I need to let go
– İzin gitmek istiyorum
But I don’t wanna go out lonely
– Ama yalnız çıkmak istemiyorum.
Right now I need to grow
– Hemen büyümek istiyorum
And no one’s gonna do that for me
– Ve kimse bunu benim için yapmayacak
And my bags all stowed
– Ve çantalarım yığıldı
Were you thinking ’bout stayin’ by me?
– Ya bazen beni aklından ne geçiyordu?
Yeah, you thinking ’bout stayin’?, woah
– Evet, kalmayı mı düşünüyorsun?, woah
Yeah, you thinking ’bout stayin’?
– Evet, kalmayı mı düşünüyorsun?
Oh, gotta go
– Oh, gitmeliyim
Right now, I gotta go
– Şimdi gitmem lazım
Headed home to a different time zone, yeah
– Eve farklı bir saat dilimine gidiyorum, evet.
Sun is low, yeah, everything is goin’ right, yeah
– Güneş battı, evet, her şey yolunda gidiyor, evet
‘Til she told me, where she slept last night, yeah
– Dün gece nerede uyuduğunu söyleyene kadar, evet.
Where’d you go, yeah, when the sun came down?, yeah
– Evet, güneş battığında nereye gittin?, evet
Karma knows, yeah, it’ll come back around, yeah
– Karma biliyor, evet, geri dönecek, evet
Fire’s high, babe, don’t you let it go out, yeah
– Ateş yüksek bebeğim, sönmesine izin verme, evet
The fire’s high, babe, don’t you let it go out
– Ateş yüksek bebeğim, sönmesine izin verme.
Oh, where did you sleep last night? (Last night, night)
– Dün gece nerede uyudun? (Dün gece, gece)
Where did you sleep last night? (Last night)
– Dün gece nerede uyudun? (Dün gece)
Oh, where did you sleep last night? (night)
– Dün gece nerede uyudun? (gece)
Where did you sleep?
– Nerede uyudun?
The pines, the pines, the pines
– Çamlar, çamlar, çamlar
Where the sun don’t ever shine, shine, shine
– Güneşin hiç parlamadığı, parlamadığı, parlamadığı yer
Where the sun don’t ever shine, shine, shine
– Güneşin hiç parlamadığı, parlamadığı, parlamadığı yer
Where the sun don’t ever shine, shine, shine, yeah-yeah, yeah
– Güneş parlıyor, parlıyor, parlıyor, Evet-Evet yok yere, Evet
Ayy, you can keep your bad advice, yeah
– Ayy, kötü tavsiyeni saklayabilirsin, evet
She was on me like white on rice
– Pirinçte beyaz gibi üzerimdeydi.
I already killed my ego twice
– Zaten egomu iki kez öldürdüm.
So sorry, it’ll cause another bad fight
– Çok üzgünüm, bu başka bir kötü kavgaya neden olur.
Yes, I’m young, but I know just what I like, yeah
– Evet, gencim ama neyi sevdiğimi biliyorum, evet
Yes, I’m young, but I know just what I like
– Evet, gencim ama neyi sevdiğimi biliyorum.
Yes, I’m young, but I know just what I like, yeah, ayy
– Evet, gencim, ama neyi sevdiğimi biliyorum, evet, evet
Where did you sleep last night?
– Dün gece nerede uyudun?
Oh, where did you sleep last night? (Last night, night)
– Dün gece nerede uyudun? (Dün gece, gece)
Where did you sleep last night?
– Dün gece nerede uyudun?
Pines, the pines, the pines
– Çamlar, çamlar, çamlar
Where the sun don’t ever shine, shine, shine
– Güneşin hiç parlamadığı, parlamadığı, parlamadığı yer
Where the sun don’t ever shine, shine, shine
– Güneşin hiç parlamadığı, parlamadığı, parlamadığı yer
Where the sun don’t ever shine, shine, shine, yeah
– Güneşin hiç parlamadığı yerde, parla, parla, evet
He go, she go
– Gitti, gitti
I go away
– Ben gidiyorum
Light-weight, is he gone?
– Hafif, gitti mi?
Fight by day
– Güne göre savaş
Light-weight, is he gone?
– Hafif, gitti mi?
I go away
– Ben gidiyorum
Light-weight, is he gone?
– Hafif, gitti mi?
Fight by day
– Güne göre savaş
The pines, the pines, the pines
– Çamlar, çamlar, çamlar
Where the sun don’t ever shine, shine, shine
– Güneşin hiç parlamadığı, parlamadığı, parlamadığı yer
Where the sun don’t ever shine, shine, shine
– Güneşin hiç parlamadığı, parlamadığı, parlamadığı yer
Where the sun don’t ever shine, shine, shine, yeah, yeah
– Güneşin hiç parlamadığı yerde, parla, parla, evet, evet
Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.