Lacrim Feat. Léa Castel – Les Amis Fransızca Şarkı Sözleri Türkçe Anlamları

Moi quand tu saignes, je saigne
– Sen kanadığında ben kanarım.
Moi quand tu saignes, je saigne
– Sen kanadığında ben kanarım.
Les larmes pleines de regrets, les yeux vers le ciel
– Pişmanlık dolu gözyaşları, gökyüzüne gözler
À fixer le soleil, on brûle ses rêves
– Güneşe bakarken, hayallerimizi yakıyoruz
Dis moi combien restent quand la vie t’achève?
– Söyle bana, hayatın sona erdiğinde kaç kişi kaldı?
Moi quand tu saignes je saigne
– Sen kanadığında ben kanarım
Moi quand tu saignes je saigne
– Sen kanadığında ben kanarım

Si t’as pas tes repères, y’a pas que la boussole
– Eğer rulmanlarınız yoksa, bu sadece pusula değil
Et tu verras au fil du temps qu’on ne s’enterre pas tout seul
– Zamanla göreceksin ki kendimizi kendi başımıza gömmeyeceğiz.
Bout de seum, garé, sur le parking
– Seum’un sonu, park edilmiş, otoparkta
Deux heures du mat’ on part à Cannes, prends l’autoroute on tartine, ouais
– Sabah saat ikide Cannes’a gidiyoruz, otoyola gidiyoruz, kadeh kaldırıyoruz, evet
T’es bien avec lui, il est bien avec toi
– Sen onunla iyisin, o seninle iyi
Pour ça faut partager autant de défaites que de victoires
– Birçok yenilgiler payı olduğunu zaferler gibi
Si vous vous faites la gueule, ne continuez pas
– Kendine surat asıyorsan, devam etme.
Parce qu’au fond tu sais qu’il n’est pas bien quand tu ne l’es pas
– Çünkü derinlerde sen yokken onun iyi olmadığını biliyorsun.
Il suffit d’un petit problème, et la machette parle
– Tek gereken küçük bir sorun ve pala konuşuyor.
Vous comptez l’un sur l’autre, l’oseille ne vous achète pas
– Birbirinize güveniyorsunuz, kuzukulağı sizi satın almıyor.
Un bon point positif dans ce monde de batard
– Bu piç dünyasında iyi bir olumlu nokta
La fusion d’une vraie confiance peut vous rendre imbattable
– Gerçek güvenin birleşmesi sizi yenilmez yapabilir
Tu sais pour lui tu peux finir en sang
– Onun için kanla sonuçlanabileceğini biliyorsun.
Tellement partagés que vous avez même niqués des meufs ensemble
– O kadar paylaştın ki, birlikte piliçleri bile becerdin
Mais c’est un truc de fou, je viens juste d’y penser
– Ama bu çılgınca bir şey, sadece düşündüm.
Dans l’au-delà jugés différement mais pour le même péché
– Ahirette farklı yargılanır ama aynı günah için
Ta famille c’est la mienne, ma famille c’est la tienne
– Ailen benim, ailem senin.
Por la vida, por la muerte, c’est gravé dans la pierre, ouais
– Por la vida, por la muerte, taşa kurulmuş, evet
On restera dur, même si les vagues s’amènent
– Dalgalar gelse bile sert kalacağız.
Et si ta femme te trompe, c’est moi je lui nique sa mère
– Ve eğer karın seni aldatıyorsa, annesini siktiğim benim
C’est souvent dans la merde que les vrais liens se créer
– Çoğu zaman gerçek bağlantıların oluşturulduğu boktandır
Me baise pas, toi seul as les clefs de mon jardin secret
– Beni sikme, sadece gizli bahçemin anahtarları sende

Et si y’a un plan à faire, avec toi je l’enquille
– Ve eğer yapacak bir plan varsa, bunu seninle birlikte araştıracağım.
T’es chez les keufs, demain, j’peux dormir tranquille
– Yarın kefelerdesin, rahat uyuyabilirim.

Les larmes pleines de regrets, les yeux vers le ciel
– Pişmanlık dolu gözyaşları, gökyüzüne gözler
À fixer le soleil on brûle ses rêves
– Güneşe bakarken hayallerimizi yakıyoruz

Dis-moi combien restent quand la vie t’achève?
– Söyle bana, hayatın sona erdiğinde kaç kişi kaldı?
Et combien partent quand les peines se lèvent?
– Ve üzüntüler yükseldiğinde kaç kişi ayrılıyor?

