Emeli Sandé – Hurts İngilizce Sözleri Türkçe Anlamları

Baby I’m not made of stone
– Bebeğim, taştan yapılmadım.
It hurts
– O acıtıyor
Loving you the way I do
– Seni sevdiğim gibi seviyorum
It hurts
– O acıtıyor

Hold tight it’s a sing-a-long
– Sıkı tutun, bu bir şarkı-bir-uzun
I’m alright, I’m alright, but I could be wrong, baby
– Ben iyiyim, ben iyiyim, ama yanılıyor olabilirim, bebeğim
I know you remember me
– Beni hatırladığını biliyorum.
5’3 in the back of the lavory, come on
– Lavory’nin arkasında 5’3, hadi
You could at least try and look at me
– En azından bana bakmayı deneyebilirsin.
Oh man, oh man, what a tragedy, ha ha
– Aman Tanrım, Aman Tanrım, ne trajedi, ha ha
Bang, bang, there goes paradise
– Bang, bang, cennet gidiyor
I chill why we always had to roll the dice, la la
– Neden her zaman zar atmak zorunda kaldığımızı merak ediyorum, la la
Heartbeat in the regular
– Düzenli kalp atışı
Two seats in the back of the cinema, hazy
– Sinemanın arkasında iki koltuk, puslu
Ah yeah, you’re forgettin’ it
– Ah evet, unutuyorsun
And all the mad shit we did after that, crazy
– Ve bundan sonra yaptığımız tüm çılgın şeyler, çılgın
Your heart, come on baby
– Kalbini, hadi bebeğim
I swear you’re giving me shivers, shivers
– Bana heyecan veriyorsun yemin ederim, titreten

Baby, I’m not made of stone
– Bebeğim, ben taştan yapılmadım.
It hurts
– O acıtıyor
Loving you the way I do
– Seni sevdiğim gibi seviyorum
It hurts
– O acıtıyor
When all that’s left to do is watch
– Tüm bu yapmak için sol ne zaman saati
It burns
– Yakar
Oh baby, I’m not made of stone
– Bebeğim, taştan yapılmadım.
It hurts
– O acıtıyor

Hold on it’s a marathon
– Bekle, bu bir maraton
Run fast, run fast like the rivers run, god damn
– Hızlı koş, nehirler gibi hızlı koş, lanet olsun
Never seen in the restaurant
– Restoranda hiç görmedim
I took a minute till the penny dropped, you know
– Para düşene kadar bir dakikamı aldım.
My tears don’t fall too often
– Gözyaşlarım çok sık düşmez.
But your knife is cuttin’ me deep
– Ama bıçağın beni derinden kesiyor.
Deep, deep, deep, deep, deep, deep, deep
– Derin, derin, derin, derin, derin, derin, derin, derin

Baby, I’m not made of stone
– Bebeğim, ben taştan yapılmadım.
It hurts
– O acıtıyor
Loving you the way I do
– Seni sevdiğim gibi seviyorum
It hurts
– O acıtıyor
When all that’s left to do is watch
– Tüm bu yapmak için sol ne zaman saati
It burns
– Yakar
Oh baby, I’m not made of stone
– Bebeğim, taştan yapılmadım.
It hurts
– O acıtıyor

It hurts the way
– Bu yolu acıtıyor
That you pretend you don’t remember
– Hatırlamıyormuş gibi yapıyorsun.
It hurts the way
– Bu yolu acıtıyor
That you forget our times together
– Birlikte geçirdiğimiz zamanı unutuyorsun.
Like the time
– Zaman gibi
Laid in bed when you said it’s forever, baby
– Sonsuza kadar olduğunu söylediğinde yatakta yattım bebeğim.
I can’t, I can’t explain no more
– Yapamıyorum, artık açıklayabilirim

Baby, I’m not made of stone
– Bebeğim, ben taştan yapılmadım.
It hurts
– O acıtıyor
Oh, loving you the way I do
– Bu arada seni severek yapıyorum
It hurts
– O acıtıyor
When all that’s left to do is watch
– Tüm bu yapmak için sol ne zaman saati
It burns
– Yakar
Oh baby, I’m not made of stone
– Bebeğim, taştan yapılmadım.
It hurts
– O acıtıyor

Oh baby, I’m not made of stone
– Bebeğim, taştan yapılmadım.
It hurts
– O acıtıyor
Loving you the way I do
– Seni sevdiğim gibi seviyorum
It hurts
– O acıtıyor




Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Etiketler:

Yorumlar

Bir yanıt yazın