koymayalım.
Faut encore apprendre à jouer avec les syllabes
- Yine de hecelerle nasıl oynanacağını öğrenmelisin
Les assonances, la fluidité, la respiration, la prononciation, le vocabulaire et tous ces trucs-là
- Uyumlar, akışkanlık, nefes alma, telaffuz, kelime bilgisi ve diğer her şey
C'est vrai qu'il y a des règles qui existent quand même, c'est pas pour les chiens
- Hala var olan kurallar olduğu doğru, köpekler için değil
T'as été à l'école, tu vois très bien d'quoi je parle
- Okula gittin, neden bahsettiğimi çok iyi biliyorsun.
Faut aussi de la discipline et même beaucoup, c'est important la discipline
- Aynı zamanda disiplin ve hatta çok şey gerektirir, bu önemli bir disiplindir
C'est 99 % du boulot à c'qu'on dit
- Söylediklerimizdeki işin% 99'u bu.
Alors mets-toi à ton clavier sans t'poser d'questions
- Bu yüzden herhangi bir soru sormadan klavyenize ulaşın
Arrête de fumer des cigarettes ou de t'occuper pour faire semblant, et surtout éloigne-toi d'Internet
- Sigara içmeyi bırakın ya da taklit etmek için kendinizi meşgul edin ve en önemlisi internetten uzaklaşın
De toutes façons j'suis sûr que ça fait des trous, comme des boules de glace dans les neurones
- Her neyse, nöronlardaki buz topları gibi delikler açtığından eminim.
Au bout d'un moment c'truc-là
- Bir süre sonra hepsi bu
Et puis tu crois qu'ils faisaient comment les autres, ceux que t'admire
- Ve sonra diğer insanların, hayran olduğunuz insanların yaptıklarını sanıyorsunuz.
Ok, il y en a qui étaient complètement maboules
- Tamam, bazıları tamamen aptaldı.
Ils comprenaient rien à c'qui leur coulait du bout des doigts mais ça c'est une exception
- Parmak uçlarından akan hiçbir şeyi anlamadılar, ama bu bir istisna
Rivière de mots, torrent, cours d'eau, murmure, courant, piscine à débordement
- Kelimeler nehri, torrent, akış, fısıltı, akım, sonsuzluk havuzu
Elle est là ta porte de sortie vieux frère
- İşte çıkış kapın ağabeyin.
Paylaş:
- Kategori
- Şarkı Sözleri Çevirileri
- Etiketler
- Fauve
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın.