On the first page of our story
– Hikayemizin ilk sayfasında
The future seemed so bright
– Gelecek çok parlak görünüyordu
Then this thing turned out so evil
– Sonra bu şey çok kötü çıktı
I don’t know why I’m still surprised
– Neden hala şaşırdığımı bilmiyorum.
Even angels have their wicked schemes
– Meleklerin bile kötü planları vardır
And you take that to new extremes
– Ve bunu yeni uç noktalara götürüyorsun
But you’ll always be my hero
– Ama sen her zaman benim kahramanım olacaksın
Even though you’ve lost your mind
– Aklını kaybetmiş olmana rağmen
Just gonna stand there and watch me burn
– Orada durup yanmamı izleyeceğim.
Well, that’s alright because I like the way it hurts
– Sorun değil çünkü acıtmasını seviyorum.
Just gonna stand there and hear me cry
– Sadece orada durup ağladığımı duyacağım
Well, that’s alright because I love the way you lie
– Sorun değil çünkü yalan söyleme şeklini seviyorum.
I love the way you lie, oh
– Yalan söyleme şeklini seviyorum, oh
I love the way you lie
– Yalan söyleme şeklini seviyorum
Now there’s gravel in our voices
– Şimdi seslerimizde çakıl var
Glass is shattered from the fight
– Cam kavgadan paramparça oldu
In this tug of war, you’ll always win
– Bu savaş römorköründe her zaman kazanacaksın
Even when I’m right
– Haklı olsam bile
‘Cause you feed me fables from your hand
– Çünkü bana elinden masal yediriyorsun
With violent words and empty threats
– Şiddet içeren sözler ve boş tehditlerle
And it’s sick that all these battles
– Ve tüm bu savaşların hasta olması
Are what keeps me satisfied
– Beni tatmin eden şey mi
Just gonna stand there and watch me burn
– Orada durup yanmamı izleyeceğim.
Well, that’s alright because I like the way it hurts
– Sorun değil çünkü acıtmasını seviyorum.
Just gonna stand there and hear me cry
– Sadece orada durup ağladığımı duyacağım
Well, that’s alright because I love the way you lie
– Sorun değil çünkü yalan söyleme şeklini seviyorum.
I love the way you lie, oh-oh
– Yalan söyleme şeklini seviyorum, oh-oh
I love the way you lie, oh-oh-oh
– Yalan söyleme şeklini seviyorum, oh-oh-oh
So maybe I’m a masochist
– Belki mazoşistim.
I try to run, but I don’t wanna ever leave
– Kaçmaya çalışıyorum ama asla ayrılmak istemiyorum
‘Til the walls are goin’ up
– Duvarlar yukarı çıkana kadar
In smoke with all our memories
– Tüm anılarımızla duman içinde
It’s mornin’, you wake, a sun ray hits your face
– Sabah oluyor, uyanıyorsun, yüzüne bir güneş ışını çarpıyor
Smeared makeup as we lay in the wake of destruction (ssh)
– Yıkımın ardından uzanırken lekeli makyaj (ssh)
Hush baby, speak softly, tell me you’re awfully sorry
– Sus bebeğim, usulca konuş, bana çok üzgün olduğunu söyle
That you pushed me into the coffee table last night, so I can push you off me
– Dün gece beni sehpaya ittiğini, böylece seni benden uzaklaştırabileceğimi
Try and touch me, so I can scream at you not to touch me
– Bana dokunmaya çalış, böylece bana dokunmaman için sana çığlık atabilirim
Run out the room, and I’ll follow you like a lost puppy
– Odadan kaçarsan seni kayıp bir köpek yavrusu gibi takip ederim.
Baby, without you, I’m nothing, I’m so lost, hug me
– Bebeğim, sensiz ben bir hiçim, çok kayboldum, sarıl bana
Then tell me how ugly I am, but that you’ll always love me
– O zaman bana ne kadar çirkin olduğumu ama beni her zaman seveceğini söyle
Then after that, shove me, in the aftermath of the
– Bundan sonra, beni it, sonrasında
Destructive path that we’re on, two psychopaths but we
– Üzerinde bulunduğumuz yıkıcı yol, iki psikopat ama biz
Know that no matter how many knives we put in each other’s backs
– Bilin ki birbirimizin sırtına kaç bıçak koyarsak koyalım
That we’ll have each other’s backs, ’cause we’re that lucky
– Birbirimizin arkasını kollayacağız, çünkü o kadar şanslıyız ki
Together we move mountains, let’s not make mountains out of molehills
– Birlikte dağları hareket ettiririz, köstebeklerden dağ yapmayalım
You hit me twice, yeah, but who’s countin’?
– Bana iki kere vurdun, evet, ama kim sayıyor?
I may have hit you three times, I’m startin’ to lose count
– Sana üç kez vurmuş olabilirim, sayımı kaybetmeye başlıyorum.
But together, we’ll live forever, we found the youth fountain
– Ama birlikte sonsuza kadar yaşayacağız, gençlik çeşmesini bulduk
Our love is crazy, we’re nuts, but I refuse counsellin’
– Aşkımız çılgın, deliyiz ama danışmanlık yapmayı reddediyorum.
This house is too huge, if you move out, I’ll burn all two thousand
– Bu ev çok büyük, eğer taşınırsan iki bini de yakarım.
Square feet of it to the ground, ain’t – you can do about it
– Yere bir metre kare, değil mi – bu konuda yapabilirsin
‘Cause with you, I’m in my – mind, without you, I’m out it
– Çünkü seninle, aklımdayım, sensiz, ben yokum
Just gonna stand there and watch me burn
– Orada durup yanmamı izleyeceğim.
Well, that’s all right because I like the way it hurts
– Sorun değil çünkü acıtmasını seviyorum.
Just gonna stand there and hear me cry
– Sadece orada durup ağladığımı duyacağım
Well, that’s all right because I love the way you lie
– Sorun değil çünkü yalan söyleme şeklini seviyorum.
I love the way you lie
– Yalan söyleme şeklini seviyorum
I love the way you lie
– Yalan söyleme şeklini seviyorum
I love the way you lie
– Yalan söyleme şeklini seviyorum
I love the way you lie
– Yalan söyleme şeklini seviyorum
Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.