Luke Combs – Doin’ This İngilizce Şarkı Sözleri Türkçe Anlamları

Someone asked me once in an interview
– Birisi bir röportajda bana bir kez sordu
“What was growing up like, where’d you go to school?”
– “Nasıl büyüyordun, okula nereye gittin?”
“And what would you do if you weren’t doin’ this?”
– “Peki eğer ben bu işi olmasaydı ne yapardınız?”
I’d be drivin’ my first car, an old worn-out Dodge
– İlk arabamı kullanıyor olurdum, eski yıpranmış bir Dodge
Tryin’ to make rent with a dead end job, just makin’ due
– Çıkmaz bir işle kira kazanmaya çalışıyorum, sadece vadesini dolduruyorum.
With tips in a jar, my guitar and an old barstool
– Bir kavanozda ipuçları, gitarım ve eski bir bar taburesi ile

I’d have a Friday night crowd in the palm of my hand
– Avucumun içinde bir Cuma gecesi kalabalığı olurdu.
Cup of brown liquor, couple buddies in a band
– Bir fincan kahverengi likör, bir grupta iki arkadaş
Singin’ them same damn songs like I am now
– Aynı lanet şarkıları şimdi olduğum gibi söylüyorum.
I’d be feelin’ on fire on a hardwood stage
– Ahşap bir sahnede yanıyormuş gibi hissederdim.
Bright lights like lightning runnin’ through my veins
– Damarlarımda şimşek gibi parlak ışıklar akıyor
At the Grand Ole Opry or a show in some no-name town
– Grand Ole Opry’de ya da isimsiz bir kasabada bir şovda
I’d still be doin’ this if I wasn’t doin’ this
– Yine de eğer işi olmasaydı ben bu işi istiyorum

I’d still be the same guy they knew back in the day
– Eskiden hala tanıdıkları adam olurdum.
Who was burnin’ CDs just to give away
– Sırf vermek için CD yakan kimdi?
Payin’ his dues if I wasn’t doin’ this
– Eğer bunu yapmasaydım aidatını ödeyecekti.
Five deep in a van, head full of steam
– Bir minibüsün derinliklerinde beş, buhar dolu kafa
Hot on the heels of my neon dreams maybe comin’ true
– Neon rüyalarımın topuklarında sıcak belki de gerçek oluyor
Livin’ this life just like I was born to do
– Bu hayatı yaşamak için doğduğum gibi yaşamak

I’d have a Friday night crowd in the palm of my hand
– Avucumun içinde bir Cuma gecesi kalabalığı olurdu.
Cup of brown liquor, couple buddies in a band
– Bir fincan kahverengi likör, bir grupta iki arkadaş
Singin’ them same damn songs like I am now
– Aynı lanet şarkıları şimdi olduğum gibi söylüyorum.
I’d be feelin’ on fire on a hardwood stage
– Ahşap bir sahnede yanıyormuş gibi hissederdim.
Bright lights like lightning runnin’ through my veins
– Damarlarımda şimşek gibi parlak ışıklar akıyor
At the Grand Ole Opry or a show in some no-name town
– Grand Ole Opry’de ya da isimsiz bir kasabada bir şovda
I’d still be doin’ this if I wasn’t doin’ this
– Yine de eğer işi olmasaydı ben bu işi istiyorum

It ain’t about the fame
– Önemli olan şöhret değil.
It ain’t about the fortune
– Mesele servet değil.
It ain’t about the name
– İsmimi değil
It ain’t about the glory
– Mesele şöhret değil.
I guess I’m sayin’ it’s always been about
– Sanırım her zaman böyle olmuştur diyorum.

Having a Friday night crowd in the palm of my hand
– Avucumun içinde bir Cuma gecesi kalabalığı olması
Cup of brown liquor, couple buddies in a band
– Bir fincan kahverengi likör, bir grupta iki arkadaş
Singin’ them same damn songs like I am now
– Aynı lanet şarkıları şimdi olduğum gibi söylüyorum.
I’d be feelin’ on fire on a hardwood stage
– Ahşap bir sahnede yanıyormuş gibi hissederdim.
Bright lights like lightning runnin’ through my veins
– Damarlarımda şimşek gibi parlak ışıklar akıyor
At the Grand Ole Opry or a show in some no-name town
– Grand Ole Opry’de ya da isimsiz bir kasabada bir şovda
I’d still be doin’ this if I wasn’t doin’ this
– Yine de eğer işi olmasaydı ben bu işi istiyorum

Someone asked me once in an interview
– Birisi bir röportajda bana bir kez sordu
“What was growing up like, where’d you go to school?”
– “Nasıl büyüyordun, okula nereye gittin?”
“And what would you do if you weren’t doin’ this?”
– “Peki eğer ben bu işi olmasaydı ne yapardınız?”




Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Etiketler:

Yorumlar

Bir yanıt yazın