아직 난 어린 걸지 몰라, 하
– Henüz genç olduğumu bilmiyorum, ha.
까만 밤하늘을 맴돌아, 하
– Siyah gece gökyüzü geziniyor, Ha
조급함이 만들어 놓은 난기류는 우릴 비틀어
– Sabırsızlığın yarattığı türbülans bizi döndürüyor.
떨어지네 waterfall (떨어지네 waterfall)
– Düşen şelale (falling waterfall)
끝이 없는 free fall (끝이 없는 free fall)
– sonu olmayan serbest düşüş (sonu olmayan serbest düşüş)
거친 바람에, 다친 마음에
– Sert rüzgarda, yaralı kalpte
세상은 내게 추락만을 택하라는 듯
– Dünya bana sadece düşmeyi seçiyor gibiydi.
끝없는 어둠만
– Sadece sonsuz karanlık
이 끝에 우린 어디로?
– Bu işin sonunda neredeyiz?
어떤 모습으로? 무엇이 돼야만 하나?
– Ne kisvesi altında? Ne olmalıdır?
단지 난 겨우 나이기도 벅찬 나인데
– Sadece biraz daha büyüğüm.
듣고 있나요 누군가? 그저 안아줄 순 없나?
– Beni dinleyen var mı? Bana sarılamaz mısın?
우리는 어디로? 어떤 모습으로?
– Neredeyiz? Ne kisvesi altında?
무엇이 돼야만 하나 또 난?
– Başka ne yapmam gerekiyor?
(I wanna be where you at, fix on)
– (Senin olduğun yerde olmak istiyorum, düzelt)
목적지를 몰라, 헤매다 쓰러져
– Varış yerini bilmiyorum. Etrafta dolanıyorum. Aşağı düşüyorum.
방향을 찾지 못해 방황해, wanderer
– Bir yön bulamıyorum, gezgin.
날개가 꺾이고 휩쓸려 버려, 무서워
– Kanatlarım kırıldı ve süpürüldüm. Korktum.
지치고 지겨워, 내게서 계속 멀어져
– Yoruldum, yoruldum, yoruldum, yoruldum, yoruldum, yoruldum.
높은 곳에서 내려다본 세상은 두렵긴 해
– Dünyadan yükseklerden korkuyorum.
청춘이란 물음표에서 정답을 찾는 여행
– Gençlik, Soru işaretinde Doğru cevabı bulmak için bir Yolculuktur
떨어지네 waterfall (떨어지네 waterfall)
– Düşen şelale (falling waterfall)
끝이 없는 free fall (끝이 없는 free fall)
– sonu olmayan serbest düşüş (sonu olmayan serbest düşüş)
거친 바람에, 다친 마음에
– Sert rüzgarda, yaralı kalpte
세상은 내게 포기만을 택하라는 듯
– Dünya bana sadece vazgeçmeyi seçiyor gibiydi.
끝없는 어둠만
– Sadece sonsuz karanlık
이 끝에 우린 어디로?
– Bu işin sonunda neredeyiz?
어떤 모습으로? 무엇이 돼야만 하나?
– Ne kisvesi altında? Ne olmalıdır?
단지 난 겨우 나이기도 벅찬 나인데
– Sadece biraz daha büyüğüm.
듣고 있나요 누군가? 그저 안아줄 순 없나?
– Beni dinleyen var mı? Bana sarılamaz mısın?
우리는 어디로? 어떤 모습으로?
– Neredeyiz? Ne kisvesi altında?
무엇이 돼야만 하나 또 난?
– Başka ne yapmam gerekiyor?
어둠뿐인 세상 속에서 하늘 위를 높이 나는 꿈
– Karanlık bir dünyada gökyüzünün üzerinde yükselen bir rüya
저기 보여, 빛을 따라가
– Orada görebiliyorum. Işığı takip et.
Help me, I just go, we can all go up
– Yardım et, ben gidiyorum, hepimiz yukarı çıkabiliriz.
무사히 도착하길 빌어 야간비행
– Güvenli bir şekilde oraya umarım. Gece uçuşu.
I shine on my own (own)
– Kendi başıma parlıyorum (kendi başıma)
사람들은 그걸 별이라 부를 테니 그저 빛나면 돼 (passion, young, fever)
– İnsanlar ona bir yıldız diyecekler, bu yüzden sadece parlamanız gerekiyor (tutku, genç, ateş).
이 끝에 우린 여기서 지금 모습으로 무엇이 돼야 한다면
– Bunun sonunda, eğer şimdi burada göründüğümüz gibi olmak zorunda kalırsak,
나는 내가 되기를 바라, 너도 같기를
– Umarım olacağım ve sen de aynı olacaksın.
듣고 있나요 누군가? 가슴에 새길 이 노래
– Beni dinleyen var mı? Bu şarkıda oyulmuş göğüsler
우리 여기서 지금 모습으로 그대로여도 괜찮아 tonight
– Bu gece olduğu gibi burada kalmamız sorun değil.
매일 밤 시린 마음, 거친 싸움, 지친 날 (oh, whoa)
– Şirin kalp her gece, sert kavga, yorgun gün (oh, whoa)
따스한 온기로 안아줘요 (안아줘요)
– Sıcak sıcak sarıl bana.
매일 밤 시린 바람, 거친 파도, 지친 날
– Her gece şirin rüzgarı, sert dalgalar, yorgun gün
Still fly, 더 안아줘요
– Hala uç, bana bir sarıl.
(Hey, oh) Oh-oh-oh-oh-oh-oh-oh, oh
– (Hey, oh) Oh-oh-oh-oh-oh-oh-oh, oh
Oh-oh-oh-oh-oh-oh-oh
– Oh-oh-oh-oh-oh-oh-oh
Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.