I’ve been a liar, been a thief
– Ben bir yalancıydım, hırsızdım
Been a lover, been a cheat
– Bir aşıktım, bir hileci
All my sins need holy water, feel it washin’ over me
– Bütün günahlarımın kutsal suya ihtiyacı var, beni yıkadıklarını hissediyorum
Oh, little one, I don’t want to admit to something
– Oh, ufaklık, bir şeyi kabul etmek istemiyorum
If all it’s gonna cause is pain
– Bütün bunlar acıya sebep olacaksa
Truth in my lies right now are falling like the rain
– Yalanlarımdaki gerçek şu anda yağmur gibi düşüyor
So let the river run
– Öyleyse nehrin koşmasına izin ver
He’s coming home with his neck scratched to catch flack
– Boynu çizilmiş halde eve geliyor, eleştiriye uğramak için
Sweat jackets and dress slacks, mismatch
– Ceketler ve pantolonlar, birbirine uyumsuz
On his breast jacket’s a sex addict
– Nefesindeki alkol kokusuna bağımlı
And she just wants to exact revenge and get back
– Ve o sadece intikamını almak ve geri dönmek istiyor
It’s a chess match, she’s on his back like a jetpack
– Bu bir santranç maçı, Jet Paketi gibi onun sırtında
She’s kept track of all his internet chats
– Tüm internet sohbetlerini takip etti
And guess who just so happens to be moving on to the next?
– Ve tahmin et kim sadece bir sonraki adıma geçiyor
Actually, just shit on my last chick and she has what my ex lacks
– Aslında son kadınımı terk ettim ve o benim eskiden eksikliğimdi
‘Cause she loves danger, psychopath
– Çünkü o tehlikeyi sever, psikopat karı
And you don’t fuck with no man’s girl, even I know that
– Ve hiçbir erkeğin kızına bulaşmamalısın, ben bile bunu biliyorum
But she’s devised some plan to stab him in the back
– Fakat o onu arkasından bıçaklamak için bazı planlar yaptı
Knife in hand, says the relationship’s hanging by a strand
– Elindeki bıçakla, ilişkinin bir iplikle asılı durduğunu söylüyor
So she’s been on the web lately
– Yani son zamanlarda bir ağın üzerindeydi
Says maybe she’ll be my Gwen Stacy, to spite her man
– Benim Gwen Stacy’im olabileceğini söylüyor, benimde onun Spider-Man’i
And I know she’s using me to try to play him, I don’t care
– Ve onu oynamaya çalışmak için beni kullandığını biliyorum, umurumda değil
Hi Suzanne, but I shoulda’ said “Bye Suzanne” after the first night, but tonight I am
– Merhaba Suzanne, Oysa ilk geceden sonra hoşçakal Susanne demiştim, ama bu gece ben
I’ve been a liar, been a thief
– Ben bir yalancıydım, hırsızdım
Been a lover, been a cheat
– Bir aşıktım, bir hileci
All my sins need holy water, feel it washin’ over me
– Bütün günahlarımın kutsal suya ihtiyacı var, beni yıkadıklarını hissediyorum
Oh, little one, I don’t want to admit to something
– Oh, ufaklık, bir şeyi kabul etmek istemiyorum
If all it’s gonna cause is pain
– Bütün bunlar acıya sebep olacaksa
Truth in my lies right now are falling like the rain
– Yalanlarımdaki gerçek şu anda yağmur gibi düşüyor
So let the river run
– Öyleyse nehrin koşmasına izin ver
One night stand turned into night stayin’
– Tek gecelik ilişkiyken, devam eden ilişkiye dönüştü
He was calling so might scram, now we hug tight and
– Çekip gitmek zor olabilir diye arıyordu, şimdi sıkıca sarıldık ve
He found out, now she feels deserted and used
– Olayı çözdü, şimdi kendini terk edilmiş ve kullanılmış gibi hissediyor
‘Cause he left, so what? He did it first to her too
– Gitmesine neden oldu, peki ne oldu? Ona da ilk kadına yaptığını yaptı
Now how am I supposed to tell this girl that we’re through?
– Şimdi bu kıza bittiğini nasıl söylemem gerekiyor?
