There was something in the sky, something in the sky that night
– Gökyüzünde bir şey vardı, o gece gökyüzünde bir şey
Stars lit up the sky, didn’t question why they shine
– Yıldızlar gökyüzünü aydınlattı, neden parladıklarını sorgulamadı
But you were just a friend, there to hold my hand, yes, I know
– Ama sen sadece bir arkadaştın, elimi tutmak için oradaydın, evet, biliyorum
But boy you can’t pretend that you don’t want to hold my hand
– Ama oğlum elimi tutmak istemiyormuş gibi davranamazsın.
When I’m there sitting right next to you on that bench
– Ben orada senin yanında o bankta otururken
Oh, boy, I am so
– Oh, oğlum, öyleyim.
I’m so tired of thinking about every little thing that we never did
– Hiç yapmadığımız her küçük şeyi düşünmekten çok yoruldum.
Dreaming of a world for you and me, sharing a love that will never be
– Senin ve benim için bir dünya hayal etmek, asla olmayacak bir aşkı paylaşmak
Perfect, as if you and I both deserve it
– Mükemmel, sanki ikimiz de bunu hak ediyormuşuz gibi
There was something in the air, something in the air that night
– Havada bir şey vardı, o gece havada bir şey
Something that ain’t fair
– Adil olmayan bir şey
Something we don’t dare to dream of, but we do
– Hayal etmeye cesaret edemediğimiz bir şey, ama yapıyoruz
But you were just a friend, there to hold my hand, yes, I know
– Ama sen sadece bir arkadaştın, elimi tutmak için oradaydın, evet, biliyorum
But boy you can’t pretend that you don’t want to hold my hand
– Ama oğlum elimi tutmak istemiyormuş gibi davranamazsın.
When I’m there sitting right next to you on that bench
– Ben orada senin yanında o bankta otururken
Oh, boy, I am so
– Oh, oğlum, öyleyim.
I’m so tired of thinking about every little thing that we never did
– Hiç yapmadığımız her küçük şeyi düşünmekten çok yoruldum.
Dreaming of a world for you and me, sharing a love that will never be
– Senin ve benim için bir dünya hayal etmek, asla olmayacak bir aşkı paylaşmak
Why can’t we move this thing on?
– Neden bu şeyi devam ettiremiyoruz?
I don’t think we’re that strong
– O kadar güçlü olduğumuzu sanmıyorum.
But I want to know where we go
– Ama nereye gittiğimizi bilmek istiyorum.
‘Cause I’m so
– Çünkü ben çok
I’m so tired of thinking about every little thing that we never did
– Hiç yapmadığımız her küçük şeyi düşünmekten çok yoruldum.
Dreaming of a world for you and me, sharing a love that will never be
– Senin ve benim için bir dünya hayal etmek, asla olmayacak bir aşkı paylaşmak
I’m so tired of thinking about every little thing that we never did
– Hiç yapmadığımız her küçük şeyi düşünmekten çok yoruldum.
Dreaming of a world for you and me, sharing a love that will never be
– Senin ve benim için bir dünya hayal etmek, asla olmayacak bir aşkı paylaşmak
Perfect, as if you and I both deserve it
– Mükemmel, sanki ikimiz de bunu hak ediyormuşuz gibi
Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.