You been running, running, running, running
– Koşuyordun, koşuyordun, koşuyordun, koşuyordun
You been running, running, running, running on my mind
– Koşuyordun, koşuyordun, koşuyordun, aklımda koşuyordun
Ever since I met you
– Seninle tanıştığımdan beri
I cannot forget you
– Seni unutamam
You been running on my, running on my mind
– Benim üzerimde koşuyordun, aklımda koşuyordun
Ever since I met you
– Seninle tanıştığımdan beri
Now I know that you’re special
– Artık özel olduğunu biliyorum.
You been running on my, running on my mind
– Benim üzerimde koşuyordun, aklımda koşuyordun
You been running on my mind
– Aklımdan kaçıyordun.
I been running circles tryna find
– Bulmaya çalıştığım daireler çiziyordum.
Someone like you but you’re one of a kind
– Senin gibi biri ama sen türünün tek örneğisin.
I been tryna figure out the reason that I lost you
– Seni kaybetmemin nedenini bulmaya çalışıyordum.
‘Cause ever since I lost you, I feel lost all the time
– Çünkü seni kaybettiğimden beri kendimi hep kaybolmuş hissediyorum.
Tell me what you need, I’ll get that
– Bana neye ihtiyacın olduğunu söyle, onu alayım.
You the one for me, I lost you, I regret that (regret that)
– Benim için olan sensin, seni kaybettim, pişman oldum (pişman oldum)
Please let me fix the things I couldn’t fix before (I couldn’t fix before)
– Lütfen daha önce düzeltemediğim şeyleri düzeltmeme izin verin (daha önce düzeltemedim)
Tell me what you want, I’ll grab it
– Ne istediğini söyle, ben alırım.
Baby, you the one, we got the magic
– Bebeğim, sen osun, sihri yakaladık.
So please let me do the things I didn’t do before
– Lütfen daha önce yapmadığım şeyleri yapmama izin ver.
Ever since I met you
– Seninle tanıştığımdan beri
I cannot forget you
– Seni unutamam
You been running on my, running on my mind
– Benim üzerimde koşuyordun, aklımda koşuyordun
Ever since I met you
– Seninle tanıştığımdan beri
Now I know that you’re special
– Artık özel olduğunu biliyorum.
You been running on my, running on my mind (my mind)
– Benim çalıştırıyor musun, on my mind (fikrimi)çalışan
Running, running, run
– Çalışan, çalışan, çalışma
Running, running, run
– Çalışan, çalışan, çalışma
Running, running
– Çalışan, çalıştıran
You been running on mind
– Aklında koşuyordun.
Yeah, I know
– Evet, biliyorum
There was times I pushed you away and it made you sad
– Seni uzaklaştırdığım zamanlar oldu ve bu seni üzdü.
And I know
– Ve biliyorum
It shouldn’t have taken losing you to see what I have
– Sahip olduğum şeyi görmek için seni kaybetmemeliydim.
Yeah, I know
– Evet, biliyorum
You gave me many chances and you feel I wasted all your time
– Bana birçok şans verdin ve tüm zamanını boşa harcadığımı hissediyorsun.
But I know
– Ama biliyorum
I just need one more chance to love you and make you mine
– Seni sevmek ve benim olmak için bir şansa daha ihtiyacım var.
If you wanna try, let’s try it
– Denemek istiyorsan, deneyelim.
If the love is there, why would we deny it?
– Eğer aşk oradaysa, neden inkar edelim ki?
Please let me love you
– Lütfen seni sevmeme izin ver
I wish I loved you better before
– Keşke seni daha önce daha çok sevseydim.
Ever since I met you
– Seninle tanıştığımdan beri
I cannot forget you
– Seni unutamam
You been running on my, running on my mind (running, running, running)
– Benim üzerimde koşuyordun, aklımda koşuyordun (koşuyor, koşuyor, koşuyor)
Ever since I met you
– Seninle tanıştığımdan beri
Now I know that you’re special
– Artık özel olduğunu biliyorum.
You been running on my, running on my mind (my mind)
– Benim çalıştırıyor musun, on my mind (fikrimi)çalışan
Running, running, run
– Çalışan, çalışan, çalışma
Running, running, running
– Koştum, koştum koştum
Running on my mind all night
– Bütün gece aklımda koşarak
Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.