You were riding your bike to the sound of “It’s No Big Deal”
– “Büyütülecek bir şey Değil” sesine kadar bisiklet sürüyordun.
And you’re trying to lift off the ground on those old two wheels
– Ve sen o eski iki tekerleğin üzerinde yerden kalkmaya çalışıyorsun.
Nothing ’bout the way that you were treated ever seemed especially alarming ’til now
– Şu ana kadar sana nasıl davranıldığına dair hiçbir şey endişe verici görünmüyordu.
So you tie up your hair and you smile like it’s no big deal
– Saçlarını bağlayıp, büyütülecek bir şey yokmuş gibi gülümsüyorsun.
You can let it go
– Gitmesine izin verebilirsin.
You can throw a party full of everyone you know
– Tanıdığın herkesle dolu bir parti düzenleyebilirsin.
And not invite your family ’cause they never showed you love
– Ve aileni davet etme çünkü sana hiç sevgi göstermediler.
You don’t have to be sorry for leaving and growing up, mmh
– Ayrılıp büyüdüğün için üzülmene gerek yok, mmh
Matilda, you talk of the pain like it’s all alright
– Matilda, acıdan her şey yolundaymış gibi bahsediyorsun.
But I know that you feel like a piece of you’s dead insidе
– Ama içinde bir parçan ölmüş gibi hissettiğini biliyorum.
You showed me a power that is strong enough to bring sun to the darkest days
– Bana güneşi en karanlık günlere getirecek kadar güçlü bir güç gösterdin.
It’s none of my business, but it’s just been on my mind
– Beni ilgilendirmez, ama sadece aklımdaydı.
You can let it go
– Gitmesine izin verebilirsin.
You can throw a party full of everyone you know
– Tanıdığın herkesle dolu bir parti düzenleyebilirsin.
And not invite your family ’cause they never showed you love
– Ve aileni davet etme çünkü sana hiç sevgi göstermediler.
You don’t have to be sorry for leaving and growing up
– Ayrılıp büyüdüğün için üzülmene gerek yok.
You can see the world, following the seasons
– Mevsimleri takip ederek dünyayı görebilirsiniz.
Anywhere you go, you don’t need a reason
– Nereye gidersen git, bir nedene ihtiyacın yok.
‘Cause they never showed you love
– Çünkü sana hiç sevgi göstermediler.
You don’t have to be sorry for doing it on your own
– Kendi başına yaptığın için üzülmene gerek yok.
You’re just in time, make your tea and your toast
– Tam zamanında geldin, çayını ve tostunu hazırla.
You framed all your posters and dyed your clothes, ooh
– Tüm posterlerini çerçeveledin ve kıyafetlerini boyadın, ooh
You don’t have to go
– Gitmek zorunda değilsin
You don’t have to go home
– Eve gitmek zorunda değilsin
Oh, there’s a long way to go
– Oh, gidecek çok yol var
I don’t believe that time will change your mind
– Zamanın fikrini değiştireceğine inanmıyorum.
In other words, I know
– Başka bir deyişle, biliyorum
They won’t hurt you anymore
– Artık sana zarar vermeyecekler.
As long as you can let them go
– Onları bırakabildiğin sürece
You can let it go
– Gitmesine izin verebilirsin.
You can throw a party full of everyone you know
– Tanıdığın herkesle dolu bir parti düzenleyebilirsin.
You can start a family who will always show you love
– Size her zaman sevginizi gösterecek bir aile kurabilirsiniz
You don’t have to be sorry for doing it on your own
– Kendi başına yaptığın için üzülmene gerek yok.
You can let it go
– Gitmesine izin verebilirsin.
You can throw a party full of everyone you know
– Tanıdığın herkesle dolu bir parti düzenleyebilirsin.
You can start a family who will always show you love
– Size her zaman sevginizi gösterecek bir aile kurabilirsiniz
You don’t have to be sorry, no
– Üzülmene gerek yok, hayır
Harry Styles – Matilda İngilizce Şarkı Sözleri Türkçe Anlamları
yazarı:
Etiketler:
Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.