You’re asleep on the couch with Tammy
– Tammy ile kanepede uyuyorsun.
And she looks straight up at me
– Ve bana dik dik bakıyor.
The reproach in her eyes is imagined
– Gözlerindeki suçlama hayal edilir
But the pain that I feel is real
– Ama hissettiğim acı gerçek
She jumps down and her tail is swishing
– O aşağı atlar ve kuyruğu sallanıyor
Like a feather right under your nose
– Burnunun dibinde bir tüy gibi
And then you wake up and you’re bleary-eyed
– Sonra uyanıyorsun ve gözlerin kanıyor.
I say I’m sorry, I can see you’ve cried
– Özür dilerim diyorum, ağladığını görebiliyorum.
You look frail as you stand before me
– Karşımda dururken zayıf görünüyorsun.
Then you curse and kick a chair
– Sonra lanet edip bir sandalyeyi tekmeleyeceksin.
And the dog, bless her heart, licks my fingers
– Ve köpek, kalbini korusun, parmaklarımı yalıyor
But she jerks every time you swear
– Ama her yemin ettiğinde gerizekalı
I feel sick and my hands are shaking
– Midem bulanıyor ve ellerim titriyor.
This is how all our fights have begun
– Bütün kavgalarımız böyle başladı.
You say you’ve had it
– Kullandın mı diyorsun
And you say, “Screw you!”
– Ve diyorsun ki, “Siktir git!”
I say,” love you!”
– Ben de,” seni seviyorum!”
And I know it’s true
– Ve bunun doğru olduğunu biliyorum
You’re not the man you should have been
– Olman gereken adam sen değilsin.
I let you down somehow (Not the one I could have been)
– Seni bir şekilde hayal kırıklığına uğrattım (Olabileceğim gibi değil)
I’m not the woman I could have been (I can be that woman)
– Ben olabileceğim kadın değilim (o kadın olabilirim)
But I can be that woman now
– Ama artık o kadın olabilirim.
You’re confused when you turn to face me
– Benimle yüzleşmeye döndüğünde kafan karışıyor.
Is it true or is she drunk?
– Doğru mu yoksa sarhoş mu?
But it’s clear that I’ve hit my rock bottom
– Ama dibe vurduğum çok açık.
I’m aware of how far I’ve sunk
– Ne kadar battığımın farkındayım.
And the dog is the first to feel it
– Ve bunu ilk hisseden köpektir.
There’s a shimmer of hope in your eyes
– Gözlerinde bir umut ışığı var
You can’t believe it
– Size inanamıyorum buna
But you’re close to tears
– Ama gözyaşlarına yakınsın
Oh God! I’m sorry for the wasted years
– Aman Tanrım! Boşa geçen yıllar için özür dilerim.
(Not the one I could have been)
– (Olabileceğim kişi değil)
You’re not the man you should have been (I let you down)
– Sen olman gereken adam değilsin (Seni hayal kırıklığına uğrattım)
I let you down somehow (Not the one I could have been)
– Seni bir şekilde hayal kırıklığına uğrattım (Olabileceğim gibi değil)
I’m not the woman I could have been (I can be that woman now)
– Ben olabileceğim kadın değilim (şimdi o kadın olabilirim)
But I can be that woman now
– Ama artık o kadın olabilirim.
Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.