Nel frigo resta una mezza aranciata
– Buzdolabında yarım portakal sodası var
Amara come quando penso a te
– Seni düşündüğümdeki kadar acı
Che me ne faccio di una passeggiata?
– Yürüyüşle ne yapacağım?
Quasi quasi vado a correre
– Neredeyse koşuya çıkıyordum.
Tutti corrono per strada
– Herkes sokakta koşuyor.
E dove vado io senza di te, senza di te?
– Peki sensiz, sensiz nereye gideceğim?
Tutti parlano per strada
– Herkes sokakta konuşuyor.
Ma cosa dico io senza di te, senza di te?
– Ama sensiz, sensiz ne diyeceğim?
Quanta confusione sulla litoranea
– Kıyıda ne kadar karışıklık var
Giuro che ora scendo, che mi manca l’aria
– Yemin ederim şimdi aşağı iniyorum, havayı özlüyorum.
E arrivo al mare a piedi, lo so che non mi credi
– Ve denize yürüyerek ulaşıyorum, bana inanmadığını biliyorum
Ti telefonerò (o forse no)
– Seni arayacağım (ya da belki değil)
E sento un ritmo che sale
– Ve bir ritmin yükseldiğini hissediyorum
Perché non sali anche tu?
– Neden gidip, öyle mi?
È solo un gioco mentale
– Bu sadece bir akıl oyunu
Come i colori della TV
– TV’nin renkleri gibi
Quanta confusione questa settimana
– Bu hafta ne kadar kafa karıştırıcı
Mi hai detto: “Che fortuna che ora sei così lontana”
– Dedin ki, “bu kadar uzakta ne kadar şanslı şimdi.”
Perché ti amo di più
– Çünkü seni daha çok seviyorum.
La spiaggia mia, la spiaggia tua
– Benim plajım, senin plajın
Sono la stessa cosa, questione di chilometri
– Onlar aynı şey, birkaç kilometre meselesi
La faccia mia, la faccia tua
– Yüzüm, yüzün
Sono la stessa cosa, questione di millimetri
– Onlar aynı şey, birkaç milimetre meselesi
Quanta confusione sulla litoranea
– Kıyıda ne kadar karışıklık var
Sembra un film di cui so già la trama
– Komployu zaten bildiğim bir filme benziyor.
E arrivo al mare a piedi, lo so che non mi credi
– Ve denize yürüyerek ulaşıyorum, bana inanmadığını biliyorum
Ti telefonerò (o forse no)
– Seni arayacağım (ya da belki değil)
È come l’acqua del mare
– Deniz suyu gibi
Che bevi quando vai giù
– Aşağı indiğinde ne içersin?
Vorrei restarti a guardare
– Seni seyretmek isterim
Come i colori della TV
– TV’nin renkleri gibi
Ma quanta confusione questa settimana
– Bu hafta ne kadar kafa karıştırıcı
Mi hai detto: “Che fortuna che ora sei così lontana”
– Dedin ki, “bu kadar uzakta ne kadar şanslı şimdi.”
Perché ti amo di più
– Çünkü seni daha çok seviyorum.
E sento un ritmo che sale (quanta confusione sulla litoranea)
– Ve yükselen bir ritim hissediyorum (kıyıda ne kadar karışıklık var)
Perché non sali anche tu? (Giuro che ora scendo, che mi manca l’aria)
– Neden gidip, öyle mi? (Yemin ederim şimdi aşağı iniyorum, havayı özlüyorum)
È solo un gioco mentale (quanta confusione sulla litoranea)
– Bu sadece zihinsel bir oyun (kıyıda ne kadar karışıklık var)
Come i colori della TV (giuro che ora scendo, che mi manca l’aria)
– Televizyonun renkleri gibi (yemin ederim şimdi aşağı iniyorum, havayı özlüyorum)
Ma quanta confusione questa settimana
– Bu hafta ne kadar kafa karıştırıcı
Hai detto: “Che tragedia” quando ti ho lasciata
– Seni terk ettiğimde “Ne trajedi” dedin.
Perché ti amavo di più
– Seni sevdiğim için daha fazla
Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.