Sometimes I wish you knew
– Bazen keşke bilseydin.
But I disguise the truth
– Ama gerçeği gizliyorum.
I say I’m happy but I’m still stuck on us, mm-mm-mm
– Mutlu olduğumu söylüyorum, ama hala bize takılıyorum, mm-mm-mm
Does your mind play this game too?
– Zihnin de bu oyunu oynuyor mu?
Think ’bout me and you
– Beni ve seni düşün
I guess I’ll just pretend, until it all makes sense
– Sanırım her şey mantıklı olana kadar rol yapacağım.
Hm-mm-hm, hmm-hmm
– Hm-mm-HM, hmm-hmm
See you face to face, I’m thinking ’bout the days we used to be
– Yüz yüze görüşürüz, eskiden olduğumuz günleri düşünüyorum.
But I can’t make a scene, but I can’t make a scene
– Ama bir sahne yapamıyorum, ama bir sahne yapamıyorum
See you face to face, I’m thinking ’bout the days we used to be
– Yüz yüze görüşürüz, eskiden olduğumuz günleri düşünüyorum.
But I can’t make a scene, but I can’t make a scene
– Ama bir sahne yapamıyorum, ama bir sahne yapamıyorum
Like I want you
– Seni istediğim gibi
You, ooh, ooh
– Sen, ooh, ooh
Even if it’s true, ooh
– Doğru olsa bile, ooh
Ooh-ooh-ooh
– Ooh-ooh-ooh
Even if it’s true
– Doğru olsa bile
I guess it’s overdue
– Zamanı geldi sanırım
Tell me your point of view
– Bana bakış açını söyle
Tell me am I to blame?
– Söyle bana, suçlu ben miyim?
You’re so good with change, hm-hm-mm
– Değişim konusunda çok iyisin, hm-hm-mm
A table set for two
– İki kişilik bir masa seti
You got me waitin’ but you ain’t comin’ through
– Beni bekliyordun ama gelmiyorsun.
Try to stay patient but gotta face the truth, mm-mm-mm
– Sabırlı olmaya çalış ama gerçekle yüzleşmelisin, mm-mm-mm
Oh, woah-woah
– Oh, woah-woah
See you face to face (see you face to face)
– Yüz yüze görüşürüz (yüz yüze görüşürüz)
I’m thinking ’bout the days we used to be (I’m thinking ’bout the days)
– Eskiden olduğumuz günleri düşünüyorum (günleri düşünüyorum)
But I can’t make a scene (no, I can’t make a scene)
– Ama bir sahne yapamam (hayır, bir sahne yapamam)
But I can’t make a scene (no, no, no, no, oh)
– Ama bir sahne yapamam (hayır, hayır, hayır, hayır, oh)
See you face to face (see you face)
– Yüz yüze görüşürüz (yüz yüze görüşürüz)
I’m thinking ’bout the days we used to be (oh-oh)
– Eskiden olduğumuz günleri düşünüyorum (oh-oh)
But I can’t make a scene (no, no-no, no-no)
– Ama bir sahne yapamam (hayır, hayır-hayır, hayır-hayır)
But I can’t make a scene
– Ama olay çıkaramıyorum.
Like I want you
– Seni istediğim gibi
You, ooh, ooh
– Sen, ooh, ooh
Even if it’s true, ooh (even if it’s true)
– Doğru olsa bile, ooh (doğru olsa bile)
Ooh-ooh-ooh (you, babe)
– Ooh-ooh-ooh (sen, bebeğim)
Even if it’s true
– Doğru olsa bile
There’s no reason to believe I’ll save us now
– Bizi kurtaracağıma inanmak için bir sebep yok.
But if you really love me say it now
– Ama beni gerçekten seviyorsan şimdi söyle.
Why is it so hard to figure out?
– Neden anlamak bu kadar zor mu?
I need you every day, believe me when I say it
– Her gün sana ihtiyacım var, söylediğimde inan bana
Like I want you
– Seni istediğim gibi
You, ooh, ooh
– Sen, ooh, ooh
Even if it’s true, ooh
– Doğru olsa bile, ooh
Ooh-ooh-ooh
– Ooh-ooh-ooh
Even if it’s true
– Doğru olsa bile
Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.