Ik heb nachtenlang hier naar plafond gekeken
– Geceleri burada tavana bakarak geçirdim.
Was die tijd nog zonder fans of niet met volgers leefde
– O zamanlar hala hayransız mıydı yoksa takipçilerle yaşamıyor muydu
Geen vooruitzicht wat we morgen deden
– Yaptığımız hiçbir umudu yarın
Hoogbegaafd ondanks we weinig kans op school hier kregen
– Okulda çok az şansımız olmasına rağmen yetenekliydik.
Van m’n mattie m’n eerste loop gekregen
– Mattie’m bana ilk koşumu yaptı.
M’n eerste ton was net een millie, ik had de hoop weer even
– İlk tonum millie gibiydi, yine umudum vardı.
Ik geef alleen het gene wat ze mogen weten
– Onlara bilmeleri gerekenleri veriyorum.
Ter voorberеiding van een klus, terwijl ze showtjes gеven
– Bir işe hazırlanırken, gösteri yaparken
We presteren met druk
– Baskı ile gerçekleştiriyoruz
Misschien ging het goed fout, maar hield de hoop dat het lukt
– Belki işler ters gitti, ama işe yarayacağını ummaya devam etti
Voor al m’n jongens buiten die de hoop nog in zichzelf hebben
– Dışarıda hala kendi içinde umutları olan tüm çocuklarım için
Blijf hem doorzetten, ik ben bewijs dat het lukt
– Devam et, işe yaradığının kanıtıyım.
Lukt het mij, dan lukt het jou
– Eğer ben bunu yapabiliyorsam, bunu yapabilirsin.
Geloof mij en het lukt
– İnan bana ve işe yarıyor
Heb geslapen op de grond en gewerkt hier met druk
– Yerde uyudum ve burada baskı altında çalıştım.
Al dat geld is maar papier, ik zoek alleen nog naar rust
– Bütün o para sadece kağıt, sadece huzur arıyorum
Zoek alleen nog maar een beetje tot de dag dat ik vlucht
– Koştuğum güne kadar biraz ara.
Ik weet niets van morgen, alleen van vandaag
– Yarın hakkında hiçbir şey bilmiyorum, sadece bugün hakkında
Gevormd door de schaduw, het moest zo gaan
– Gölgenin şekillendirdiği, böyle olmalıydı.
Het moest zo gaan
– Böyle olmak zorundaydı.
Het is koud voor situaties, maar de blok die ze heet
– Durumlar için soğuk, ama aradığı blok
Al dat geld is maar papier en neemt het morgen niet mee
– Bütün o para sadece kağıt ve yarın almayacak.
Ik ben en man, ik kom van buiten en heb ook zonder geleefd
– Ben bir erkeğim, dışarıdan geliyorum ve onsuz yaşadım.
We doen het morgen nog steeds
– Yarın hala yapıyoruz.
Ik zie wel later wat je doet bro
– Ne yapacağına sonra bakarım kardeşim.
We zijn gevormd door de schade, maar het moest zo
– Hasar bizi şekillendirdi, ama böyle olmalıydı.
Ik kennen dagen samen in de regen
– Gün birlikte yağmurda biliyorum
Ik heb geslapen op de grond, maar waarschijnlijk brood moest zo
– Yerde uyudum, ama muhtemelen ekmek öyle olmalıydı
Bro waarschijnlijk moest het zo gaan
– Kardeşim muhtemelen böyle olmalıydı.
Ik zeg jongens wouden graag die nu dood gaan
– Çocuklar şimdi ölmeyi çok ister diyorum.
IDV die zei me,
– IDV bana kim söyledi,
“KA je moet doorgaan, wat je wil bereiken ga je halen bro”
– “KA devam etmelisin, başarmak istediğin şeyi alacaksın kardeşim”
Al dat geld dat ik blow en waarschijnlijk niet zo slim is
– Patladığım onca para ve muhtemelen o kadar da zeki değilim.
Pure compensatie, van die noodzaak
– Bu zorunluluğun saf tazminatı
Ik jaag er tien doorheen hier in de Hooftstraat
– Hooftstraat’ta buradan on tane geçeceğim.
Het is nog iets voor twaalf, denk dat Moeman weer bij Joost slaapt
– Gece yarısından biraz önce, Moeman’ın yine Joost’ta uyuduğunu düşün.
Was die tijd zonder ketchup of zei,
– O zaman ketçapsız mıydı yoksa,
“KA let maar op, dit is de kracht die mij hier groot maakt”
– “Görüyorsun, beni burada harika yapan güç bu.”
Die tijd dat ik Esko nog zag strijden bij Van Klasse
– O zaman Esko’nun Van Klasse’de dövüştüğünü gördüm.
Nu belt die man me op van, “Ka let op, ik kom boos aan”
– Şimdi bu adam beni çağırıyor, “Bak, kızgın geliyorum.”
M’n hoofd was op iets anders, was nog zoekend
– Kafam başka bir yerdeydi, hala arıyordu.
Ik heb dagen moeten zwoegen
– Gün emekçi oldum.
Al die jongens hiero naast me heb ik hoog staan
– Yanımdaki bütün o oğlanlar yükseklerde duruyorum.
Ik heb geen principes laten vallen
– Prensiplerimi düşürmedim.
Ik heb m’n gezicht hier niet verbrand
– Burada yüzümü yakmadım.
Ik heb gestreden voor dit alles, kan je zeggen ik ben man
– Bütün bunlar için savaştım, erkek olduğumu söyleyebilirsin.
Ik weet niets van morgen, alleen van vandaag
– Yarın hakkında hiçbir şey bilmiyorum, sadece bugün hakkında
Gevormd door de schaduw, het moest zo gaan
– Gölgenin şekillendirdiği, böyle olmalıydı.
Het moest zo gaan
– Böyle olmak zorundaydı.
Ik weet niets van morgen, alleen van vandaag
– Yarın hakkında hiçbir şey bilmiyorum, sadece bugün hakkında
Ik zie wel later wat je doet bro
– Ne yapacağına sonra bakarım kardeşim.
We zijn gevormd door de schade, maar het moest zo
– Hasar bizi şekillendirdi, ama böyle olmalıydı.
Gevormd door de schaduw, het moest zo gaan
– Gölgenin şekillendirdiği, böyle olmalıydı.
Ik kennen dagen samen in de regen
– Gün birlikte yağmurda biliyorum
Ik heb geslapen op de grond, maar waarschijnlijk brood moest zo
– Yerde uyudum, ama muhtemelen ekmek öyle olmalıydı
Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.