“Don’t go borrowing trouble”
– “Gitme borçlanma bela”
That’s what you used to say
– Eskiden böyle söylerdin.
But we don’t keep in touch
– Ama irtibatta değiliz.
The way we used to nowadays
– Bugünlerde alıştığımız gibi.
Your eyes are not as bright
– Gözlerin o kadar parlak değil.
As I remember them to be
– Onları hatırladığım gibi
The light inside’s grown dim
– İçerideki ışık karardı.
And that’s hard for me to see
– Ve bunu görmek benim için zor
The creases on your forehead
– Alnındaki kırışıklıklar
Run like treads on a tire
– Lastikteki basamaklar gibi koş
The white stripe running through your bangs
– Patlamalarınızdan geçen beyaz şerit
A long and twisted spire
– Uzun ve bükülmüş bir sivri
You’re sweeping up the flies
– Sinekleri süpürüyorsun.
And you’ve been vacuuming the fires
– Ve sen yangınları vakumluyorsun.
And you lay down every night
– Ve her gece uzanıyorsun
Next to a goddamn liar
– Kahrolası bir yalancının yanında
You may be here today
– Bugün burada olabilir
But tomorrow you’re a ghost
– Ama yarın bir hayaletsin
I guess the most someone can hope for
– Sanırım birinin en çok umut edebileceği şey
Is to find a place to lay
– Uzanacak bir yer bulmaktır
Someone to tell your secrets to
– Sırlarını anlatacak biri
When the nights get long and blue
– Geceler uzadığında ve mavileştiğinde
Someone strong enough to lean on
– Dayanacak kadar güçlü biri
When the roses fall away
– Güller düştüğünde
Strong enough to love you when you’re wrong
– Yanıldığın zaman seni sevecek kadar güçlü
Someone strong enough to love you when you’re wrong
– Yanıldığın zaman seni sevecek kadar güçlü biri
When the day is winding down
– Gün bitmek üzere olduğunda
My heart abandons me for you
– Kalbim senin için beni terk ediyor
You forgot yourself so long ago
– Çok uzun zaman önce kendini unuttun.
And I wish I could too
– Ve çok isterdim
But you live inside a quiet hell
– Ama sessiz bir cehennemde yaşıyorsun.
No one can pray away
– Kimse dua edemez
Leaving would be easy
– Ayrılmak kolay olurdu.
I understand why you won’t stay
– Neden kalmayacağını anlıyorum.
You may be here today
– Bugün burada olabilir
But tomorrow you’re a ghost
– Ama yarın bir hayaletsin
I guess the most someone can hope for
– Sanırım birinin en çok umut edebileceği şey
Is to find a place to lay
– Uzanacak bir yer bulmaktır
Someone to tell your secrets to
– Sırlarını anlatacak biri
When the nights get long and blue
– Geceler uzadığında ve mavileştiğinde
Someone strong enough to lean on
– Dayanacak kadar güçlü biri
When the roses fall away
– Güller düştüğünde
Strong enough to love you when you’re wrong
– Yanıldığın zaman seni sevecek kadar güçlü
Someone strong enough to love you when you’re
– Sen varken seni sevecek kadar güçlü biri
When you’re wrong
– Yanıldığın zaman
You’ll be wrong if you were thinking
– Eğer düşünüyor olsaydın yanılırdın.
That we all don’t fade away
– Hepimizin solup gitmediğini
Like dew drops in the dawn
– Şafakta çiğ damlaları gibi
Like sunbeams through the haze
– Pusun içinden geçen güneş ışınları gibi
It’s a long way to be sinking
– Batmak için uzun bir yol
Holding tightly to the weights
– Ağırlıklara sıkıca tutunarak
Of the one who pulls you down
– Seni aşağı çekenin
While you slowly waste your days
– Günlerini yavaş yavaş harcarken
Someone strong enough to love you when you’re wrong
– Yanıldığın zaman seni sevecek kadar güçlü biri
Someone strong enough to love you when you’re wrong
– Yanıldığın zaman seni sevecek kadar güçlü biri
When you’re wrong
– Yanıldığın zaman
Ooh-ooh…
– Ooh-ooh…
When you’re wrong
– Yanıldığın zaman
Ooh-ooh…
– Ooh-ooh…
Brandi Carlile – When You’re Wrong İngilizce Şarkı Sözleri Türkçe Anlamları
yazarı:
Etiketler:
Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.