It’s hard to find the words, I’m aloof, nervous, ensued
– Kelimeleri bulmak zor, ben ilgisiz biriyim, gerginim
And witnessed you hurt but what you deserve is the truth
– Ve acına tanıklık ettim, ama gerçeği hak ediyorsun
Don’t take it personal, I just can’t say this in person to you
– Kişisel algılama, sadece bunu sana şahsen söyleyemem
So I revert to the studio like Hole In The Wall diners
– Bu yüzden stüdyoyu ucuz bir yemek dükkanına çevirdim
Don’t have to be reserved in a booth
– Bir kabin içinde saklanmak zorunda değilsin
I just feel like the person who I’m turnin’ into is
– Dönüştüğüm kişinin geri dönüşü olmayan biri gibi olduğunu hissediyorum
Irreversible, I preyed on you like it’s church at the pew
– Kilise sırasındaki insanlar gibi sana dua ettim
And now that I got you I don’t want you
– Ve şimdi sana sahip olduğum için seni istemiyorum
Took advantage of my thirst to pursue
– Arzularımı tatmin etmek için senden faydalandım
Why do I do this dirt that I do?
– Yaptığım bu kalleşliği neden mi yaptım?
Get on my soapbox and preach, my sermon in speech
– Sokak kürsüsünün üzerine çık ve anlat, söylerim ve öğütlerim
Detergent and bleach is burned in the womb
– Deterjan ve ağırıtıcı yarayı yakıyor
‘Cause now with her in the womb, we can’t bring her in this world,
– Çünkü şu anda rahminin içinde, onu bu dünyaya getiremiyoruz
Shoulda’ knew to use protection ‘fore I bit into your forbidden fruit
– İlişkiye girmeden önce korunmam gerektiğini bilseydim
Fuck!
– s*ktir
I’ve been a liar, been a thief
– Ben bir yalancıydım, hırsızdım
Been a lover, been a cheat
– Bir aşıktım, bir hileci
All my sins need holy water, feel it washin’ over me
– Bütün günahlarımın kutsal suya ihtiyacı var, beni yıkadıklarını hissediyorum
Oh, little one, I don’t want to admit to something
– Oh, ufaklık, bir şeyi kabul etmek istemiyorum
If all it’s gonna cause is pain
– Bütün bunlar acıya sebep olacaksa
Truth in my lies right now are falling like the rain
– Yalanlarımdaki gerçek şu anda yağmur gibi düşüyor
So let the river run
– Öyleyse nehrin koşmasına izin ver
My name’s (ooh), my name’s (ooh)
– İsmim (ahh) ismim (ahh)
Denver (ooh), river run
– Denver (ahh) akan nehir
Call me (ooh), call me (ooh)
– Söyle bana (ahh) söyle bana (ahh)
River (ooh), we’ll let the river run
– Nehir (ahh), Nehrin akmasına izin vereceğiz
Always the bride’s maid, never “The bride, hey!”
– Daimi nedime, asla ” Gelin ” değil
Fuck can I say? If life was a highway
– Ne sikim diyebilirim ki? Eğer hayat bir otoban olsaydı
The seat was an enclave I’d be swerving in five lanes
– Koltuk yerleşim bölgesi olurdu, bense beş şerit halinde ilerlerdim
Speeds at a high rate, like I’m sliding on ice maybe
– Yüksek hızda süratlanırdım, buzda kayar gibi, belki de
That’s what I made, that came at you sideways
– Bu yüzden sana yanlamasına gelmiş olabilirim
I can’t keep my lies straight,
– Yalanlarımı düzgün uyduramam
What I made, you terminate my baby
– Seninle bitirmemin nedeni de bu bebeğim
This love triangle, left us in a wreck tangled
– Bu aşk üçgeni bizi batırdı, arap-saçına döndü
What else can I say? It was fun for a while
– Daha başka ne diyebilirim ki? Bu bir süre boyunca eğlenceliydi
Bet I really would’ve loved your smile
– Bahse girerim ki gülümsemeni isterdim
Didn’t really wanna abort, but fuck it,
– Çocuğu düşürmeni gerçekten istememiştim ama siktir et
what’s one more lie to tell an unborn child?
– Doğmamış bir çocuğa söylemek için bir yalandan daha fazla ne olabilir ki?
I’ve been a liar, been a thief
– Ben bir yalancıydım, hırsızdım
Been a lover, been a cheat
– Bir aşıktım, bir hileci
All my sins need holy water, feel it washin’ over me
– Bütün günahlarımın kutsal suya ihtiyacı var, beni yıkadıklarını hissediyorum
Oh, little one, I don’t want to admit to something
– Oh, ufaklık, bir şeyi kabul etmek istemiyorum
If all it’s gonna cause is pain
– Bütün bunlar acıya sebep olacaksa
Truth in my lies right now are falling like the rain
– Yalanlarımdaki gerçek şu anda yağmur gibi düşüyor
So let the river run
– Öyleyse nehrin koşmasına izin ver
Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.