Moi quand tu saignes je saigne
– Sen kanadığında ben kanarım
Moi quand tu saignes je saigne
– Sen kanadığında ben kanarım

Je payerai ton avocat, je me sentirai si seul
– Avukatına ödeyeceğim, kendimi çok yalnız hissedeceğim.
Que du soir au matin je me noierai dans la vodka
– Akşamdan sabaha kadar votkada boğulacağım.
Si y’a des ragots sur moi, je sais que tu prends mes patins
– Hakkımda dedikodu varsa, patenlerimi aldığını biliyorum.
Ils sont jaloux, on est pas, comme cette bande de catins
– Onlar kıskanıyor, biz değiliz, bu orospular gibi
Nique sa mère les chiens, c’est nous les plus fidèles
– Anasını sikeyim köpekler, biz en sadıkız
Tellement soif de sous ensemble qu’on veut racheter le Sofitel
– İç çamaşırına o kadar susadık ki Sofitel’i almak istiyoruz.
Je pourrai compter sur toi pour rincer mon cercueil
– Tabutumu yıkaman için sana güvenebilirim.
Si mon petit frère bouge de travers, mets lui deux baffes dans sa gueule
– Küçük kardeşim yana doğru hareket ederse, ağzına iki horoz koy
Arrosez la racine avant que la fleur se fanne
– Çiçek solmadan önce kökü sulayın
Pour moi un ami, ça vaut bien plus cher que toutes les femmes
– Benim için bir arkadaş tüm kadınlardan çok daha değerli

Ils ne feront jamais comme Domenech et Pirès
– Asla Domenech ve Pires gibi olmayacaklar.
Tu t’embrouilles avec quelqu’un, il rentre dedans direct
– Biriyle uğraşırsan, o da işin içine girer.
Respect envers ta mère il fera pareil avec tes mômes
– Annene saygı duy, çocuklarınla da aynısını yapacak.
Bourré tu sors de boîte, vous roulez, vous refaites le monde
– Sarhoşsun, kutudan çıkarsın, yuvarlanırsın, dünyayı yeniden yaratırsın
À ressasser l’enfance, à s’envoyer des vannes
– Çocukluğu yeniden yaşamak, arkadaş göndermek için
Gravé à tout jamais, Miloud et Younès de Rébéval, valeureux
– Sonsuza dek kazınmış, Miloud ve Younès de Rébéval, valeureux

À tout les mecs là, qui se regardent mal
– Dışarıdaki, birbirlerine kötü bakan herkese
Qui s’insultent gratuitement, qui se tirent dessus pour deux balles
– Birbirlerine bedavaya hakaret edenler, iki kurşun için birbirlerini vuranlar
Ça sert à rien
– Faydası yok
Et tout ceux qui sont du même quartier là
– Ve orada aynı mahalleden olan herkes
Ils se disent bonjour et s’insultent leurs mères dans le dos
– Birbirlerine merhaba diyorlar ve annelerini sırtlarından aşağılıyorlar.
Bande d’hypocrites
– Bir grup ikiyüzlü
Au lieu de marcher ensemble, ils préfèrent se mettre en sang
– Birlikte yürümek yerine kana karışmayı tercih ediyorlar.
Égoïste ils veulent tout pour eux, l’amitié nique sa mère
– Bencil onlar kendileri için her şeyi istiyorum, annesi ile dostluk
Essaye de porter cinq-cents kilo tout seul mon vieux, t’y arrive même pas
– Beş yüz kiloyu tek başına taşımaya çalış ihtiyar, bunu bile yapamazsın.
Alors qu’à dix c’est pas la même histoire
– On yaşındayken aynı hikaye değil
Moi, des amis, j’en ai peu, mais j’en ai
– Ben, arkadaşlarım, çok azım var, ama var
J’suis là pour eux, ils sont là pour moi, on attend pas de retour
– Onlar için buradayım, onlar benim için burada, geri dönüş beklemiyoruz
On se respecte, mutuellement, je demanderai jamais mon dû
– Birbirimize saygı duyuyoruz, karşılıklı olarak, asla hakkımı istemeyeceğim
Si t’as fait des choses pour moi mets jamais ça sur la table
– Eğer benim için bir şeyler yaptıysan bunu asla masaya koyma.
Si aujourd’hui je t’en veux, à toi ou à d’autres, c’est que j’ai mes raisons
– Bugün seni ya da başkalarını suçluyorsam, bunun sebebi sebeplerimin olması
Le coeur plus gros que le ventre, mais qu’une fois
– Kalp göbekten daha büyük, ama bu bir kez
J’suis toujours le même, Lacrim, ok
– Hala aynıyım, Lacrim, tamam mı?

Les larmes pleines de regrets, les yeux vers le ciel
– Pişmanlık dolu gözyaşları, gökyüzüne gözler
À fixer le soleil on brûle ses rêves
– Güneşe bakarken hayallerimizi yakıyoruz
Dis-moi combien restent quand la vie t’achève?
– Söyle bana, hayatın sona erdiğinde kaç kişi kaldı?
Et combien partent quand les peines se lèvent?
– Ve üzüntüler yükseldiğinde kaç kişi ayrılıyor?
Moi quand tu saignes je saigne
– Sen kanadığında ben kanarım
Moi quand tu saignes je saigne
– Sen kanadığında ben kanarım




Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Etiketler:

Yorumlar

Bir yanıt yazın