Whip fit four or ifve in it
– Kırbaç uygun dört veya ifve içinde
GPS, so you’re not misguided (hey, hey)
– GPS, yani yanlış yönlendirilmiyorsun (hey, hey)
Internet Money, bitch
– İnternet Parası, kaltak
Uh (yeah), hey (yeah)
– Ah (evet), hey (evet)
Pull up in a whip, fit four or five in it (five in it)
– Bir kamçıyla yukarı çekin, içine dört veya beş tane yerleştirin (içine beş tane)
GPS, so you’re not misguided (guided)
– GPS, bu yüzden yanlış yönlendirilmiyorsunuz (yönlendiriliyorsunuz)
Run with me, you can go where the sky is
– Benimle koş, gökyüzünün olduğu yere gidebilirsin
Tell me what you want, girl, don’t be silent (hey, hey)
– Bana ne istediğini söyle kızım, sessiz olma (hey, hey)
When you with me, girl, you feel enlightened (ooh)
– Benimle olduğun zaman, kız, aydınlanmış hissediyorsun (ooh)
Don’t be scared, baby, don’t be frightened (oh, oh)
– Korkma bebeğim, korkma (oh, oh)
Rollin’ up the dope, baby, I get the highest (oh)
– Uyuşturucuyu topluyorum bebeğim, en yükseği alıyorum (oh)
I said don’t hold back, just enjoy the ride
– Geri durma dedim, sadece yolculuğun tadını çıkar
Thrustin’, doin’ it right
– İtiyorum, doğru yapıyorum
I know a nigga can be so connivin’ (deprivin’)
– Bir zencinin bu kadar dolandırıcı olabileceğini biliyorum (mahrum)
I need your attention undivided (‘vided)
– Dikkatinize bölünmemiş ihtiyacım var (‘vided)
You want the vibe, I can provide it (provide it)
– Vibe istiyorsun, sağlayabilirim (sağla)
Thrustin’, thrustin’ (thrustin’)
– İtme, itme (itme)
Bustin’, she bustin’ (buss, buss it, buss it)
– Bustin’, o bustin’ (buss, buss ıt, buss ıt)
Pussy so good that I might sing (ooh)
– Kedi o kadar iyi ki şarkı söyleyebilirim (ooh)
He a PYT, she a young hot thing
– O bir PYT, o genç seksi bir şey
Got me thrustin’, the thrust got her bustin’
– Beni itti, itti onu yakaladı
Got me surfin’ through the pussy like a jet-ski
– Beni bir jet ski gibi kedi ile sörf var
Banana-colored rims on the Bentley
– Bentley’de muz rengi jantlar
Got no key for the ignition, woah, woah, woah, woah
– Kontak anahtarı yok, woah, woah, woah, woah
Made our own religion, our own rules
– Kendi dinimizi, kendi kurallarımızı oluşturduk
Made our own religion, our own rules
– Kendi dinimizi, kendi kurallarımızı oluşturduk
I bought her fresh pearls and Chanel Coco
– Ona taze inciler ve Chanel Coco aldım
Whatever we gon’ do, don’t irk my soul
– Ne yaparsak yapalım, ruhumu rahatsız etme.
Goin’ beyond, beyond, beyond (goin’ beyond)
– Öteye, öteye, öteye gitmek (goin’ beyond)
Goin’ beyond, beyond, beyond (goin’ beyond)
– Öteye, öteye, öteye gitmek (goin’ beyond)
Goin’ beyond, beyond, beyond (PYT)
– Ötesine, ötesine, ötesine gitmek (PYT)
I done took one off the bench and turned her to a starter
– Birini tezgahtan çıkardım ve onu bir marş motoruna çevirdim
Changin’ my rings for the quarters (woah, Freebandz)
– Çeyrekler için yüzüklerimi değiştiriyorum (woah, Freebandz)
I ain’t fallin’, but I love that body (I love that)
– Düşmüyorum ama o bedeni seviyorum (onu seviyorum)
I ain’t fallin’, but I love me a hottie
– Düşmüyorum, ama kendimi seksi seviyorum
Trust me, don’t think about it
– İnan bana, bunu düşünme.
Cross me, don’t think about it
– Beni geç, bunu düşünme.
Thrustin’, doin’ it right
– İtiyorum, doğru yapıyorum
I know a nigga can be so conniving (deprivin’)
– Bir zencinin bu kadar aldatıcı olabileceğini biliyorum (mahrum)
I need your attention undivided (‘vided)
– Dikkatinize bölünmemiş ihtiyacım var (‘vided)
You want the vibe, I can provide it (provide it)
– Vibe istiyorsun, sağlayabilirim (sağla)
Thrustin’, thrustin’ (thrustin’)
– İtme, itme (itme)
Bustin’, she bustin’ (buss, buss it, buss it)
– Bustin’, o bustin’ (buss, buss ıt, buss ıt)
Pussy so good that I might sing (ooh)
– Kedi o kadar iyi ki şarkı söyleyebilirim (ooh)
He a PYT, she a young hot thing
– O bir PYT, o genç seksi bir şey
I’m lustin’, so follow me (yeah)
– Şehvetliyim, o yüzden beni takip et (evet)
Gyal feisty, shawty feisty (hey)
– Gyal alıngan, hatun alıngan (hey)
And she high class, so that’s pricey (pricey)
– Ve o yüksek sınıf, bu yüzden pahalı (pahalı)
This a big, big, big one right here
– Bu büyük, büyük, büyük bir tane.
Ya dig what I’m sayin’? This massive
– Söylediklerimi anlıyor musun? Bu büyük
I fuck her so good that she charge a small fee (Global)
– Onu o kadar iyi beceriyorum ki küçük bir ücret alıyor (Global)
Internet Money – Thrusting (feat. Swae Lee & Future) İngilizce Şarkı Sözleri Türkçe Anlamları
yazarı:
Etiketler:
Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.