Et dans le noir, derrière le brouillard, j’entends ce piano chanter
– Ve karanlıkta, sisin arkasında, bu piyanonun şarkı söylediğini duyuyorum
Chanter l’espoir, l’envie de croire, qu’on peut tout réinventer
– Şarkı söyleme umudu, her şeyi yeniden icat edebileceğimize inanma arzusu
Alors je joins ma voix encore une fois pour tenir dans l’orage
– Bu yüzden fırtınada durmak için tekrar sesime katılıyorum
Je joins ma voix encore une fois pour trouver le courage
– Cesaretimi bulmak için bir kez daha sesime katılıyorum
Y a pas d’recette, pour supporter les épreuves
– Denemelere katlanmak için bir reçete yok
Remonter l’cours des fleuves, quand les tragédies pleuvent
– Trajediler yağmur yağdığında nehirlerin akışına çıkmak
Y a pas d’recette, pour encaisser les drames
– Dramaları bozdurmak için bir reçete yok
Franchir les mers à la rame, quand l’horreur te fait du charme
– Korku sizi büyüleyici hale getirdiğinde denizleri kürekle geçin
Y a pas de recette, quand t’en avais pas non plus
– Sen de yokken tarif yok.
Personne t’avait prévenu, tu t’es battu comme t’as pu
– Kimse seni uyarmadı, elinden geldiğince sıkı savaştın.
Y a pas de recette, quand l’enfer te sers la main
– Cehennem size yardımcı olduğunda tarif yok
Abandonner c’est humain, l’avenir c’est loin
– Vazgeçmek insandır, gelecek çok uzaktır
Mais tu t’es mise à chanter, même pas par choix
– Ama şarkı söylemeye başladın, kendi isteğinle bile değil
Comme à chaque chute, à chaque fois, ça c’est imposé à toi
– Her sonbaharda olduğu gibi, her zaman, bu size empoze edilir
Chanter, comme un enfant surpris, comme un instinct d’survie, comme un instant d’furie
– Şaşkın bir çocuk gibi şarkı söylemek, hayatta kalma içgüdüsü gibi, bir öfke anı gibi
Chanter pour accepter, exprimer, résister, avancer, progresser, exister
– Kabul etmek, şarkı söylemek, ifade, karşı, önceden, ilerleme var
Chanter comme une résilience, une délivrance
– Bir esneklik, bir kurtuluş olarak şarkı söylemek
Chanter comme une évidence
– Bir no-brainer gibi şarkı
Et dans le noir, derrière le brouillard, j’entends ce piano chanter
– Ve karanlıkta, sisin arkasında, bu piyanonun şarkı söylediğini duyuyorum
Chanter l’espoir, l’envie de croire, qu’on peut tout réinventer
– Şarkı söyleme umudu, her şeyi yeniden icat edebileceğimize inanma arzusu
Alors je joins ma voix encore une fois pour tenir dans l’orage
– Bu yüzden fırtınada durmak için tekrar sesime katılıyorum
Je joins ma voix encore une fois pour trouver le courage
– Cesaretimi bulmak için bir kez daha sesime katılıyorum
À quel moment, tu comprends qu’c’est ton truc?
– Bunun senin işin olduğunu hangi noktada anlıyorsun?
Que la musique revient pour t’relever de chaque chute
– Müzik her sonbaharda sizi kaldırmak için geri dönsün
À quel moment, tu sais qu’elle est ta boussole?
– Pusulan olduğunu ne zaman biliyorsun?
Quand la vie te punis, la musique te console
– Hayat seni cezalandırdığında, müzik seni rahatlatır
À quel moment, ce piano a chanté?
– O piyano ne zaman şarkı söyledi?
Ses accords t’ont hanté, ont choyé ta santé
– Anlaşmaları sizi rahatsız etti, sağlığınızı şımarttı
À quel moment, il est ta respiration?
– Nefesin hangi noktada?
Et à quel moment, on en fait une chanson?
– Ve ne zaman bir şarkı yapacağız?
Si je me sens comme une enfant, j’ai déjà eu plusieurs vies
– Eğer bir çocuk gibi hissedersem, o zaman zaten birkaç hayatım vardı
Je peux regarder devant, en chantant ce qu’on m’a pris
– Benden Alınanları söyleyerek sabırsızlıkla bekleyebilirim.
Moi aussi, j’ai connu une sorte brouillard et j’ai entendu ce piano au loin
– Ben de bir tür sis yaşadım ve bu piyanoyu uzaktan duydum
Et moi aussi, sans vraiment le prévoir, naturellement ma voix la rejoint
– Ve ben de, gerçekten öngörmeden, doğal olarak sesim ona katılır
On a pas du tout les mêmes histoires, mais finalement quelques points communs
– Aynı hikayelere sahip değiliz, ama sonunda bazı ortak noktalarımız var
Comme un air de force oratoire, j’écris, tu chantes, le brouillard est bien loin
– Hitabet gücünün havası gibi, yazıyorum, şarkı söylüyorsun, sis çok uzakta
Et dans le noir, derrière le brouillard, j’entends ce piano chanter
– Ve karanlıkta, sisin arkasında, bu piyanonun şarkı söylediğini duyuyorum
Chanter l’espoir, l’envie de croire, qu’on peut tout réinventer
– Şarkı söyleme umudu, her şeyi yeniden icat edebileceğimize inanma arzusu
Alors je joins ma voix encore une fois pour tenir dans l’orage
– Bu yüzden fırtınada durmak için tekrar sesime katılıyorum
Je joins ma voix encore une fois pour trouver le courage
– Cesaretimi bulmak için bir kez daha sesime katılıyorum
Grand Corps Malade & Louane – Derrière le brouillard Fransızca Sözleri Türkçe Anlamları
yazarı:
Etiketler:
Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.