One more time
– Bir kez daha
Let’s say you give me one more time
– Diyelim ki bana bir kez daha verdiniz.
One last chance to speak again
– Tekrar konuşmak için son bir şans
Let’s start from what we left unsaid
– Söylenmemiş bıraktığımız şeyden başlayalım
And here we go
– Ve işte başlıyoruz
Brave enough to go climbing a wall so high
– Bu kadar yüksek bir duvara tırmanacak kadar cesur
That no sunlight is seen through winter
– Kış boyunca güneş ışığı görülmez
Brave enough to go travelling around the world
– Dünya çapında seyahat etmek için yeterince cesur
Without money to eat or sleep for
– Yemek ya da uyumak için para olmadan
Seeing what you can do with your hands and feet
– Elleriniz ve ayaklarınızla neler yapabileceğinizi görmek
I feel there is no question about it
– Bu konuda hiçbir soru olmadığını hissediyorum
Almost any thing you can imagine, almost any goal, you will get there
– Hayal edebileceğiniz hemen hemen her şey, hemen hemen her hedef, oraya ulaşacaksınız
I wish you had been more of a talker
– Keşke daha çok konuşkan olsaydın.
Not the kind that is just flapping his lips
– Sadece dudaklarını çırpan türden değil
And not the kind that looks away
– Ve uzaklara bakan türden değil
But learns through his eyes when somеbody is watching
– Ama birisi onu izlediğinde gözlerinden öğrenir
Maybe you could’ve told me
– Belki bana söyleyebilirdin.
There was the world on those shoulders that needed lifting
– Bu omuzlarda kaldırılması gereken bir dünya vardı
Maybe I could have helped you with that
– Belki bu konuda sana yardım edebilirdim.
The weight is not easy, I know,
– Ağırlık kolay değil, biliyorum,
But you never know
– Ama asla bilemezsin
I thought your shoes were good
– Ayakkabılarının iyi olduğunu sanıyordum.
I thought they would take you to the end of any road
– Seni herhangi bir yolun sonuna götüreceklerini düşündüm.
I thought your back was strong
– Sırtının güçlü olduğunu sanıyordum.
I should have carried you to the top of the rocky trail
– Seni kayalık yolun tepesine götürmeliydim.
I should have carried you to the top of the rocky trail
– Seni kayalık yolun tepesine götürmeliydim.
How am I to know about your problems and your load?
– Sorunlarınızı ve yükünüzü nasıl bilebilirim?
I am blind to what you show
– Gösterdiğin şeye körüm
I am waiting to be told, I never ask
– Söylenmeyi bekliyorum, asla sormuyorum
How am I to know about your problems and your load?
– Sorunlarınızı ve yükünüzü nasıl bilebilirim?
I am blind to what you show
– Gösterdiğin şeye körüm
I am waiting to be told, I never ask
– Söylenmeyi bekliyorum, asla sormuyorum
Kings of Convenience – Rocky Trail İngilizce Şarkı Sözleri Türkçe Anlamları
yazarı:
Etiketler:
Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.