Life, it seems, will fade away
– Hayat, öyle görünüyor ki, kaybolacak
Drifting further, every day
– Her gün daha da sürükleniyor
Getting lost within myself
– Kendi içimde kaybolmak
Nothing matters, no one else
– Hiçbir şeyin önemi yok, başka kimse yok
I have lost the will to live
– İnancımı kaybettim. yaşamak zorunda olduğum için
Simply nothing more to give
– Sadece verecek başka bir şey yok
There is nothing more for me
– Benim için başka bir şey yok
Need the end to set me free
– Beni özgür bırakmak için sona ihtiyacım var
Things not what they used to be
– İşler eskisi gibi değil
Missing one inside of me
– İçimde bir tane eksik
Deathly loss, this can’t be real
– Ölüm kaybı, bu gerçek olamaz
Cannot stand this hell I feel
– Bu cehenneme dayanamıyorum hissediyorum
Emptiness is filling me
– Boşluk beni dolduruyor
To the point of agony
– Acı noktasına
Growing darkness, taking dawn
– Karanlığı büyütmek, şafağı almak
I was me, but now he’s gone
– Ben bendim ama şimdi o gitti.
No one but me
– Hiç kimse ama bana
Can save myself, but it’s too late
– Kendimi kurtarabilirim ama artık çok geç
Now I can’t think
– Şimdi düşünemiyorum
Think why I should even try
– Neden denemem gerektiğini düşün
Yesterday seems
– Dün görünüyor
As though it never existed
– Sanki hiç olmamış
Death greets me warm
– Ölüm beni sıcak karşılıyor
Now I will just say goodbye
– Şimdi sadece elveda diyeceğim.
Goodbye
– Hoşça kalın
Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.